Sudan’da 19 Aralık 2018’de başlayan halk ayaklanması, yalnızca bir iktidarın devrilmesi değil, Sudan halkının baskıya, yoksulluğa ve savaş düzenine karşı örgütlü direnişiydi. Ancak aradan geçen yıllar, bu tarihi çıkışın kalıcı bir dönüşüme evrilemediğini gösterdi.
Sudan halkını sokağa döken sürecin merkezinde derin bir ekonomik kriz vardı. Ekmek ve yakıt sübvansiyonlarının kaldırılması, enflasyonun kontrolden çıkması, işsizlik ve maaşların erimesi, yıllardır süren baskının üzerine eklenen son kırılma noktası oldu.
Öfke yalnızca hayat pahalılığıyla sınırlı değildi. Ömer el-Beşir’in 30 yıla yaklaşan iktidarı, siyasi muhalefetin bastırılması, basın özgürlüğünün yok edilmesi, Darfur başta olmak üzere ülkenin çevre bölgelerinde yürütülen kanlı savaşlar ve yaygın yolsuzlukla özdeşleşmişti. Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım ve savaş suçlarıyla suçlanan Beşir, Sudan’da devlet ile şiddet aygıtını iç içe geçiren bir düzen kurmuştu.

BEŞİR REJİMİ VE CANCAVİDLER
Bu düzenin en kritik unsurlarından biri, Darfur’da sivillere karşı işlenen ağır suçlarla tanınan Cancavid milisleriydi. Beşir yönetimi, 2000’li yıllarda bu milisleri silahlandırarak ve himaye ederek hem isyanları bastırdı hem de düzenli orduya alternatif bir güç yarattı.
Cancavidlerin içinden yükselen isimlerden biri, Muhammed Hamdan Dagalo (Hemeti) oldu. Dagalo, Beşir döneminde hızla güç kazandı; Cancavidler zamanla Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) adıyla resmileştirildi ve doğrudan devlet aygıtının parçası haline getirildi.

DEVRİM VE DARBE
Protestolar aylarca sürdü. Sokak eylemleri, grevler ve sivil itaatsizlik sonucunda ordu, 11 Nisan 2019’da Beşir’i görevden aldı. Ancak bu, halkın talep ettiği sivil yönetim anlamına gelmedi.
Beşir’in devrilmesinde rol oynayan askeri elitler ve HDK, kısa sürede devrimin ortağı değil, onu kontrol altına almaya çalışan aktörler haline geldi. Dagalo ve HDK, Beşir’e yıllarca sadakat göstermiş olmalarına rağmen, devrim anında taraf değiştirerek yeni güç dengelerinde yerlerini sağlamlaştırdı.
Devrimin en karanlık anlarından biri, 3 Haziran 2019’da Hartum’daki oturma eylemine yönelik kanlı saldırı oldu. Onlarca sivilin öldürüldüğü bu müdahalede HDK unsurlarının rol aldığına dair güçlü iddialar, Sudan halkının askeri yapılara duyduğu güvensizliği derinleştirdi. Bu olay, devrimin askeri vesayet altında ilerleyemeyeceğini açık biçimde gösterdi.

YARIM KALAN GEÇİŞ, DERİNLEŞEN KRİZ
Beşir sonrası kurulan sivil-asker ortaklığına dayalı geçiş yönetimi, iç çekişmeler ve güvenlik reformlarının hayata geçirilememesi nedeniyle çöktü. Ordu ile HDK arasındaki güç mücadelesi, 2023’te açık savaşa dönüştü. Böylece Sudan, Beşir’in devrilmesinden yıllar sonra, devrimin hedeflediğinin tam tersine, daha yıkıcı bir çatışmanın içine sürüklendi.
19 Aralık Devrimi, Sudan halkının korku duvarını yıktığı tarih olarak hafızalarda yerini koruyor. Ancak bugün, aynı zamanda Beşir rejiminin kurduğu askeri-milis düzeninin tasfiye edilemediğini ve bunun bedelinin nasıl ağır ödendiğini de gözler önüne seriyor. Sudan için özgürlük, barış ve adalet talebi hâlâ canlı; fakat bu talepler, silahların gölgesinde beklemeye devam ediyor.

