Türkiye ve Afrika kıtasındaki ülkelerle ilişkiler hem tarihsel hem kurumsal olarak önemli bir geçmişi barındırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Afrika kıtasındaki ilk büyükelçiliğini 1925’te Mısır’da, ikincisini 1926’da Etiyopya’da açmış, ancak Etiyopya’ya atama 1931’de gerçekleşmiştir. O dönemde Afrika’da bağımsız olan üç ülke arasında yer alan Mısır, Etiyopya ve Liberya’dan ikisiyle Türkiye erken dönemde diplomatik ilişkiler kurmuştur.
TÜRKİYE’NİN AFRİKA AÇILIMI BOŞUNA DEĞİL(Dİ)
Türkiye’nin Afrika politikalarının başlangıcı genellikle 1998 Açılım Eylem Planı’na dayandırılsa da bu süreç aslında 1978-1979 yıllarında Dışişleri Bakanlığı söylemleri çerçevesinde başlatılmıştır. Ancak asıl “dönüm noktası”, 2005 yılında Türkiye’de “Afrika Yılı” ilan edilmesiyle yaşanmıştır. Erdoğan’ın başbakanlığı dönemiyle başlayan bu açılım, Türkiye’nin Afrika Birliği’ne gözlemci üye olmasına ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerde olumlu bir iklime yol açmıştır. Hemen akabinde 2008 yılında Türkiye, Afrika’nın “Stratejik Ortağı” ilan edilmesi ve aynı yıl düzenlenen Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi’nde 49 Afrika ülkesinden üst düzey katılım sağlanması önemli gelişmelerdendir. Zirve’de “İstanbul Deklarasyonu” ve “İşbirliği Çerçevesi” gibi kıymetli belgeler kabul edilmiştir.
Böylece 2005 öncesi dönemde Afrika’nın bazı ülkeleri ile sınırlı olan Türkiye’nin diplomatik ilişkileri, 2005 sonrası dönemde yapılan Başbakan ve Cumhurbaşkanı düzeyindeki ziyaretlerle hız kazanmıştır. Başta Somali olmak üzere özellikle 2011-2013 yılları arasında gerçekleşen temaslar, Türkiye ile Afrika ilişkilerin güçlenmesinde etkili olmuştur.
Bu ilişkilerin gelişmesinin sonucu olarak dış ticaretteki rakam, 2024 yılı sonu itibariyle 21,54 milyar dolar (ihracat) ve 11,31 milyar dolar (ithalat) olmak üzere toplam 42,85 milyar dolara yükselmiş durumda. Son on yılda Türkiye-Afrika dış ticaret hacminde iki katlık bir artış söz konusu.
Türkiye’nin Afrika Açılımımın yansımalarından biri de doğal olarak Türkiye’nin Afrika ülkelerindeki elçilik veya konsolosluk düzeyindeki varlığı. Türkiye’nin fiilen 2008’e kadar Afrika kıtasında 12 büyükelçiliği bulunmakta iken, gelinen noktada bu sayı 44’e ulaşmış durumda.
Bir de işin kültür ve eğitim yönü var. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Afrika’da 22 ofis ile etkili, Türkiye Maarif Vakfı, Afrika’nın 27 ülkesinde 243 okulu ile çok aktif bir eğitim kurumu, Yunus Emre Enstitüsü de Afrika’da 10 merkez ile faaliyetlerini yürütüyor.
AÇILIMIN MEYVELERİNDEN BİRİ OLARAKA AFRİKALI ÖĞRENCİLER
Tüm bunların da uzantısı/etkisi ile Türkiye’deki üniversitelerde eğitim görmeye meyleden, bir kısmının da Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Türkiye Bursları ile desteklendiği Afrika ülkelerinden uluslararası öğrenciler var. Bu çerçevede; 20 Mayıs 2025 tarihinde SETA Vakfı bünyesinde hazırlanan “Uluslararası Öğrencilerin Türkiye’ye Katkıları” (Faruk Taşçı ve Hamza Kızılkaya) raporu, konuyu daha iyi kavramaya yardımcı oluyor.
Rapor’daki verilere göre Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısı 336.366’ya ulaşmış durumda. Uyruk bazında en fazla uluslararası öğrencisi olan ilk 20 ülke (toplamda 276 bin 049) içinde Afrika’dan Sudan, Mısır, Fas ve Somali var. Yine Rapor’a göre Türkiye’de 53 Afrika ülkesinden toplam 62 bin 480 öğrenci üniversitelerde eğitim görüyor. Bunlardan 14’ünün Türkiye’deki öğrenci sayıları binin üstünde ve bunların sayısı geri kalan 38 Afrika ülkesinin öğrencilerinden yaklaşık beş katı. Bu haliyle Türkiye’deki uluslararası öğrencilerin yüzde 18,58’ini Afrikalılar oluşturuyor. Bu dikkat çekici oran, Türkiye-Afrika ilişkilerindeki dış politika alanındaki olumlu gelişmelerden bağımsız değil. Erdoğan dönemiyle başlayan “Afrika Açılımı” ile ivme kazanan ilişkiler, eğitim alanına da yansımış durumda; vize kolaylıkları gibi uygulamalar da Afrika’dan gelen öğrenci sayısını artırmakta.
Rapor, Afrika ülkeleri arasında Türkiye’de en fazla öğrencisi bulunan ülkenin, 10 bin 695 öğrenci ile Mısır olduğunu gösteriyor. Mısır, Afrikalı öğrenciler arasında yüzde 17,12’lik bir paya sahip. Bu durum, Mursi’nin devrilmesi sonrası Türkiye’ye gelen Mısırlılara sağlanan geçiş/kayıt kolaylıklarıyla ilişkili olmakla birlikte, Türkiye-Mısır ilişkilerinin son dönemlerde normalleşmesiyle de bağlantılı. Ayrıca YTB’nin burs programları da bu tabloda önemli rol oynuyor.
Somali’den gelen öğrenci sayısında (bir önceki yıla göre) bir miktar azalma olsa da Somali hâlâ yüzde 14,20’lik oranla Afrikalı öğrenciler arasında önemli bir yerde ve ikinci sırada. Türkiye’nin Somali’deki büyük yatırımları ve güçlü diplomatik varlığı göz önüne alındığında, bu yüksek sayı doğal. Sudan (yüzde 9,36), Fas (yüzde 8,1), Nijerya (yüzde 6,01), Libya (yüzde 5,87) ve Çad (yüzde 5,02) da Türkiye’deki Afrikalı öğrenciler arasında öne çıkan ülkeler. Sudan’daki iç karışıklıklar sonrası öğrencilere tanınan kolaylıklar ve Çad’dan öğrenci çekmek için yapılan kurumsal (özel) çabalar bu ülkelerden gelen öğrenci sayısını artırmış halde.
Böyle bir tablonun sonucu, doğal olarak “Türkiye’ye katkı” oluyor. Rapor, uluslararası öğrencilerin Türkiye’ye ekonomi açısından katkısının (harcama kalemleri, harç ve firma danışmanlıkları üzerinden) 4 milyar dolar olduğunu, dış ticaret içindeki payları ile bunun daha fazlasının bulunduğunu söylüyor. Afrikalı öğrencilerin, dış ticaret firmalarında kısmi zamanlı çalıştıkları ve mezuniyetleri sonrası Türkiye ile dış ticaret yaptıkları bilinen bir gerçek. Bu durum, başlı başına Türkiye’nin ekonomisine önemli katkı.
Uluslararası öğrencilerin bir kısmının mezuniyetleri sonrasında ülkelerinde önemli makamlara geldikleri de Rapor’un işaret ettiği hususlardan. Ülkelerinin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanı, büyükelçisi, konsolosu, vekili, belediye başkanı olan mezunlar var. Bunların bir kısmı Türkiye mezunu Afrikalılar. Başka bir ifadeyle Rapor, Libya ve Somali başka olmak üzere, Türkiye mezunu Afrikalıların Türkiye’nin Afrika ile siyasi-diplomatik ilişkisindeki stratejik yerini hatırlatıyor.
Ayrıca uluslararası mezunlardan bazıları da ülkelerinde veya üçüncü bir ülkede akademik kariyer yapıyorlar. Bunlardan bazıları Türkiye mezunu Afrikalılar. Bu durum, Türkiye’nin Afrika ile uluslararası akademik ilişkileri açısından önemli bir imkân.
Bu imkânlar yanında Rapor, bir durumu daha ortaya koyuyor ki, Türkiye-Afrika ilişkilerinin “öğrenci ayağı” açısından geleceği riske atabilir. Rapor’daki verilere göre, 2023-2024 yılında son 10 yıl içinde ilk defa yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı bir önceki yıla göre daha az. Bu durum, bir yönüyle harç ücretlerindeki (döviz kuru etkisi ile) aşırı artışla ilgili olmakla birlikte, işin “yabancı düşmanlığının uluslararası öğrencilere de yansıması” boyutu da var. Yansımalardan ilk ve en fazla olumsuz etkilenenler Afrikalı öğrenciler oluyor. Bu olumsuz etki, “çok hızlı bir şekilde” ülkelerinde “Türkiye’de ırkçılık var” propagandasına dönüşebiliyor ve Afrika’dan Türkiye’ye eğitim hareketliliğini yavaşlatıyor. Bu durum ise Afrikalı öğrencilerin Türkiye’ye ekonomik, siyasi-diplomatik, akademik ve sosyokültürel alanda yaptıkları ve yapacakları katkıyı engellemek veya zayıflatmak demek.
Hal böyle olunca; bölgesinde güçlü Türkiye’den “bölge ötesinde de güçlü Türkiye” olma yolunda yavaşlamak demek. Bu nedenle, Türkiye için çok kıymetli olan Afrikalı öğrencilerin Türkiye’ye katkılarını iyi anlamalı ve kazan-kazan zihniyeti ve uygulamalarıyla katkıları artırmaya yönelik adımlar üzerinde durmalı.
Bu vesile ile; “25 Mayıs Afrika Günü” kutlu olsun; Afrika, Türkiye ile her daim mutlu olsun.
Kaynak: Sabah