Daha önce Gerçek Hayat dergisinde “TRT Afrika gerekli mi?” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. O yazıdan tam yedi yıl sonra TRT Afrika kuruldu. Aslında TRT Afrika’nın gerekli olduğunu, o yazıdan yaklaşık on yıl önce TRT’den sorumlu kişilere de iletmiş; ancak o yıllarda en hafif tepki olarak TRT Afrika’nın bir “fazlalık” olduğu söylenmişti. Nihayetinde TRT Afrika’nın gerekliliğini gören bürokratlar, bizim bu hayalimizi yıllar sonra hayata geçirebildiler.
Şimdi de beş yıldır, konuya muhatap olacak ortamlarda Türkiye’nin Afrika’da güçlü bir basın faaliyetine girişmesi gerektiğini söylüyoruz. Fakat dikkate ya da ciddiye alınıyor muyuz? Tabii ki hayır. Gerek siyasilerden gerek bürokrasiden, konunun muhatabı olarak görüştüğüm birkaç istisna dışında kabul gördüğünü söylemek mümkün değil. Mesele burada şahsım değil; hayatının yarısından fazlasını Afrika’ya adamış, Afrika’da on beş yıla yakın saha gazeteciliği yapmış biri olarak bunları ifade ediyorum.
PEKİ NEDEN AFRİKA’DA GÜÇLÜ BİR BASINA İHTİYACIMIZ VAR?
Türkiye, 2005’ten beri benim de bütün hücrelerimle desteklediğim Afrika açılım politikasını uyguluyor. Neredeyse Afrika ülkelerinin çoğunda büyükelçilik açıldı. THY’nin uçuşu olmadığı Afrika ülkesi kalmadı. Maarif Okullarının neredeyse yüzde 50’si, belki daha fazlası Afrika’da. Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA’nın, Balkanlardan sonra en fazla etkin olduğu yer Afrika. Türkiye kökenli STK’ların gitmediği Afrika ülkesi kalmadı. Başta Diyanet olmak üzere en fazla kurban da Afrika’da kesiliyor. İş insanlarımız Afrika’da önemli projeler yürütüyor, Afrika’nın gelişmesine ve kalkınmasına katkı sağlıyorlar. Tüm bu yapılanlar gerçekten onur verici işler. Fakat bir eksiklik var, o da basın.

Biz millet olarak yaptıklarımızı daha çok kendimize anlatmaya alışığız. Yaptıklarımızı yine Türk toplumuna anlatıyoruz. Afrikalılara maalesef anlatmıyoruz.
Etiyopya’da altı yıl gazetecilik yaptım. Doğal olarak Etiyopya’nın siyasetçileri ve bürokratları ile görüşüyorduk. Hiçbir bakanın Etiyopya’da “TİKA” diye bir kuruluşumuzdan haberi yoktu. Bir defasında şöyle bir olaya tanıklık etmiştim: FETÖ okullarının devredilmesi için Maarif yetkilileri Etiyopya’da önemli çalışmalar yürütüyordu. O dönemin Etiyopya Eğitim Bakanı, “Türkiye olarak siz ne yaptınız kurban dağıtmak dışında?” demişti. Oysa TİKA, Etiyopya’da kurulduğu andan itibaren başta Necaşi Külliyesi ve Harar’daki Konsolosluk binası restorasyonu dahil 150’nin üzerinde fevkalade faaliyet gerçekleştirmişti. Eksiklik TİKA’da ya da Büyükelçilikte değildi; eksiklik basınımızın yetersizliğindeydi.
Türkiye, Afrika’da önemli işler yapmasına rağmen hala Afrika halkları nezdinde güçlü bir karşılık bulmuş değil. Afrika halkları, Türkleri hala senede bir kez kurban dağıtmak için gelen insanlar olarak biliyor. Bu algıyı aslında modern sömürgeciler değil, “biz” oluşturduk. Önceki yıllarda Sudan’la iyi ilişkiler kurduğumuz için Afrika’yı Sudan gibi görürdük; şimdi Libya ve Somali’deki varlığımızla Afrika’yı aynı görme hatasına düşüyoruz. Oysa Somali, Afrika’nın en kırılgan devleti. Somali’de yapacaklarınızın Afrika genelinde etkisi daima sınırlı olacaktır.
Artık, daha önce yapılanları dikkate alarak yeniden Afrika için basın alanında bir başlangıç yapmak gerekiyor. Fakat TRT Afrika’nın Afrika’da etkinliği sınırlı olacaktır. Bunun iki nedeni var: Birincisi, TRT Afrika bir devlet kanalıdır; oysa basının mayasında gazeteci tarafsızlığı ve özgürlüğü vardır. Siz daha çok Afrika’da olacağınız için Afrika’yı dikkate almak zorundasınız. İkincisi ise TRT Afrika, sahadan haber yapma ve saha muhabiri yetiştirme konusunda kaynak olsa da oldukça ağır hareket etmektedir.

Beş sene kadar önce gönüllü arkadaşlardan oluşan bir ekip “Merhaba Afrika” adında bir haber sitesi kurdu. Fakat herhangi bir destek alamadıkları için yürütmekte zorlandılar. Merhaba Afrika, sivil habercilik adına ilk önemli girişimdi. Daha sonra yine Afrika sevdalısı iş insanları tarafından Naturel TV adıyla bir televizyon kanalı kuruldu. Şimdi AfroTürk ve Agro TV olarak yayın hayatını sürdürüyor. Bu TV’lerin Afrika’da geniş yer edinecekleri ve seyirciye ulaşacakları konusunda kuşku yok. Fakat bu arkadaşlar da hak ettikleri desteği göremediler.
AFRİKA HALKLARINA ULAŞMAK ANCAK AFRİKA DİLLERİNİ KULLANMAKLA MÜMKÜN
Wall Africa Journal (WAJ), Afrika’daki basın eksikliğinin farkında olarak İngilizce dijital haber sitesi ve sosyal medya alanında yayıncılığa başladı. Daha sonra Türkçe olarak Waj Türk kuruldu. Bu platformların en önemli başarısı, Afrika üzerine tematik gazetecilerin yetişmesiydi. WAJ’ın amacı, Afrika’da yayıncılık yapmak; Afrika yerel dillerinde -Swahilice, Hausaca, Oramice, Amharca, Somalice vs.- yayın faaliyetini sürdürmekti. Çünkü Afrika halklarına ulaşmak ancak Afrika dillerini kullanmakla mümkündü. Sadece İngilizce veya Fransızca yayın yapmak, o mantaliteyle gazeteci yetiştirmekle eş anlamlıdır.
WAJ kurulduğundan itibaren herhangi bir destek alamadı. İş insanları haklı olarak bu tür çalışmaların devlet eliyle yapılması gerektiğini söylerken, devlette konuyla ilgisi olanların da hiç dikkatini çekmedi. Örneğin o zamanki İletişim Başkanından sadece projeyi anlatmak için randevu istememize rağmen bizimle görüşülmedi, herhangi bir muhatap önerilmedi. Şimdiki İletişim Başkanının Afrika’yı bilen biri olması nedeniyle bu tür projelere daha sıcak bakabileceğini düşünüyorum.
Yalnız şunu söylemek gerekli: Artık WAJ hedeflerini gerçekleştiremeyecek. Afrika dillerinde ve Fransızca, Arapça dillerinde de yayın yapamayacak. Çünkü bu yayınları yapacak bir ekonomik gücü yok. Belki bir iki ay sonra bu yolculuk tamamen sona erecek. Ama bir tohum ekildi; o tohum fidan olacak, sonra bir ağaca dönüşecek ve meyve verecek. Bu fidanın, çiçeğin ya da meyvenin “biz” olması önemli değil; önemli olan artık bu okun fırlatılmasıdır. TRT Afrika’ya 15 sene önce “hayır” diyenlerin artık söylemlerinin bir anlamı yok. Biz şimdi yine diyoruz ki:
Basın Afrika’da gerekli…

