Türkiye’nin Afrika stratejisinde Batı Afrika’nın yükselen aktörlerinden Fildişi Sahili, son yıllarda diplomatik, ekonomik ve güvenlik boyutlarıyla öne çıkan bir ortaklık modeli sunuyor. Diplomatik ilişkilerin ivme kazandığı 2016’dan bu yana ticaret hacminin 1 milyar doların üzerine çıkması, savunma ve eğitim alanlarında derinleşen iş birlikleri ve bölgesel örgütler üzerinden açılan yeni imkânlar, bu ilişkiyi stratejik bir düzleme taşıyor. WAJ Türk adına Ayşegül Demican, Türkiye Cumhuriyeti Fildişi Sahili Büyükelçisi Deniz Erdoğan Barım ile Türkiye–Fildişi Sahili ilişkilerinin Afrika vizyonundaki yerini, yeni sektörleri ve sahadaki kazan-kazan yaklaşımını konuştu.
Türkiye’nin Fildişi Sahili ile ilişkilerini Afrika stratejisi içerisinde nerede konumlandırırsınız?
Sizin de bahsettiğiniz gibi, 2016 yılı bizim için ikinci bir dönüm noktası oldu; esasen diplomatik ilişkilerimiz 61. yılını aşan eski bir tarihe dayanıyor. 2016’daki Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti ve akabinde dönemin Fildişi Sahili Cumhurbaşkanı’nın (şu anda da görevde olan Alassane Ouattara) Türkiye’ye ziyareti, ilişkilerimizde bir sıçrama noktasıdır. O tarihten bugüne kadar tüm Büyükelçilerimiz ve diplomatik ilişkilerimizin kesintisiz, aynı ivmeyle devam etmesi, son birkaç yılda da ilerleyerek artmasıyla bu konumlandırma çok daha güçlendi.
2009’da açılan Büyükelçiliğimiz, Sahralatı Afrika’da açılan iki Büyükelçilikten de biridir. Bu ziyaretlerde imzalanan toplam 18 anlaşma ile hukuki ve stratejik ilişkilerimizin çerçevesi çizilmiştir ve ilişkilerimizi dostluk ve stratejik iş birliği temelinde devam ettiriyoruz.

2012’de Ankara’da yapılan ilk siyasi istişarelerimizden sonra araya çeşitli nedenlerle bir zaman girmişti. İkincisini 2024’te Abidjan’da yapmak kısmet oldu ve üçüncü toplantımızı da 2026’da planlıyoruz. Bu süreç, Türkiye’nin Fildişi Sahili ilişkilerini Afrika stratejisine önemli bir ortak olarak konumlandırdığını göstermektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş Bey’in değerli ziyareti dahil, üst düzeyli karşılıklı ziyaretlerimiz 2024-2025 döneminde yoğunlaştı. Bu çerçevede gerçekleşen siyasi istişare toplantıları ve karşılıklı ziyaretler, ilişkilerin çok boyutluluğunu pekiştirmiştir.
Ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerdeki bu derinleşme, Fildişi Sahili’nin Türkiye’nin Batı Afrika açılımında merkez ülke niteliği taşıdığını da ortaya koymuştur. Buradaki muhataplarımız da ilişkilerimizin mükemmeliyetinin altını çizerek bizi dost ve kardeş ülke olarak belirtiyorlar.
Fildişi Sahili, Batı Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği (UEMOA) ve ECOWAS gibi bölgesel yapılar içinde bulunuyor. Türkiye bu stratejik konumu kendi bölgesel hedeflerine ulaşmak için nasıl değerlendiriyor?
Fildişi Sahili, bu kurumlara ve kuruluşlara çok önem veren bir ülkedir. UEMOA ve ECOWAS üyelikleri sayesinde, Türkiye için bu ülke, Batı Afrika’ya açılan en istikrarlı ticaret kapılarından birini teşkil ediyor. Bu durum, Türk ürünlerinin entegrasyon maliyetlerini azaltarak bölgesel pazarlara erişimi kolaylaştırıyor.
Türk şirketlerimiz, Fildişi Sahili üzerinden bölgesel projelere yayılabilir, lojistik avantaj sağlayabilir ve ülkemizin marka görünürlüğünü artırma fırsatı yaratabilir. Türkiye; inşaat, enerji, altyapı ve savunma sanayinde Fildişi Sahili ile model bir ortaklık geliştiriyor ve bunu bölgesel gelişimlere de ölçekleyebiliyor.
Diplomatik istikrarı yüksek bir ortak olması, Fildişi Sahili’ni, Türkiye’nin Batı Afrika’da barış-güvenlik dengesini güçlendirmek ve çok boyutlu bir dış politika hedefine katkı sunmak için önemli bir ortak yapıyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği 1 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi için, geleneksel ticaretin ötesinde hangi yeni sektörel alanlar asıl itici güç oldu?
Sayın Cumhurbaşkanımızın gösterdiği 1 milyar dolar hedefiyle hareket ediyoruz. Bugün sevinerek söyleyebiliriz ki, bu sene 1 milyar doları aştık. Fildişi Sahili, Türkiye’nin Fransızca konuşulan Batı Afrika’daki en büyük ticaret ortağıdır ve Afrika genelinde baktığınız zaman 8. sıradadır. 2025 sonunda ticaret hacmimizin 1 milyar doları aşması bekleniyordu, bunu öne çekmiş olduk.
Fildişi Sahili’ndeki toplam Türk yatırımları da 600 milyon dolar seviyesinde. Büyük firmalarımız, özellikle çimento alanında halkın yerleşim ve ülkenin kalkınma hedeflerine destek olmuş oluyor.
Geleneksel ürünler (deniz çeliği, klinker, hububat ve kimyasallar) önemli ticaret maddeleri olmaya devam ediyor. Bunların yanı sıra; işleme sanayi, inşaat malzemeleri, makine teçhizatı ve elektrik-elektronik yeni büyüme alanlarıdır. Ticaretimize katkı sunması için Ticaret Bakanlığımız destekli B2B toplantılarını neredeyse her iki ayda bir hızda düzenliyoruz.

Yeni büyüme alanı olarak özellikle kakao işleme sektörünü işaret edebiliriz. Fildişi Sahili dünyanın en büyük kakao üreticileri arasında birinci sırada. Ülke, özellikle iklim değişikliği koşulları nedeniyle koruma amaçlı düzenlemeler getiriyor ve artık kakao, tam mamul olarak ihraç edilebilecek. Bu, yerinde işleme ve üretime yönelik yatırımları çok önemli kılıyor. Yaklaşık 150 milyon dolara yakın bir yatırım bu yıl gerçekleşti.
Bunun dışında savunma sanayi ve yenilenebilir enerji ekipmanları, kimyasal gübre maddesi, inşaat demiri ve bilgi teknolojileri de hedeflerimizi büyütmek için önemli sektörler. Güneş enerjisi burada gelişmekte olan bir alan. Bu sektörleri hedef alarak ticaretimizi hem yatırımlarla hem de ticaret hacmimizle beslemiş oluruz.
Türk özel sektörünün büyük ölçekli altyapı ve enerji projelerine yönelmesini sağlamak için Büyükelçilik olarak ne tür mekanizmalar devreye alınıyor?
Özel sektörümüzün büyük ölçekli projelere yönelmesini son derece teşvik ediyoruz. Arkamızda Türkiye’nin kurumlarının gücüyle hareket ediyoruz ve özel sektörümüz için bir mekanizma olarak her koşulda yanlarında yer almaya çalışıyoruz.
Mevcut mekanizmalarımız şunlardır: Ticari geliştirme, yatırımların karşılıklı teşvik edilmesi, çifte vergilendirmenin önlenmesi konularında ikili anlaşmalarımız mevcut. Türk Eximbank, Afrika odaklı kredi ve garanti mekanizmalarıyla sahadaki Türk firmalarının finansman erişimini güçlendiriyor. Bu, çok büyük bir avantajdır. Ayrıca, Afrika Kalkınma Bankası (AfDB) ile iş birliğimiz, firmalarımıza ortak finansman kapılarını açabiliyor. AfDB’nin merkezi de Abidjan’dadır ve yeni başkanı, Türkiye’nin etkinliğini izleyen bir kişi olarak Türk firmalarıyla çalışma isteği içinde.
Ayrıca Fildişi Sahili’nin Ulusal Kalkınma Programı (2026-2030) açıklanacak. Biz bu programa ülkemiz özelinde davet ediliyor ve projelerimizin takibini artırmayı hedefliyoruz. Türk-Afrika İş ve Ekonomi Forumu (TABEF) kapsamında da Fildişi Sahili’nden 15 firma Türkiye’deki firmalarımızla buluştu. Bu ticari eşleştirmeler, özellikle KOBİ’lerin buradaki küçük ve orta ölçekli işletmelerle buluşması, esasen yerel halkı ve toplumu desteklemek açısından çok önemlidir.
Fildişi Sahili’nde 2025 yılınki seçim süreçlerinde siyasi dengenin ve barışçıl ortamın korunmasına nasıl bir diplomatik katkı sağladı?
Türkiye, seçim süreçlerinde tarafsızlık ve iç işlerine karışmama, barışçıl süreci teşvik etme ilkeleri doğrultusunda hareket ediyor. Fildişi Sahili’nde de 2025’teki Cumhurbaşkanlığı geçtiğimiz Ekim ayında tamamlandı ve 27 Aralık 2025 tarihinde ulusal meclis seçimleri bekleniyor.
Bu süreçte geçmişte yaşanan iç savaşa varan hassasiyetler nedeniyle gerginlikleri takip ettik. Ancak siyasi bir taraf olmadık; istikrarı ve halkın seçimini destekledik. Buradaki muhataplarımıza, ülkede farklı bir politik ajandamız olmadığını anlatmak, tesis ettiğimiz güvenin sürdürülmesi açısından çok önemli.

Bir örnek verebilirim: Ekim ayında yapılan seçim öncesinde, İnsan Hakları Komisyonu bizden bir elektronik altyapı ihtiyacını belirtmişti. TİKA’mız bu kapasite desteğini zamanında gerçekleştirerek, seçim dönemlerindeki toplumsal tansiyonun düşürülmesine dolaylı bir katkı sağlamış oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimlerin ardından ilettiği tebrik mesajı da bu barışçıl süreci desteklediğimizi en üst düzeyde göstermiştir.
Türkiye ve Fildişi Sahili arasında savunma ve güvenlik alanındaki iş birliği çerçevesi nasıl şekilleniyor?
Fildişi Sahili makamları, Kuzey sınırından (Mali, Burkina Faso) sızan terör tehditlerini öncelikli ulusal güvenlik gündemi olarak tanımlamış durumda ve Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki tecrübesine büyük önem atfediyorlar.
Güvenlik ilişkilerimizin temelini, 2015’te imzalanan ve 2024’te yenilenen Askeri Eğitim, Teknik ve Bilimsel Çerçeve Anlaşmamız ile Güvenlik İşbirliği Anlaşmamız oluşturuyor. 2024 yılında, 8 savunma sanayi şirketimizin katılımıyla verimli bir Savunma Sanayi Çalıştayı düzenledik ve bunun ikincisini 2026’da planlıyoruz.
Örneğin, Fildişili polis ve jandarma personeline özel kuvvetler-özel araç eğitimleri verildi. Ayrıca 2025’te Türkiye’de Mükemmeliyet Merkezi’nde teröre karşı savunma eğitimi sağlandı. Askeri ataşeliğimiz 2024’da faaliyete geçti ve ilk Fildişili askeri öğrenciler eğitim için Türkiye’ye gitti. Çok yakın zamanda da ilk askeri diyalog toplantımızı gerçekleştirdik.
Türkiye, Fildişi Sahili’nin nitelikli insan kaynağını yetiştirmesine nasıl bir katkı sunuyor?
Türkiye, Afrika’da eğitim ve burs konusunda son derece aktif. 2005-2024 arasında 210 civarında Fildişili öğrenciye Türkiye Bursları verilmiş. 2024’te 685 başvuru almışız ve 24 öğrenci burs kazanmış. Toplamda 765 Fildişili öğrenci eğitime devam ediyor ve bugüne kadar 133 mezun verdik. Bu sayılar, Afrika’ya yapılan katkılar açısından önemlidir.
Türkiye’de eğitim görüp dönen bu gençler, son derece eğitimli olarak karşımıza çıkıyorlar ve iki ülke ilişkilerinde kültürel, ticari ve diplomatik boyutuyla kilit rol oynuyorlar. Çoğu, buraya gelen özel sektörümüze yardımcı olup çalışan ve Türkiye ile bağını koparmamış kişilerdir.
Bunun dışında, buradaki en büyük üniversitede Türkçe dersleri veriliyor. Bu eğitimleri Maarif Okutmanları aracılığıyla sürdürüyoruz ve sadece dil değil, Afrika’nın tarihini ve toplumsal yapılarını konuşacağımız, Türkiye’deki akademisyenlerle buluşulacak bir Türkiye Çalışmaları Merkezi kurmayı hedefliyoruz.

Ek olarak Türkiye Maarif Okulları 2018-2019 Eğitim ve Öğretim yılından beri Abidjan’da bir pilot proje olarak devam ediyor. Geçtiğimiz yıl son derece başarılı geçen bir bilim festivali düzenlenmişti. Maarif Okulları, kaliteli ve uluslararası bir sistemde eğitim vererek, uluslararası lise sınavlarında özel okullar arasında birinci gelmişlerdir. Yunus Emre ve TİKA merkezlerimiz burada olmasa da, Maarif Vakfı ile yakından çalışıyoruz ve eğitim alanında destek sağlıyoruz.
TİKA’nın kalkınma projeleri, Türkiye’nin yaklaşımını diğer uluslararası aktörlerin yardım modellerinden nasıl ayırıyor?
TİKA, diğer uluslararası aktörlerden farklı olarak insan odaklı, kültürel olarak uyarlı ve yerel kapasiteyi güçlendiren bir kalkınma modeli uyguluyor. Esas fark, TİKA’nın “halktan halka destek” yaklaşımıdır; bu, devamlı olan önemli bir mesajdır.
TİKA’nın temsilciliği burada olmasa da, geçtiğimiz yıllarda 20’ye yakın proje sürdürdük. Bunlarda kadınları, gençleri ve çocukları gözettik. Kadının rolünün öne çıktığı Afrika’da, onlara yönelik mesleki eğitim, girişimcilik ve kooperatifleşme gibi projeler yaptık. Ekonomik kalkınmayı toplumsal eşitlikle birleştiren, uzun vadeli etkiyi hedefliyoruz.
Kırsal kadın çiftçilere tarım makineleri desteği ve 2025’te şiddet mağduru kadınların ekonomik hayata katılımı için muz işleme atölyesi kurulduk. Geçtiğimiz yıl Genç İşsizlere Yönelik Marangozluk Atölyesi de sosyal kalkınma yaklaşımını somutlaştıran projelerdir.
Türk enerji şirketleri, ülkenin yenilenebilir enerji kaynaklarını ve modernizasyonunu desteklemede hangi kilit rolü üstlenebilir?
Halihazırda Batı Afrika’da bir enerji çözümü olarak gelen Karadeniz Holding’in yüzer enerji gemisi (Karadeniz Powership) Fildişi Sahili’nde mevcut. 150 milyon dolarlık bu yüzer santral, Abidjan’ın elektrik ihtiyacının %7’sini karşılıyor.
Yenilenebilir enerji firmaları için güneş enerjisi altyapısında büyük fırsatlar bulunuyor. Fildişi Sahili’nin bu alanda bir uzman planı mevcut ve güneş enerji santralleri potansiyel taşıyor. Ayrıca Abidjan açıklarında bulunan doğalgaz platformları da Türk şirketleri açısından çok yüksek bir fırsat teşkil edebilir. Madencilik (özellikle altın) de geliştirilebilecek yeni bir alan olabilir.
Sahada bir Büyükelçi olarak Fildişi Sahili halkının ve siyasi elitinin, Türkiye’nin Afrika’ya yönelik kazan-kazan politikasına ve genel varlığına dair algısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kamuoyu ve siyaset, Türkiye’yi gerçekten eşitler arası, karşılıklı saygıya dayalı ve güvenilir bir ortak olarak görüyor. Türk Hava Yolları’nın varlığı, TİKA projeleri, Türk firmalarının yatırımları ve Türkiye Bursları, Türkiye’nin samimi ve sürdürülebilir ortaklık yaklaşımını sahada en görünür şekilde gösteriyor.
Kazan-Kazan politikamız sadece bir slogan değil, uygulamada da bunu gözetiyoruz ve bu samimiyet insanlara geçiyor. Hiç kimsenin olmadığı zamanlarda bile Türkiye vardı. Örneğin, COVID zamanında uçuşlarımızı durdurmadık, bilakis yardımlarımızı götürdük.

Bunun en büyük göstergesi, Türkiye’de yaşadığımız deprem felaketinde Fildişi Sahili’nin ülkemize dostluk jesti olarak 1 milyon dolarlık bir yardım yapmasıdır. Bu, eşitlikten ve karşılıklı kazançtan doğan dostluğun göstergesi olarak algılanmıştır. İlişkilerimiz algı olarak da destekleniyor ve çok memnuniyet vericidir.
Türk Hava Yolları, Abidjan’ın bölgesel bir transfer merkezi haline gelmesi vizyonuna nasıl hizmet edebilir?
Türk Hava Yolları’nın Abidjan-İstanbul arasındaki günlük uçuşları, bu lojistik merkezi olma vizyonunu en başta destekleyen unsurlardan biridir. Abidjan’ı, Afrika’nın batı koridorunda bir bölgesel hava transfer merkezi haline getirme hedefinde, ülkemizin konumu ve özellikle Afrika kıtasında yaygın seferleri bulunması Türk Hava Yolları’nı önceliğe koyuyor.
Türkiye’nin liman işletmeciliğindeki tecrübesinin aktarılması için de, buradaki iki büyük limanın (San Pedro ve Abidjan) modernizasyonu ve geliştirilmesi bağlamında Türk firmalarımızın ekspertizine ve tecrübesine ihtiyaç duyulabilir. Abidjan, Mali’den gelen lityum ve kakao gibi ürünlerin bölgesel dağıtımı için kilit bir role sahiptir.
Bir Abidjan merkezli deniz taşımacılığı şirketimiz (Arkas) burayı lojistik merkez olarak belirledi. Biz, lojistik ürünümüzü sahaya taşıyabileceğimizi, bu alanda Türkiye’nin yer alacağını muhataplarımıza iletmeye gayret gösteriyoruz.

