Sömürgeci ülkeler, bağımsızlıklarını evlatlarının kanları ve canları ile kazanan ülkelerden çekilirken, tekrar geri dönebilmek ümidiyle genellikle bir kriz alanı bırakmayı veya var olan anlaşmazlıklara bir düğüm daha atmayı ihmal etmemişlerdir.
İran ile Körfez ülkeleri arasında 3 ada, Mısır ile Sudan arasında zengin altın madenlerinin yer aldığı Halayib ve Şelatin meselesi, Fas ve Cezayir arasına ise Beşşar ve Tenduf bölgeleri ile Batı Sahra sorunu bırakarak ayrılmışlardır.
Bölgedeki diğer ülkeler gibi Kuzey Afrika’nın bu iki komşu kardeş ülkesi Fas ve Cezayir de hala sorunlarına bir türlü çözüm bulmamaktadır. İki ülke arasındaki kara sınır kapısı bile 30 yıldır kapalıdır. Öyle ayrı düşmüşlerdir ki, sınır kapısının adı bile aynı dili konuşan iki tarafta farklıdır. Kapıyı Faslılar Zucbiğal, Cezayirliler ise Akıd Lütfi olarak isimlendirmişlerdir.
İki taraf arasındaki en önemli kriz alanı Batı Sahra’dır. Fas yönetiminin Batı Sahra krizini çözmek için birtakım girişimleri oldu. Amazig alfabesinin kullanımının yanı sıra Rabat, 2007 yılında Batı Sahra bölgesine genişletilmiş özerklik önerdi. Ancak bölgede bağımsızlık talep eden Polisario Cephesi öneriyi reddederek, kendi kaderini tayin için referandum yapılmasını istedi. Polisaryo’nun referandum ısrarı konusunda Cezayir’in de etkisi olduğu öne sürülmektedir.

ABD Donald Trump yönetimi, iki komşu ülke arasında yıllardır çözüme kavuşturulamayan Batı Sahra meselesini tekrar dünya gündemine taşıdı. Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un geçen Ekim ayında CBS kanalına verdiği bir röportajda, “Ekibimiz şu anda Fas ve Cezayir konusunda çalışıyor, 60 gün içinde bir barış anlaşmasına ulaşılmasını bekliyorum.” dedi.
Trump yönetiminin Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin, Beyaz Saray’da barış deklarasyonuna imza atması ve Gazze’de ateşkes konusunda oynadığı role benzer bir girişimi Batı Sahra için de planladığı görülmektedir.
İKİ ÜLKE ARASINDAKİ SORUNLARIN ARKA PLANINDAKİ TARİHİ TABLO
İki ülke arasındaki sorunlar, Fransa’nın 1830 yılında Cezayir’i işgal etmesi ve sınırdaki Beşşar ve Tenduf bölgelerini Fransız Cezayir’ine katması ile başladı.
Cezayirlilerin Fransızlara karşı verdikleri bağımsızlık mücadelesinin ardından Fas, önceden yapılmış bir anlaşmaya dayanarak sınırların yeniden düzenlenmesini talep etmiş ancak Cezayir, yeni bağımsız olmuş bir devlet olarak bu talebi reddetmiş ve iki ülke arasında çatışmalar başlamıştır. “Kum Savaş” olarak bilenen 1963 yılındaki bu savaştan bir sonuç alınamamıştır.
Fas tarafından yetkililer farklı münasebet ve saiklerle yaptıkları açıklamalarda Beşşar ve Tinduf’un Fas sınırları içinde olduğuna dair açıklamalar yapılmaktadır. Fas eski Başbakanlarından Abdulilah Benkiran’ın, geçen 14 Ocak’ta yaptığı bir konuşmada bu iki bölgenin ülkesine ait olduğu söyledi. Benkiran’ın sözleri Cezayirliler arasında öfkeye neden oldu.

Benkiran konuşmasında, “Fas ve Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) bağımsızlıktan sonra bu toprakların Krallığa geri verilmesi konusunda anlaştı, ancak Kral II. Hasan’ın bu toprakları Cezayir’e devretti” şeklindeki ifadeleri ise Fas’ta da tepkiyle karşılandı.
ANLAŞMAZLIĞIN ANA KAYNAĞI BATI SAHRA
İspanya’nın Batı Sahra’dan 1975 yılında çekilmesinin ardından Fas, bölgeyi ilhak etti. Buna karşılık Cezayir, bölgenin bağımsızlığını savunan Polisario Cephesi’ni destekledi. Uzun süren bir vekâlet savaşı yaşandı ve 1991’de ilan edilen ateşkesle çatışmalar sona erdi. Ancak gerginlik günümüze kadar sürmüştür. Halen Fas, bölgenin yaklaşık yüzde 85’ini kontrol etmekte, Cezayir ise Polisario’ya siyasi ve askerî destek sağlamaktadır.
İki ülke arasındaki krizler ve düşmanlık haliyle tarafların silahlanmasına neden olmakta, haliyle ülke ekonomisine olumsuz etki yapmaktadır. Her iki ülke de 2005–2015 yılları arasında 100 milyar dolardan fazla savunma harcaması yaptı. Fas, ordusunu F-16 savaş uçakları ve M1 Abrams tanklarıyla modernize ederken Cezayir denizaltılar, fırkateynler ve Su-34/35 savaş uçakları almıştır.
Haliyle iki ülke yönetiminin de rekabet gereği savunma alanında karşılıklı yaptıkları yatırımlar, caydırıcı ve dengeleyici olduğu kadar masraflıdır. Ülke ekonomilerini olumsuz etkilemekte, kalkınmayı ciddi biçimde geciktirmekte ve sekteye uğratmaktadır.
Arap Baharı rüzgarının teğet geçtiği Cezayir’de işsizlik, yoksulluk ve ekonomik zorluklar nedeniyle 2019 yılında başlayan halk hareketi (Hirak) sonrasında Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika istifa etmek durumunda kalmıştır.

Fas ise çıkışı sınırları dışında aramış, 2020’de İsrail ile ilişkilerini normalleştirmiş ve karşılığında ABD, Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanımıştır. Bu adım Cezayir’in tepkisini çekmiş, Cezayir ise bunu doğrudan bir tehdit olarak değerlendirmiştir.
Bir yıl sonra Cezayir, Ağustos 2021’de Fas ile diplomatik ilişkilerini keserek Rabat’ı “düşmanca eylemlerle” suçlamış, Cezayir hava sahasını Fas uçaklarına kapatmış ve Fas üzerinden Avrupa’ya uzanan doğalgaz boru hattını kapatma tehdidinde bulunmuştur.
KALKINMAYA ENGEL OLAN SAVUNMA HARCAMALARI
İki ülke arasındaki çatışma, yalnızca bir sınır anlaşmazlığı olarak değil, uzun vadeli bir jeopolitik rekabet olarak değerlendirilmektedir. Her iki ülkenin de zengin doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen, karşılıklı düşmanlık ve anlaşmazlıklar bölgesel kalkınmayı engellemiştir.
Dünyadaki bütün devletlerin yaptığı gibi haliyle birincil yüksek politikalar kabul edilen güvenlik ve askeri alanlara daha fazla yatırım yapan bu iki kardeş Kuzey Afrika ülkesi, Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, “zengin kaynaklarına rağmen hâlâ orta-alt gelirli ülkeler” arsında yer almaktadır.
BÖLGEYE DAİR BM’NİN SON TUTUMU
Belirli aralıklarla uluslararası kuruluşlarda gündem olan Batı Sahra sorunu, geçen Ekim ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) görüşüldü. ABD’nin de desteğiyle Batı Sahra’da Fas’ın egemenliğini destekleyen bir karar tasarısı onaylandı.
Ayrıca BMGK, 1 Kasım’da Batı Sahra’daki BM barış gücü misyonunun (MINURSO) görev süresini 1 yıl daha uzattı. 15 üyeli Konseyde 11 üye karar lehine oy kullanırken, Rusya, Çin ve Pakistan çekimser kalmış, Cezayir ise oy kullanmamıştır.

Soğuk Savaş döneminde de karşı cephelerde yer almış olan bu iki ülkenin Trump yönetiminin arabuluculuğunda ne kadar mesafe kat edeceği merak konusudur.
Fas, Amerikan bloğuna yakın bir pozisyon alarak, muhafazakâr monarşik sistemi benimsemiş, Cezayir ise devrimci sosyalizmi tercih ederek Sovyetler Birliği’ne yakınlaşmıştı.

