On üç yıl önce Abdoulaye Cissé, El Kaide bağlantılı aşırılık yanlılarının çöl kentini ele geçirdiği günlerde, Timbuktu’daki on binlerce kırılgan el yazmasını kaçırmak için hayatını riske attı.
Gece karanlığında, Ahmed Baba Yüksek İslam Araştırmaları Enstitüsü’ne ait sandıkları eşek arabalarına yükledi. Bu sayfaların halkının görkemli geçmişine dair kanıtlar taşıdığını biliyordu. Sandıklar önce nehir kıyısına götürüldü, ardından ahşap teknelere ve oradan da otobüslere aktarılarak Mali’nin başkenti Bamako’ya — yaklaşık 1.200 kilometrelik bir yolculuğa — gönderildi.
“Gece karanlıktı ama rotayı ezbere biliyorduk,” dedi Cissé, enstitünün genel sekreteri.
El yazmalarının taşınması bir ay sürdü. Enstitü çalışanları, bu işi yaparak hayatlarını tehlikeye attıklarının farkındaydı.
Yerel liderler ve sivil toplumun talebi üzerine 28.000 el yazması, Ağustos ayında güvenli bir şekilde Timbuktu’ya geri döndü. Bu adım, hem kentin kültürel mirasına duyduğu gururu hem de Bamako’nun nemli ikliminin el yazmalarına zarar verebileceği yönündeki endişeleri yansıtıyordu. Mali hükümeti, dönüşü bir zafer olarak nitelendirdi.
Ancak El Kaide tehdidi sürüyor. Örgüt militanları, en son Haziran ayında Timbuktu’ya saldırı düzenledi. El Kaide bağlantılı JNIM grubunun savaşçıları ise karayla çevrili Mali’de yakıt blokajı uygulayarak askeri yönetimi zora sokuyor.

KÜRESEL BİR ÖĞRENME MERKEZİ
Devlete ait enstitünün ötesinde, Timbuktu’da özel kütüphanelerde toplamda yaklaşık 377.000 el yazması bulunuyor. Bunların tamamı başkente kaçırıldı ve hâlâ orada tutuluyor.
“Bu belgelerde bulunan bilgileri dünyanın başka hiçbir yerinde bulamazsınız,” dedi el yazmaları üzerine uzmanlaşmış enstitü direktörü Mohamed Diagayeté.
Bu büyük arşiv, Afrika tarihinin ağırlıklı olarak sözlü olduğu yönündeki yaygın varsayımları da çürütüyor. El yazmaları, Batı Afrika imparatorlukları ile kabileleri arasındaki ilişkileri yüzyıllara uzanan kayıtlarla belgeliyor.
Sayfalarında bir dünya canlanıyor: Âlimlerle emirler arasındaki mektuplar, tütünün günah mı yoksa teselli mi olduğu tartışmalarını içeriyor; yetkililerin, yoksul erkeklerin evlenebilmesi için kadınların çeyizlerinin azaltılmasını talep eden yazışmalara da yer veriyor.
Sayfaların kenarlarına düşülen notlarda ise 15. yüzyılda bölgeyi sarsan depremler gibi tarihî olaylar anlatılıyor.
Timbuktu, bir zamanlar İslam ilimlerinin merkeziydi; buraya matematik, bilim, astroloji ve yönetim çalışmak için gelen âlimler olurdu.
El yazmaları, bölgedeki İslam’ın yüzyıllar boyunca hoşgörü ve saygı temelli olduğunu gösteriyor. Özel bir kütüphanede bulunan bir el yazması, erkekleri kadınlar üzerinde baskı kurmamaları konusunda uyaran ve kadınlara adalet arama hakkı tanıyan yerel bir kararı kaydediyor.
2012’de El Kaide’nin kente gelişi büyük bir şoktu. Birleşmiş Milletler uzman heyetine göre militanlar, 13. yüzyıla kadar uzanan 4.000’den fazla el yazmasını yok etti. Ayrıca UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Timbuktu türbelerini ve kentin “kutsal kapısını” da tahrip ettiler.

YENİ KORUMA ÇABALARI
El Kaide’nin saldırıları, Timbuktu’nun değerli mirasını koruma konusunda bir dönüm noktası oldu.
Cissé’ye göre, el yazmaları kentten kaçırılmadan önce enstitüdeki eserlerin yalnızca %20’si dijitalleştirilmişti. Bugün ise neredeyse tamamı dijital ortama aktarıldı ve arşivler başka yerlerdeki sunucularda yedekleniyor.
“Bir sunucu zarar görse bile bu el yazmalarını kurtarabiliriz,” dedi.
Arşivciler ve kütüphanecilere göre hâlâ zorluklar mevcut.
El yazmaları hâlâ yaşlı çamur tuğla kütüphanelerde saklanıyor, ancak enstitü personeline göre bazı koleksiyonlar artık “güvenli bir yerde.” Yakında içeriye güvenlik kameraları yerleştirmeyi planlıyorlar.
Timbuktu’nun tarihine tutkuyla bağlı sakinleri, koruma ile erişilebilirlik arasında denge kurmaya çalışıyor.
“Sandalarda kaldıkları sürece bu el yazmaları ölüdür, çünkü insanlar onlardan faydalanamaz,” dedi, el yazmalarının korunması için çalışan yerel STK SAVAMA-DCI’nin kurucu üyelerinden Sane Chirfi Alpha.
24 yaşındaki öğrenci Baylaly Mahamane için el yazmaları, geleneksel uygulamalara dair yeni içgörüler sunuyor. Bir metin, doktorların mideyi rahatlatmak için beyaz pelin yapraklarını ezdiğini, kusmayı durdurmak için darıyı koyun etiyle karıştırdığını ve şişmiş ayakları killi toprak ve kınayla sardığını anlatıyor.
“Tıbbi bitkilerle ilgili Timbuktu el yazmalarını incelemek istiyorum, böylece Timbuktu’daki hastanelerde çalışan doktorlara evde ilaç bulamayan hastaları tedavi etmelerinde yardımcı olabilirim,” dedi Mahamane.

