Tanzanya, Üçüncü Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı (UNOC3) kapsamında, Pemba Adası’nı çevreleyen sularda iki yeni deniz koruma alanı (DKA) ilan etti. Kuzeydoğu Pemba Koruma Alanı (837 km²) ve Güneydoğu Pemba Koruma Alanı (468 km²) toplamda bin 300 km²’lik bir alanı kapsıyor. Bu yeni koruma bölgeleri; mercan resifleri, mangrov ormanları, deniz çayırı yatakları ve tehdit altındaki köpekbalıkları ile vatozlar için kritik yaşam alanlarını güvence altına alacak.
30×30 HEDEFİNE DOĞRU KARARLI ADIMLAR
Bu duyuru, Tanzanya’nın küresel 30×30 okyanus koruma hedefi kapsamındaki taahhütlerine yaklaşmasında önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. Bilime dayalı ve topluluk temelli koruma anlayışı ile ülkeyi lider konumuna taşıyor.“Tanzanya’nın denizel biyolojik çeşitliliğini koruma konusundaki kararlılığımızı bu yeni koruma alanlarıyla gösteriyoruz,” diyen Zanzibar Deniz Koruma Direktörü Dr. Makame Omar Makame, “Bu alanlar, yerel topluluklarla iş birliğimizin ve sürdürülebilir, kapsayıcı koruma modellerine olan inancımızın bir göstergesidir,” ifadelerini kullandı. Yeni DKA’lar, yıkıcı balıkçılık yöntemlerini yasaklamanın yanı sıra, mercan resifi restorasyonu ve yerel halkın yönettiği deniz alanları (LMMAs) için özel bölgeler içerecek. Bu düzenlemeler, Zanzibar’da şimdiye kadar gerçekleştirilen en kapsamlı toplum danışma süreçlerinden biriyle belirlendi. Aralık 2024 – Mart 2025 tarihleri arasında 43 köyden 4.000’den fazla kişinin katılımıyla yapılan görüşmeler, bölgeleme kuralları ve yönetim planlarını şekillendirdi.
İKLİM DİRENCİ VE GEÇİM KAYNAKLARI İÇİN UMUT
“Bu deniz koruma alanı, toplumumuzun sesini ve vizyonunu yansıtıyor,” diyen balıkçı ve topluluk lideri Hadija Rajab Ali, alınan kararın yerel halk için taşıdığı önemi vurguladı. Yaban Hayatı Koruma Derneği (WCS), Bloomberg Philanthropies ve Blue Action Fund gibi ortaklarla birlikte yapılan bilimsel değerlendirmeler ve paydaş diyaloğu, bu sürecin temelini oluşturdu. Bu çabalar, özellikle iklim dirençli biyoçeşitlilik alanı olarak öne çıkan Pemba Doğu bölgesinde, ekosistem direnci ve yerel geçim kaynaklarına yönelik kalıcı yatırımların başlangıcı olarak görülüyor.