El Emin İdris Muhammed, savaş başlamadan önce eline hiç silah almamış Sudanlı bir sivildi. Bir tüfeğin ağırlığını bile bilmezdi. Ama 2023’ün sonlarına doğru Sudan’ın ortasındaki El-Cezire eyaletine bağlı El-Tekeina köyü büyük bir tehlikenin yaklaştığını hissetti.
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri motosikletlerle köyün yanından geçiyor, gözlerini köyün en değerli varlıklarına dikiyordu. Buna karşılık Sudan ordusu (SAF) giderek ortadan kayboluyordu. Köylüler, kendilerini koruyacak kimsenin gelmeyeceğini anladığında tek bir çare kalmıştı: güvenliklerini sağlamak için kendi içlerinde örgütlemek.
41 yaşındaki El Emin, köyün orta sınıfından bir iş insanıydı. Zaman zaman tarımla uğraşırdı. Ama o günlerde bambaşka bir role büründü: El-Tekeina’nın kendi elleriyle yetiştirdiği, kendi imkanlarıyla donattığı milis gücünün komutanı oldu. Şimdi, askeri bir subayın soğukkanlılığıyla konuşuyor:
“Hiç eğitimim yoktu ama evimi ve toprağımı savunmak zorundaydım. YouTube izleyerek RPG atmayı öğrendim. Artık hafif ve ağır her silahı kullanabiliyorum.”
KÖYDE SEFERBERLİK BAŞLATILDI
El-Tekeina aslında dingin bir yerdi. Motorlu taşıtlardan çok eşek arabaları görülürdü. Alçak duvarlarla çevrili evlerin avlularında insanlar gölgede zencefilli kahve içerdi. Doğusunda, kutu gibi evler Mavi Nil’in hızlı sularına doğru uzanır, küçük balıkçı tekneleri kıyıya vururdu.
Savaşın ilk haberleri köyde fazla ciddiye alınmamıştı. Çatışmaların Hartum gibi büyük şehirlerde yoğunlaşacağı düşünülüyordu. Ancak kısa süre içinde Darfur’daki katliamların haberleri gelmeye başladı. Kadınların tecavüze uğradığı, köylerin yakıldığı söylendiğinde El-Tekeina halkı da sıranın kendilerine geleceğini anladı.
Köylüler, HDK’ya karşı orduyu destekliyordu. SAF onlar için ulusal bir kurumdu. Ama ordu yoktu, yalnız bırakılmışlardı. Bunun üzerine halk direniş komitesi kuruldu. İlk iş hendek kazmak ve ana yolları kapatmak oldu. Barikatlar için odun parçaları, tarım aletleri, kasalar, hatta eski kapılar toplandı. Köyün girişlerinde hâlâ terk edilmiş sabanlar görülebiliyor.
Gençler askeri eğitim aldı. Diasporadaki köylülerden acilen para istendi. Gelen paralarla silahlar satın alındı. Direniş komitesi üyesi Magd Ömer Muhammed İbrahim anlatıyor:
“Silahları HDK’dan aldık. Para için her şeyi yapıyorlar.”
İLK BÜYÜK SALDIRI
24 Mayıs 2024’te HDK nihayet köye ulaştı. Düzineyle silahlı araç köyü sardı. Sabah 10.00’da başlayan ateş, akşama kadar sürdü. Köy üç gün boyunca bombalandı. 22 kişi öldü, 40’tan fazla kişi yaralandı. Kadınlar ve çocuklar teknelerle Mavi Nil’in karşı kıyısına geçirildi, yanlarına bol yiyecek bırakıldı. Köyde kalanlar ise tek bir emir aldı:
“Sonuna kadar savaşacağız, köye kimseyi sokmayacağız.”
Az sayıda sağlık çalışanı yaralılara bakmak için vardiyalarla çalıştı. Bir sağlık ekibi kuruldu, basit imkânlarla tedaviler yapıldı.
Saldırıların ardından köy altı ay boyunca kuşatma altında kaldı. Diaspora para göndermeye devam etti. Paralar 170 km kuzeydeki Şendi’de toplanıyor, oradan gizlice Nil’in karşı kıyısına ulaştırılıyordu. Yiyecek ve ilaçlar böyle temin ediliyordu. Herkes günde bir öğün yemek yiyordu. Halk mutfağı kuruldu, yemekler barikatlardaki savaşçılarla paylaşılırdı.
Bir süre sonra HDK ile köylüler arasında kırılgan bir anlaşmaya varıldı. HDK ana yolu kullanacak ve üç kontrol noktası kurabilecekti, ancak köyün içine girmeyeceklerdi. İbrahim:
“Eğer barikatı aşmaya kalkarlarsa onları öldürme hakkımız vardı.” dedi.
YENİ GÖÇ, YENİ ÇATIŞMA
Ekim 2024’te HDK’nın müttefiki Sudan Kalkanı Kuvvetleri komutanı Ebu Akla Keikel orduya geçti. Bunun üzerine HDK öfkeyle El-Cezire köylerine saldırmaya başladı. Kasım ayında yüzlerce mülteci El-Tekeina’ya sığındı. Çoğu günlerce yürümüş, aç ve bitkin haldeydi. İbrahim:
“İnsanlar geldiğinde neredeyse bayılacak gibiydiler. Günlerdir yemek yememişlerdi. Önce az miktarda şekerli su ve ekmek verdik. Aç olanlara birden fazla yemek vermek tehlikelidir.”
Köyün nüfusu 500 iken birkaç yüz kişi daha eklenmişti. 200 çadır kuruldu, 20 ortak mutfak açıldı. İbrahim, bunun maliyetinin yaklaşık 200 bin dolar tuttuğunu aktardı. Aralık ayında HDK yeniden saldırıya geçti. Bu defa köylüler yalnız değildi. Çevredeki köyler de silahlanıp destek verdi. Ön safta El-Tekeina savaşçıları ağır silahlarla duruyor, arkalarında diğer köylüler hafif silahlarla savaşıyordu.

En şiddetli çatışmalar kuzeydeki “savaş mahallesi”nde yaşandı. Bugün hâlâ binaların duvarlarında mermi izleri görülüyor. El Emin İdris Muhammed, Nil kıyısında öldürdükleri iki HDK subayının yerini göstererek gururla konuşuyor:
“Onlara ağaçlardan pusu kurduk. Halkın öfkesi sayesinde onları yendik.” dedi.
DİRENİŞ BAŞARILI OLSA DA KAYIPLAR YAŞANDI
Ama direniş ağır bir bedelle geldi. 30 köylü hayatını kaybetti, 50’den fazla kişi yaralandı. Aralarında 28 yaşındaki Abdul Rafet Babakir de vardı.
Babakir, BAE’de çalışıyordu. Akrabalarını ziyaret için köyüne dönmüştü. Savaş başlayınca geri dönemeyip köyde kaldı. Kasım’daki saldırılarda barikatlara ilk koşanlardandı. Babası o anı şöyle anlatıyor:
“Silah sesleri başladığında Kalaşnikof’u aldı. Bana, aileyi güvenli yere götür dedi. Onu durduramazdım. Halkını savunmak istedi. Kalbinden vuruldu. Onu getirdiklerinde ‘Allahu Ekber’ diye haykırdım. O an çok büyüktü. Çünkü oğlum şehit oldu.”
ZAFERİN ARDINDAN
HDK köyden çekildikten sonra SAF yeniden girdi. Halk onları sevinçle karşıladı. Ancak köylülerin kırgınlığı büyüktü. Kendilerini ordu ve hükümet tarafından terk edilmiş hissediyorlardı.

İbrahim:
“Devlet bize yiyecek, silah, ilaç hiçbir şey vermedi. Bizi kasıtlı olarak ihmal ettiklerini düşünüyoruz. Hükümet insanını umursamadı” diyor.
El-Tekeina Direniş Komitesi, savaşın ardından valiliğe bir talep listesi gönderdi. Köyün kendi ilçesi olması, temsilcilerinin yerel yönetimde söz sahibi yapılması istendi. Ama hiçbir yanıt gelmedi. Silahlar ise hâlâ köyde saklı. Onları HDK’dan parayla satın almışlardı. Şimdi hükümetin ileride silahsızlandırma girişimi yapabileceği konuşuluyor. Ama İbrahim kararlı:
“Hükümet bizi terk ettiğinde silahları kendi paramızla aldık. Onları asla teslim etmeyeceğiz.”
Kaynak: Middle East Eye