Sudan’da 15 Nisan 2023’te patlak veren savaş, Sudan halkının hayatını neredeyse tüm yönüyle durma noktasına getirdi. Gelenekler de bundan nasibini aldı. Özellikle Sudan’a özgü toplu şarkı geleneği, savaşın en sessiz kayıplarından biri oldu. Müziğin sesi bir anda kesildi, melodiler dağıldı, sessizlik şehrin üzerine çöktü.
PEKİ BU GELENEK NASIL DOĞDU?
1990’lara girerken, Sudan’da çağdaş müzikte “toplu şarkı” kültürünü canlandırmaya yönelik yeni bir akım başladı. Bu hareketin öncüsü ise ünlü müzisyen Osman Nu’ydu. Kurucusu olduğu “Akd al-Jallad” (Ten Bağı) müzik grubu, Sudan müziğinde yepyeni bir sayfa açtı.

Bu müzik türü, tek sesli gelenekten çok daha farklı bir yapıya sahipti. Eski Afrika kabilelerinin ortak hafızasına dayanan bu gelenek, bireysellik yerine birlikte söylemeye, uyum ve ritme dayanıyordu. Aynı zamanda dansla, ritüellerle, halkın ortak duygularıyla bütünleşen bir gelenekti. Toplu şarkı söyleyen gruplar, uzun soluklu şiirleri müzikal çeşitlilikle seslendiriyor, kültürel bir hafızayı yeniden canlandırıyordu.
Ancak Sudan’da yaşanan iç savaş, bu geleneğin köküne adeta balta vurdu. Provalar, konserler ve sahne etkinlikleri imkânsız hale geldi. Müzisyenler ya ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ya da sessizliğe gömüldü. Enstrümanlar sustu, melodiler sürgüne gönderildi.
2024 yılı sonunda yayımlanan ortak bir rapora göre, savaşın ilk yılında 55’ten fazla müzisyen hayatını kaybetti. Sebepler arasında bombalamalar, gözaltında işkenceler ve sağlık hizmeti eksikliğinden kaynaklanan ölümler yer alıyor.
BİR ÖNCÜ: OSMAN NU VE “AKD AL-JALLAD”
Sudan’da modern toplu şarkı akımının öncüsü olan Osman Nu, farklı kültürlerin iç içe geçtiği çocukluk yıllarından ilham aldı. Gittiği şehirlerde kabile ritüellerini gözlemledi; müziğin insanlar üzerindeki etkisini küçük yaşta keşfetti.

Osman Nu’nun kurduğu grup, enstrümandan çok insan sesine dayalı armonilerle çalışıyor, şiirsel anlatımı güçlü bestelerle buluşturuyordu. “Akd al-Jallad”, Sudan’da toplu şarkının modern ve profesyonel örneği haline geldi.
GÜNEY’İN SESİ: “OR-BAB” GRUBU
1987’de, Güney Sudan’dan gelen binlerce göçmenin yaşadığı dönemde, “Or-Bab” adlı müzik grubu kuruldu. “Or-Bab”, Anuak dilinde “doğanın çocuğu” anlamına geliyor. Grup, Juba Arapçası ile (Güney Sudan’ın halk dilinde) şarkılar söylüyor, savaşın acılarını barış temalı melodilere dönüştürüyordu.
Grubun kurucusu Steven Avir Ochila, savaş bölgelerinden gelen gençlerin duygularını müzikle ifade etmelerine alan açmayı hedeflediklerini belirtiyor. “Matakuri” adlı şarkıları, savaşta anne babasını kaybeden küçük bir kızın akıttığı gözyaşlarını anlatıyor.
MÜZİK VE BARIŞ ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ
Afrika’da yaygın bir atasözü var: “Bir köyün davulunu çalmak kolaydır, ama onu yeniden çalacak bir yer bulmak zordur.” Müziğin ritmini susturan savaş, sadece anlık bir yıkım değil; hafızalara kazınan acı bir tecrübedir.
Şair Mahmud Derviş’in sözleriyle:
“Savaş, sahnemizi yıkar. Oyun artık kitapsız, metinsiz oynanır.
Savaş, hem ilkelin hem medeninin hafızasıdır.”
Kaynak: Al Jazeera