45 yaşındaki Zeina Awad, her sabah Sudan’ın Kordofan bölgesindeki El-Obeid’deki Hay al-Nazir pazarında, yıpranmış bir plastik hasırın üzerine, elle pişirdiği sorgum ekmeği olan kisrayı seriyor.
Devam eden çatışma nedeniyle Ghubeish kasabasından kaçan dört çocuk annesi Awad, günde sadece 5 bin ila 6 bin Sudan poundu (8,30 ila 10 dolar) kazanıyor, bu da yalnızca bir kilogram un almaya yetiyor. Geçimini sağlamak için, arka bahçesinde yetiştirdiği sorgum ve sebzeleri ailesinin ihtiyaç duyduğu diğer temel ihtiyaçlar malzemeleriyle takas ederek hayata tutunmaya çalışıyor.
”PARA, UN VE YARDIM YOK, SADECE BİZ VARIZ”
Sudan’da çatışmanın üçüncü yılına girilirken tedarik zincirleri çöktü, fiyatlar olağanüstü seviyelere ulaştı ve çöken para birimi, yiyecek ve sabun gibi günlük temel ihtiyaçları karşılama çabasını günlük bir hayatta kalma mücadelesine dönüştürdü.
Ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki güç mücadelesi, 150 binden fazla insanın ölümüne, 10 milyondan fazlasının da yerinden edilmesine yol açtı. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı, yaşananları “dünyanın en büyük insani krizi” olarak tanımlıyor.
Özellikle yerinden edilmiş insanlar ve çatışma bölgelerinde sıkışıp kalan siviller için durum daha da vahim. Gıda güvenliği izleme kurumu IPC’ye göre, Sudan nüfusunun yarısından fazlası ciddi açlık tehdidi altında. Sadece Güney ve Kuzey Kordofan’da yaklaşık 755 bin kişi felaket seviyesinde açlıkla mücadele ediyor.

Ekonomik çöküşle birlikte halk, takas yöntemine yöneldi. Kadugli, El-Ubeyd ve Al-Mujlad gibi şehirlerde haftalık takas pazarları kuruluyor ve her biri 700 ila 3 bin kişiye hizmet veriyor. Burada kisra, bamya, fasulye, sabun gibi ürünler, para yerine başka ürünlerle değiş tokuş ediliyor.
Bu pazarların çoğu, evlerini terk etmek zorunda kalan kadınlar tarafından ayakta tutuluyor. Ürünler toprak üzerine serilen branda ya da örtülerin üstüne diziliyor. Güvenlik zayıf, yollar ise çatışmalar ve yakıt sıkıntısı nedeniyle tehlikeli.
Kadugli’nin Hajr al-Nar mahallesinde 30 yaşındaki Muhammed İbrahim, her cuma düzenlenen Sitr Pazarı’nın organizasyonunu üstleniyor. “2023’te aracım çalındıktan sonra Dalang’dan kaçtım, şoförlüğü de kaybettim. Ama açlığa ve kuşatmaya karşı bu pazarı kurduk.” diyor.
KADINLARIN SIRTINDA YÜKSELEN EKONOMİ
BM Kadın Birimi’ne göre, Sudan’da iç savaş nedeniyle yerinden edilen 12 milyon insanın %53’ünü kadın ve kız çocukları oluşturuyor. Kadınların başını çektiği takas pazarlarında evin geçimini sağlamak da yine onların omuzlarına yüklenmiş durumda.
El-Ubeyd’deki Tiba Pazarı’nda, savaş nedeniyle üniversiteyi bırakmak zorunda kalan 25 yaşındaki Nidal Koko, ailesini doyurmak için bir fırında ekmek satarak geçimini sağlıyor. Ancak un fiyatlarının yüksekliği ve tedarik sorunları, onu da takas yapmaya zorluyor. “Sabahın erken saatlerinde fırını beklemek, erkeklerle birlikte çalışmak bana yönelik yargıları artırıyor.” diyor.
Al-Mujlad’daki Ajib Pazarı’nda, 33 yaşındaki Mona Musa ise küçük çaplı bir sabun üretimiyle geçimini sağlıyor. Dalanj Üniversitesi mezunu Musa da 2023’te köyünden kaçarak buraya sığınmış. “Yağ fiyatları ve güvenlik sorunu üretimi zorluyor. Devlet ya da yardım kuruluşlarından hiçbir destek yok.”
SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMASADA BU DA BİR DİRENİŞ YÖNTEMİ
Bir zamanların tanınmış tüccarı Hac Adam da malları yağmalanınca ticareti bırakmak zorunda kaldı. Şimdi “Güneş Pazarı” adı verilen geçici bir takas noktasını yönetiyor. “Unun kilosu 7 bin, şeker 10 bin pound. Bu şartlarda takastan başka çare yok.” diyor.
Hartumlu ekonomist Haysem Fathi’ye göre, bu tür “yerel değişim pazarları” sistemin çöküşüne verilen doğal bir tepki. Ancak kalıcı bir çözüm olmadığını söylüyor. “Siyasi ve güvenlik istikrarı sağlanmadan bu yapı sürdürülebilir değil” diyor. Fathi’ye göre, özellikle kırsalda kadınlara yönelik küçük finansman programları ve kooperatifler oluşturulmalı. Ancak şimdilik, bu pazarlar Sudan halkının direniş ve dayanışma sembolü olarak ayakta duruyor.
Zeina Awad ise durumun ağırlığını tek cümlede özetliyor:
“Bu şekilde yaşamak, boğazında düğümle yaşamak gibi…”
Kaynak: AA