Sudanlı araştırmacı Cihad Meşamun’a göre savaş, “karşılıklı kazanma ve kaybetme” şeklinde ilerliyor; birçok kasaba defalarca el değiştiriyor. Meşamun, örnek olarak El-Ubeyd’in batısındaki Umm Sumeima kasabasını gösterdi. Bölge önce ordu tarafından ele geçirildi, ardından HDK’nin kontrolüne geçti ve Eylül 2025’te yeniden hükümet güçleri tarafından alındı.
Meşamun, Sudan Silahlı Kuvvetleri’nin ülkenin kuzey, doğu ve merkez kesimlerinde hâkim olduğunu belirtiyor. Hartum, Cezira, Beyaz Nil, Kassala, Gadaref ve Kızıldeniz gibi büyük eyaletler ordunun kontrolünde. Güneydeki Mavi Nil ve Beyaz Nil bölgeleri de büyük ölçüde ordu tarafından tutuluyor. Buna karşılık, HDK Darfur’da güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Bölgedeki beş eyaletten dördünü kontrol eden HDK’nin etkisi özellikle Doğu Darfur’da yoğun ve Çad sınırına kadar uzanıyor.
HDK, özellikle El-Faşir’in kuşatılması ve ele geçirilmesi sürecinde sivillere yönelik katliamlar, yağmalamalar ve sağlık tesislerine saldırılarla suçlanıyor. Bu saldırılar, 62 binden fazla kişinin bölgeden kaçmasına neden oldu. İnsan hakları örgütleri, HDK’nin operasyonlarının düzensiz ve disiplinsiz olduğunu, çoğu zaman orduyla ilişkili olduğu düşünülen sivillerin hedef alındığını belirtiyor.
YENİ CEPHE: KORDOFAN
Kordofan bölgesi Sudan savaşının yeni stratejik merkezi haline geldi. Bölgenin kuzey ve batı kesimleri iki güç arasında bölünmüş durumda. Analistler, ordunun Kordofan’ı tamamen geri alarak HDK’nin ikmal hatlarını kesmeye ve Bara ile Nuhud gibi şehirleri güvence altına almaya çalıştığını söylüyor. Ancak bu bölgelerde yoğun HDK saldırıları ve sivil göçleri yaşanıyor.
Birleşmiş Milletler’e göre Sudan’da 25 milyondan fazla kişi—ülke nüfusunun yarısı—acil insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Darfur, Kordofan ve Hartum’un bazı bölgelerinde kıtlık riski büyüyor. Sağlık ve eğitim sistemleri çökmüş durumda; yerinden edilen insanlar gıda, su ve sağlık hizmetlerine erişimde büyük zorluklar çekiyor.
Uzmanlar, çatışmanın yakın zamanda stratejik bir çözüme ulaşmasının olası olmadığını belirtiyor. HDK’nin merkezi bir komuta yapısından yoksun şekilde hareket ettiği, daha çok toprak kazanımına ve sivillere yönelik saldırılara odaklandığı ifade ediliyor.

