Ruanda destekli M23 isyancı grubu ilerleyişini sürdürürken, Güney Afrika Kalkınma Topluluğu’na (SADC) bağlı yaklaşık 1.300 asker Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden ayrılmaya hazırlanıyor. Uluslararası diplomatik yaptırımlara rağmen Kigali, kendi politikalarını savunarak kararlılığını sürdürüyor.
Kongolu siyasi analist Christian Moleka, bu gelişmelerin, zaten kırılgan ve zengin doğal kaynaklara sahip olan Kongo’daki istikrarsızlığı artıracağını belirtiyor. Moleka’ya göre, Kongo’daki krizin temelinde Kinşasa ile Kigali arasında yürütülen bir denge politikası yatıyor. Ancak bu yaklaşım Kinşasa için olumsuz sonuçlar doğuruyor.
“Kongo’daki krizin karmaşıklığı, Kinşasa ve Kigali’ye belirli avantajlar sağlayan bir denge politikası içinde yönetilmeye çalışılıyor.” diyen Moleka, Kinşasa’nın uluslararası baskılara ve yaptırımlara maruz kalırken Ruanda’nın küçük tavizler elde etmeye devam ettiğini vurguluyor. “Bu strateji, temel sorunu çözmeyecek. Kısa vadede gerilimleri azaltabilir, ancak uzun vadede uluslararası toplum saldırgan ile mağdur arasındaki ayrımı net bir şekilde yapmak zorunda kalacaktır.”
SADC güçlerinin Kongo’dan çekilmesi, Kinşasa’nın M23’ü askeri olarak zayıflatma planlarının başarısız olduğu şeklinde yorumlanıyor. 2013’te benzer bir stratejiyle başarıya ulaşan Kinşasa, bu kez yetersiz askeri kaynaklar nedeniyle M23’e karşı etkili bir mücadele veremedi. Üstelik M23, Goma ve Bukavu’ya ilerlerken Kongo ordusundan kaçan düzinelerce askeri kendi saflarına katmayı başardı.
Moleka, bu durumun Kongo’nun güvenlik aygıtında ciddi reformlar gerektirdiğini söylüyor. “İç uyumun yeniden sağlanması gerekiyor ve bu, devlet başkanının ordu içinde birlik oluşturma, iç çatışmaları azaltma ve özellikle askeri yönetimde reformları uygulama yeteneğine bağlı olacak” diyor. “Kinşasa’nın hâlâ seçenekleri var, ancak gelecekteki gelişmeler büyük ölçüde kilit aktörlerin alacağı kararlara bağlı olacak.”
Kinşasa, Luanda’nın arabuluculuğunda M23 ile doğrudan müzakerelere girmekten çekiniyor. Ancak Moleka’ya göre, Kongo hükümetinin bu diyaloğa katılmaktan başka bir seçeneği yok. En kötü ihtimalle, hükümet M23’ün taleplerini arttırdığı iddiasıyla görüşmeleri geciktirebilir.
“Kinşasa’nın Luanda’daki müzakerelere katılmaktan kaçınma şansı giderek azalıyor” diyen Moleka, uluslararası baskının arttığını ve Afrika Birliği ile EAC-SADC zirvesinin 2773 sayılı kararının doğrudan veya dolaylı görüşmeleri teşvik ettiğini belirtiyor. M23’ün Güney Kivu’da ilerlemeye devam ettiğini ve çatışmaların Kindu, Maniema, Tshopo, Kisangani ve Katanga gibi bölgelere yayılma riskinin bulunduğunu ifade ediyor. Bu durum, Kinşasa için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Bu gelişmelerin ortasında, Kuzey Kivu’daki güvenlik ve insani durum kritik bir noktaya ulaşmış durumda. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), bölgede tam kapsamlı bir insani felaketi önlemek için acil uluslararası seferberlik çağrısında bulunuyor. Acil yardımlar sağlanmazsa, binlerce insanın hayatı risk altında olacak.
Moleka’ya göre, Kinşasa’nın iç istikrarı sağlaması ve uluslararası desteği artırması, bölgedeki çatışmaların uzun vadeli çözümü için hayati önem taşıyor.