Mısır hükümeti, üç büyük din tarafından kutsal kabul edilen Sina Dağı ve çevresini lüks oteller, villalar ve alışveriş merkezleriyle donatmayı planlıyor. Hz. Musa’ya On Emir’in verildiğine inanılan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan bölgede yürütülen bu proje, yerel halk, dini çevreler ve uluslararası kurumlar arasında büyük tartışmalara yol açtı.
6. yüzyıldan bu yana aktif olarak kullanılan St. Catherine Manastırı, Yunan Ortodoks Kilisesi’nin yönetiminde bulunuyor. Fakat Mısır mahkemesinin geçtiğimiz yıl manastırın devlet arazisinde olduğuna hükmetmesi, Yunanistan ile Kahire arasında ciddi bir diplomatik krize neden oldu. Yunan Kilisesi, kararı “el koyma” olarak nitelendirdi ve manastırın varlığının tehdit altında olduğunu açıkladı.

Proje kapsamında “turizmi canlandırma” hedefi öne çıkarılsa da, bölge sakinleri olan Jebeleya Bedevileri en ağır bedeli ödüyor. Yüzyıllardır manastırın koruyucuları olarak bilinen Bedevilerin evleri ve eko-kampları düşük tazminatla ya da tamamen karşılıksız şekilde yıkıldı. Yerel mezarlıktaki mezarların bile otopark için boşaltılması, projenin ne kadar hoyrat yürütüldüğünün çarpıcı bir göstergesi oldu.
KÜLTÜREL DEĞERLER GÖZ ARDI EDİLİYOR
Mısır hükümeti, “Büyük Başkalaşım Projesi” olarak duyurduğu girişimi ülkenin ekonomisini canlandıracak bir “hediye” olarak tanımlıyor. Fakat UNESCO, geçen yıl projeyi durdurma çağrısı yapmış ve alanın doğal, kültürel ve manevi değerlerinin geri dönülmez biçimde zarar göreceği uyarısında bulunmuştu. Dünya Miras İzleme Örgütü ise St. Catherine’in “Tehlike Altındaki Dünya Mirası” listesine alınmasını istedi.

Eleştirmenler, Kızıldeniz kıyısındaki Şarm El-Şeyh örneğini hatırlatıyor. Orada da başlangıçta yerel halk turizmde rol almış, ancak endüstriyel projeler devreye girince hem işlerinden hem de yaşam alanlarından uzaklaştırılmışlardı. Bugün aynı senaryonun Sina’da tekrarlandığına dikkat çekiliyor.
Bölgenin en yaşlı keşişleri, St. Catherine Manastırı’nı “Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında barışın mekânı” olarak tanımlasa da, mega projenin gölgesinde bu kutsal alanın hem manevi atmosferi hem de yüzyıllardır süregelen yaşam biçimleri geri dönüşü olmayan biçimde değişmek üzere.
Kaynak: BBC