Afrika, kahve bitkisinin doğduğu topraklar olarak dünya kahve kültürünün köklerini barındırıyor. Ancak günümüz kahve ticaretinde bu kıta, pazarın en zayıf halkası konumunda. Etiyopya, Kenya, Tanzanya, Uganda gibi başlıca üretici ülkeler, dünya genelinde milyonlarca fincan kahveye dönüşecek ham çekirdekleri, uluslararası şirketlere çok düşük fiyatlardan satmak zorunda kalıyor.
Bu çekirdekler, Starbucks, Nestlé, Lavazza, Tchibo gibi dev markalar tarafından işlenip paketlendikten sonra gelişmiş pazarlarda 5-10 katı fiyatla satılıyor. Katma değerin büyük bölümü, üretici ülkeler yerine kahveyi işleyen ve markalaştıran şirketlerin kasasına giriyor.

RUANDA KENDİ YOLUNU SEÇTİ
1994 soykırımının ardından toparlanma sürecine giren Ruanda, tarımda ve özellikle kahve sektöründe radikal bir dönüşüm stratejisi izledi. Hükûmet, uluslararası kalkınma kuruluşları ve özel sektörün ortak çalışmalarıyla 2000’li yıllarda “Ulusal Kahve Stratejisi” hayata geçirildi.
Bu stratejinin temelinde şu adımlar yer aldı:
- Ham çekirdek yerine işlenmiş kahve üretimi: “Specialty coffee” segmentinde, yüksek fiyatla satılabilecek kalitede çekirdek işlenmeye başlandı.
- Yıkama istasyonları (washing stations): Her bölgeye modern yıkama ve kurutma tesisleri kurularak kalite standardı sağlandı.
- Doğrudan ihracat modeli: Aracılar yerine alıcılarla doğrudan bağlantı kuruldu, böylece üretici gelirleri arttı.
- Kalite kontrol laboratuvarları: Uluslararası standartlarda tadım (cupping) ve sertifikasyon süreçleri geliştirildi.
Sonuç olarak Ruanda, kahvede sadece bir üretici değil, aynı zamanda marka değeri olan bir oyuncu haline geldi.

SEKTÖR, KADINLARIN EMEĞİYLE BÜYÜDÜ
Soykırım sonrası ülkede birçok erkek hayatını kaybettiği için tarım sektörünün önemli bir kısmı kadınların eline geçti. Bugün Ruanda’da kahve üreticilerinin yaklaşık %30-40’ı kadın. Kadın kooperatifleri, özellikle dul ve ekonomik olarak dezavantajlı kadınların gelir elde etmesini sağlıyor.
Bu kooperatifler aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleri yürütüyor; eğitim bursları, sağlık sigortası, mikro kredi programları gibi desteklerle hem üretici ailelerin hem de bölge ekonomisinin güçlenmesine katkı sunuyor.
KAHVEDE YÜKSEK KALİTE
Ruanda kahvesi, çoğunlukla Bourbon Arabica çeşidinden üretiliyor. Bu çekirdekler, yüksek rakımlı bölgelerde yetişiyor ve “tam yıkama” (fully washed) yöntemiyle işleniyor. Sonuç, meyvemsi aromalar, dengeli asidite ve ipeksi gövdeye sahip, dünya çapında aranan bir kahve profili oluyor.
Ruanda, Cup of Excellence gibi prestijli yarışmalarda defalarca ödül kazandı. ABD, Avrupa ve Japonya pazarlarında yüksek fiyatlarla alıcı bulan Ruanda kahveleri, “dünyanın en iyi kahveleri” listelerinde artık düzenli olarak yer alıyor.

KÜRESEL SÖMÜRÜYE KARŞI DİRENİŞ
Ruanda’nın başarısı, sadece ekonomik değil, aynı zamanda politik bir mesaj niteliğinde. Küresel kahve pazarında “kim kazanıyor, kim kaybediyor” sorusunu gündeme taşıyan Ruandalı üreticiler, tüketicilere açık bir çağrıda bulunuyor:
“Kahvenizi kimin emeğiyle içiyorsunuz?”Bu strateji sayesinde ülke, kahve ihracat gelirlerini katladı, üretici gelirlerini artırdı ve kırsal bölgelerde yaşam standartlarını yükseltti.
Ancak her ne kadar Ruanda kahvede önemli bir marka haline gelse de, iklim değişikliği, küresel fiyat dalgalanmaları ve lojistik maliyetleri hâlâ sektör için risk oluşturuyor. Ayrıca Ruanda’nın toplam üretim hacmi, dev üretici ülkelerle kıyaslandığında hâlâ düşük. Bu nedenle ülke, yüksek kalite ve markalaşma stratejisini korumak zorunda.
Kaynak: Independent Türkçe, Sare Şanlı