Mika, parlaklığı ve dayanıklılığı sayesinde kozmetikten otomotive kadar birçok sektörde vazgeçilmez bir mineral. Ancak bu göz alıcı madenin çıkarılmasında, özellikle güney Madagaskar’da binlerce çocuk köle gibi çalıştırılıyor. Terre des Hommes Hollanda ve Multinasyonel Şirketler Araştırma Merkezi tarafından yürütülen ortak bir soruşturma, bölgede yaklaşık 11 bin çocuğun, bazıları sadece beş yaşında, mika madenlerinde çalıştığını ortaya koydu.
Yoksulluk, eğitim eksikliği ve toplumsal baskılar nedeniyle madene sürüklenen çocuklar, her gün uzun saatler boyunca ağır fiziksel işlere maruz kalıyor. Tozlu ve tehlikeli ortamlarda çalışan bu çocuklar, aylık sadece beş dolardan az kazançla ailelerini geçindirmeye çalışıyor. Ancak bu ücret, yoksulluk zincirini kırmaya yetmiyor.
KÜRESEL ŞİRKETLERİN SESSİZ ORTAKLIĞI
Çocuk emeğiyle çıkarılan mikanın en büyük alıcıları, başta Avrupa, Asya ve Amerika’daki elektronik ve otomotiv devleri. Kozmetik markaları, araç üreticileri ve elektronik firmaları bu zincirin parçası. Birçok şirket, çocuk işçiliğiyle bağlantılı tedarikçilerle ilişkisini kestiğini açıklasa da, bu yaklaşım sadece itibarı korumaya yönelik geçici bir çözüm sunuyor. Gerçekteyse, çocuk emeği halının altına süpürülüyor ve sistemsel değişim engelleniyor. Madagaskar hükümeti, çocuk işçiliğini önlemek ve sorumlu madencilik uygulamalarını teşvik etmek için bazı adımlar attı. Ancak bölgede madenciliğin büyük kısmı kayıt dışı ve denetim kaynakları oldukça sınırlı. Yıllardır dışlanan yerel toplulukların alternatif gelir kaynaklarından yoksun olması, çocuk işçiliğini daha da yaygın hale getiriyor.
ULUSLARARASI DÜZEYDE DE YETERSİZ KALINIYOR
Avrupa Birliği’nin 2024’te yürürlüğe giren Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi gibi adımlar atılmış olsa da, bu tür düzenlemeler henüz gerçek bir hesap verebilirlik sağlamaktan uzak. Sivil toplum kuruluşları çocukların eğitime yönlendirilmesi, ailelere ekonomik alternatifler sunulması ve farkındalık çalışmalarıyla destek olmaya çalışıyor. Ancak bu çabalar, kapsamlı ve sürdürülebilir stratejik iş birlikleriyle desteklenmediği sürece yeterli olmuyor. Sorunun çözümü yalnızca hükümetlerin ya da sivil toplumun sorumluluğunda değil. Şirketler, tedarik zincirlerini tamamen şeffaf hale getirip denetimlerini artırmalı ve sorunlu bölgelerden uzaklaşmak yerine çözüme katkı sağlamalı. Hükümetler, yasa ve denetim mekanizmalarını güçlendirmeli, çocuk işçiliğine karşı yeterli kaynak ayırmalı. Toplumlar ise çocuk işçiliğini normalleştirmekten vazgeçmeli ve çocukların gerçek çocukluklarını yaşamaları için fırsatlar sunmalı.
SORUMLULUK BİLİNCİYLE HAREKET ETME ZAMANI
Tüketiciler olarak bizler de bu zincirin bir parçasıyız. Şeffaflık talep etmek ve ürünlerin üretim süreçlerinin etik olup olmadığını sorgulamak, değişimi başlatmanın anahtarı olabilir. Her yıl 12 Haziran’da kutlanan Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü, bu gerçeği hatırlatmak ve harekete geçmek için önemli bir fırsat. Çocukların acıları, günlük yaşamımızda kullandığımız ürünlerin içine gizlenmiş durumda. Şirketlerden hükümetlere ve bireylere kadar herkesin bu sorumluluğu üstlenmesi, mikanın ışıltısının ardındaki karanlığı ortadan kaldırmak için hayati öneme sahip.
Kaynak: TRT Afrika