Etiyopya, Nisan 2011’de Mavi Nil Nehri üzerinde yapımına başladığı Büyük Etiyopya Rönesans Barajı’nı (GERD) Temmuz 2025’te tamamladı. Afrika’nın en büyük hidroelektrik barajı olan bu dev proje, 6 bin megavattan fazla elektrik üretme kapasitesine sahip. Addis Ababa yönetimi, 4 milyar doları aşan maliyetini büyük ölçüde ülke içindeki ve diasporadaki Etiyopyalıların katkısıyla finanse ettiği barajı 9 Eylül’de resmi olarak açtı.
Baraj, yalnızca Etiyopya için değil, Nil Nehri’ni paylaşan toplam 11 ülke için kritik bir dönüm noktası. Zira Mavi Nil’in kaynağını oluşturan Etiyopya’nın yanı sıra Mısır, Sudan, Ruanda, Tanzanya ve Kenya gibi ülkeler de doğrudan etkileniyor.
SU KAYNAĞI ÜZERİNDEKİ ÇEKİŞME
Nil sularının tahsisi uzun yıllardır çözülemeyen bir mesele. İklim değişikliği, hızla artan nüfus ve büyüyen gıda-su talebi, bu gerilimi daha da artırmış durumda. Özellikle aşağı havzada yer alan Mısır ve Sudan, nehrin yukarı havzadaki dokuz ülkeden geçtikten sonra kendilerine ulaştığını ve bu nedenle Rönesans Barajın’ın su güvenliklerini tehdit ettiğini savunuyor.

Mısır ve Sudan, barajın 12 ila 21 yıl arasında yavaş yavaş doldurulmasını önerdi. Fakat Addis Ababa, iç siyasi nedenler ve kalkınma hedefleri sebebiyle daha hızlı bir doldurma sürecinde ısrar etti. Bu durum, barajın işletilmesine ilişkin bağlayıcı bir anlaşma yapılması fikrini de çıkmaza soktu. Afrika Birliği, ABD ve hatta BM Güvenlik Konseyi’ne yapılan başvurular bile sonuç vermedi. Anlaşmazlığın temelinde, Mısır’ın müzakerelerde sürekli olarak 1959 tarihli Nil Suları Anlaşması’nı dayatması yatıyor.
TARİHİ ANLAŞMALARIN GÖLGESİNDE
1959’da imzalanan Mısır-Sudan Nil Suları Anlaşması’na göre, Nil’in yıllık ortalama 84 milyar metreküp suyunun %66’sı Mısır’a, %22’si Sudan’a bırakıldı. 10 milyar metreküp ise buharlaşma ve sızıntı için ayrıldı. Ancak bu düzenleme, Nil’e suyun %86’sından fazlasını sağlayan Etiyopya da dahil olmak üzere yukarı havza ülkelerini tamamen dışladı.

Üstelik anlaşma, Mısır’a Nil üzerindeki tüm projelerde fiilen veto hakkı tanıyordu. Bu nedenle Etiyopya ve diğer yukarı havza ülkeleri, bu sömürge dönemi mirası anlaşmaları hiçbir zaman tanımadıklarını ve kendilerini bağlamadığını söylüyor. Uluslararası hukuk ise sınır aşan sular için üç temel ilke öngörüyor:
- Adil ve makul kullanım
- Önemli zarara yol açmama yükümlülüğü
- İş birliği yapma görevi
Uzmanlara göre, 1959 Anlaşması bu ilkelerle taban tabana zıt.
MISIR VE SUDAN’IN ENDİŞELERİ
Mısır, bugün tatlı su ihtiyacının %90’ından fazlasını Nil’den karşılıyor. Nüfusu ve ekonomisi hızla büyüyen ülke için bu kaynak hayati öneme sahip. Kahire yönetimi, barajın kendi “tarihi haklarını” tehdit ettiğini savunuyor ve gerekirse bu hakları korumak için adım atacağını dile getiriyor.
Fakat Mısır’ın su politikaları da eleştiriliyor. Barajın karşısına sert şekilde çıkan Kahire, su altyapısını iyileştirmek veya sulamada israfı azaltmak yerine görkemli mega projelere odaklanarak kıt kaynakları daha da zorlamış durumda.
Sudan ise 2023’ten bu yana yıkıcı bir iç savaşla boğuşuyor. Hartum yönetimi, Etiyopya’daki dev barajın kendi barajlarının işleyişini bozmasından kaygılı. Bu da ülkenin kalkınma planlarını daha da kırılgan hale getiriyor.
BARAJIN ETİYOPYA İÇİN ÖNEMİ
GERD, Etiyopyalılar için yalnızca bir enerji projesi değil, aynı zamanda ulusal birlik ve gururun sembolü. Üstelik dış finans kuruluşlarına veya büyük sanayi ülkelerine bağımlı olmadan inşa edilmesi ayrı bir önem taşıyor.
Barajın vaatleri oldukça geniş:
- Enerji bağımsızlığı: 6 bin MW’tan fazla elektrik üretimi, kırsal sanayileşmenin önünü açacak.
- Çevresel faydalar: Hanelerin odun için ağaç kesme ihtiyacı azalacak, ormansızlaşma önlenecek.
- Sağlık ve eğitim: Odun ve tezek yakımından kaynaklı kirlilik düşecek, öğrenciler ışık altında ders çalışabilecek, yaz aylarında okullar soğutulabilecek.
- Dijital erişim: Elektrik altyapısı sayesinde kırsalda internet bağlantısı artacak, dünyayla entegrasyon hızlanacak.
Ayrıca baraj, Sudan’da sel kontrolü, Mısır’da ise kuraklığa karşı koruma sağlayabilir. Ancak bunun gerçekleşmesi, üç ülkenin ortak çalışmasına bağlı.
ÇIKMAZIN NEDENİ
Nil’i paylaşan ülkeler arasındaki anlaşmazlığın özünde, sömürge döneminden miras kalan ve eşit olmayan anlaşmalar yatıyor. Yukarı havza ülkeleri, bu statükoyu değiştirmek istiyor. Mısır ve Sudan ise kendi tarihsel paylarını korumakta ısrar ediyor.
Barajın açılmasıyla birlikte Etiyopya büyük bir başarıya imza atmış olsa da, Nil üzerindeki su diplomasisi hâlâ çözülmemiş bir kriz alanı olarak masada duruyor.
Kaynak: Nations Africa