Nijerya, 2022 ortasından bu yana 41 binden fazla şüpheli vaka ve 1.264 doğrulanmış ölümle sonuçlanan ciddi bir difteri salgınıyla mücadele ediyor. Nijerya Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin (NCDC) verilerine göre, hastalık ülkenin 37 eyaletine ve 350 Yerel Yönetim Alanı’na (LGA) yayıldı. %5,1’lik Vaka Ölüm Oranı (CFR), salgının ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Salgından en çok etkilenen bölgeler
Difteri salgınından en çok etkilenen eyaletler arasında Kano, Bauchi, Yobe, Katsina, Borno, Jigawa, Plateau ve Kaduna yer alıyor. Bu eyaletler, tüm doğrulanmış vakaların %99,4’ünü oluşturuyor. Son raporlama haftasında ise iki eyalette altı yeni vaka tespit edilirken, herhangi bir ölüm bildirilmedi.
Hastalığın en çok etkilediği yaş grubu 1 ila 14 yaş arasındaki çocuklar. Bu yaş grubundaki vakalar, doğrulanmış tüm vakaların %63,9’unu oluşturuyor. Daha da endişe verici olan konu bu çocukların yalnızca %20’sinin difteri toksoid içeren aşıyla tam olarak aşılanmış olması. Bu durum, Nijerya’daki aşılama oranlarında ciddi bir eksiklik olduğunu gösteriyor.
NCDC Genel Müdürü Dr. Chikwe Ihekweazu, aşılama oranlarının artırılmasının salgını kontrol altına almak için kritik önem taşıdığını vurguladı. “Düşük aşılama oranları büyük bir risk oluşturuyor. Salgının yayılmasını durdurmak ve özellikle çocukları korumak için aşılama kampanyalarına öncelik vermeliyiz,” dedi.
Salgınla mücadelede çok yönlü strateji
NCDC, salgının yayılmasını durdurmak ve halk sağlığını korumak için kapsamlı bir strateji uygulamaya koydu. Bu strateji kapsamında şu adımlar atılıyor:
- Daha İyi Koordinasyon: Yeni vakaların hızlı bir şekilde tespit edilmesi ve raporlanması amacıyla sağlık hizmeti kurumlarının, yerel yönetimler ve paydaşlar arasındaki iş birliği güçlendirilmesi.
- Gelişmiş Gözetim: Hastalığın yayılımını izlemek, kaynakları etkin bir şekilde dağıtmak ve hedefe yönelik müdahaleler gerçekleştirmek için gözetim sistemleri genişletiliyor.
- Aşılama Kampanyaları: Salgının yayılmasını engellemek ve özellikle risk altındaki grupları korumak amacıyla geniş kapsamlı aşılama kampanyaları düzenleniyor.
- Toplumsal Bilinçlendirme: Difteri hakkında halkı bilinçlendirmek, erken teşhisi teşvik etmek ve aşılama oranlarını artırmak için farkındalık çalışmaları yürütülüyor.
Difteri nedir ve neden tehlikeli?
Difteri, Corynebacterium diphtheriae bakterisinin neden olduğu, son derece bulaşıcı bir hastalıktır. Genellikle boğazı ve üst solunum yollarını etkileyen bu hastalık, ciddi solunum güçlüklerine yol açabilir ve vücutta farklı organlara yayılabilir.
Hastalık, enfekte bireylerin öksürmesi veya hapşırmasıyla yayılan solunum damlacıkları yoluyla bulaşır. Ayrıca, kontamine olmuş yüzeylere temas da bulaşmayı tetikleyebilir. Kalabalık yaşam koşulları ve hijyen eksikliği, difterinin yayılmasını kolaylaştıran faktörler arasında yer alıyor.
Difteri belirtileri genellikle enfekte olduktan 2 ila 5 gün sonra ortaya çıkar. Hastalık, yüksek ateş, şiddetli boğaz ağrısı, yutkunma zorluğu ve nefes darlığı gibi semptomlarla kendini gösterir. Boğazda, bademciklerde veya burunda gri renkli kalın bir zar oluşabilir. Hastalık ilerlediğinde, boyundaki lenf düğümlerinin şişmesi sonucu “boğa boynu” olarak bilinen belirti ortaya çıkabilir.
Tedavi edilmediği takdirde difteri, solunum yollarını tıkayarak boğulmaya neden olabilir. Ayrıca, kalp kası iltihabı (miyokardit) veya sinir hasarı gibi ciddi komplikasyonlara yol açarak ölümcül hale gelebilir.
Acil eylem çağrısı
Difteri salgını, Nijerya’daki halk sağlığı sisteminin karşı karşıya olduğu ciddi tehditlerden biri olarak öne çıkıyor. NCDC Genel Müdürü Dr. Ihekweazu, salgının kontrol altına alınması için toplumun tüm kesimlerine ortak hareket etme çağrısında bulundu. “Bu yalnızca bir sağlık sorunu değil, ulusal bir krizdir. Çocuklarımızı ve halkımızı bu önlenebilir hastalıktan korumak için vakit kaybetmeden harekete geçmeliyiz” dedi.
Nijerya’nın difteri salgınına karşı verdiği mücadele, aşılama kampanyalarının, etkili gözetim sistemlerinin ve toplum katılımının bulaşıcı hastalıkları kontrol altına almada ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. NCDC’nin yürüttüğü çalışmalar halk sağlığının korunmasının yalnızca hükümetlerin değil, sağlık çalışanlarının ve vatandaşların ortak sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.