Nijerya’nın biyoteknoloji kurumları, halkın GDO’ları kabul etmesini sağlamak için dini liderlerle iş birliği yapıyor. Bu girişim, genetik tarım uygulamalarının ve GDO ürünlerinin tüketiminin yararları ve olası sonuçları üzerine süregelen tartışmaların tam ortasında gerçekleşiyor. Ülkenin Ulusal Biyoteknoloji Araştırma ve Geliştirme Ajansı, geçtiğimiz Temmuz ayında GDO’lar hakkında bir farkındalık çalıştayı düzenledi. Bu, genetik mühendislik konusunda kamuoyunu bilgilendirme ve yönlendirme çabalarının en güncel örneği olarak öne çıkıyor.
Ajansın Genel Müdürü Prof. Abdullahi Mustapha, delegelere yaptığı açıklamada, genetiği değiştirilmiş gıdaların insanlar, hayvanlar veya çevre için herhangi bir tehdit oluşturmadığını söyledi. Mustapha, GDO’ya geçişin sağlayacağı kuraklığa dayanıklılık, artan verim ve gıda güvenliği gibi faydalara vurgu yaparak, bunun sağlığa zararlı olmadığını iddia etti.

Mustapha ayrıca, bu tohumları Nijeryalı şirketler tarafından üretildiğini, gıda güvenliği ve iklim değişikliğiyle mücadele için bilim ve teknolojinin benimsenmesi gerektiğini vurguladı. Ajans, tartışmalı konudaki halk görüşlerini “değiştirmek” amacıyla hem dini hem de yerel liderleri sürece dahil olmaları adına davet etti.
GDO NASIL ÇALIŞIR?
GDO, genetik düzeyde değiştirilmiş organizmaları ifade eder. Bu, hem hayvanları hem de tohum ve meyveleri kapsar. Genetik mühendisliğin gıda güvensizliği sorununu çözme potansiyeli, özellikle tohum geliştirme araştırmalarında büyük yatırım yapılmasını sağlıyor. Ahmadu Bello Üniversitesi’nde biyokimyacı olarak görev yapan Abdulrazak Ibrahim, TRT Afrika’ya yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Genetik modifikasyon, bilim insanlarının bitkilere hedeflenen özellikler kazandırmasını sağlar. Bu özellikler, zararlılara karşı direnç, kuraklığa tolerans veya besin değerinde artış olabilir.”
Brezilya’daki Universidade de Brasília’dan moleküler biyoloji doktorasına sahip olan Ibrahim, GDO teknolojisinin küresel ölçekte soya, pamuk ve kanola gibi ihraç ürünlerinin üretimini dönüştürdüğünü belirtiyor. Ibrahim:
“GDO’ların benimsenmesi, gelişmekte olan ülkelerin küresel pazarlardaki rekabet gücünü sürdürebilmesini sağlar” sözlerine yer verdi.
Bu faydalar özellikle tropikal bölgelerde büyük önem taşıyor. Çünkü bu bölgelerde bitki hastalıkları, tekrarlayan kuraklık ve öngörülemeyen yağışlar tarımsal verimi etkiliyor. Maliyet-fayda analizlerinin titizlikle yapılması, genellikle verimi artırıyor, pestisit kullanımını azaltıyor ve çiftçilerin gelirini yükseltiyor. Tohumlara kazandırılan özellikler verim istikrarını güçlendiriyor, pestisit kullanımını düşürüyor ve üretkenliği artırıyor.
Tropikal bölgelerde yetiştirilen temel gıda ürünleri için GDO teknolojisi, gıda güvenliği açısından oyunun kurallarını değiştiren bir faktör. Ibrahim’e göre teknoloji, yayım hizmetleri, tohum dağıtımı, pazar erişimi ve çiftçi eğitimini içeren daha geniş sistemlerle entegre edildiğinde oldukça etkili şekilde çalışıyor. Amaç, çiftçilerin ürünlerini tam değerin hasat etmesini sağlamak.
GDO’ların benimsenmesi bir tercih olsa da, bilimsel veriler, güçlü düzenleyici çerçeve ve kurumsal kapasite ile desteklendiğinde genetiği değiştirilmiş ürünlerin gıda güvenliği ve ihracat rekabetine katkı sağlayabileceğini gösteriyor.
NİJERYA’NIN GDO YOLCULUĞU
Nijerya’nın kırsal bölgelerinde ilk kontrollü GDO tarımı denemesi 2015’te yapıldı. O zamandan bu yana ticari GDO tarımı Gana, Burkina Faso ve Sudan’a da yayıldı. Güney Afrika ise 2000 yılından beri mısır, soya ve pamukta genetiği değiştirilmiş çeşitler yetiştiriyor. Nijerya, genetiği değiştirilmiş börülce, kuraklığa dayanıklı mısır ve Bt (Bacillus thuringiensis) pamuğu onayladı.
Fakat Ibrahim gibi uzmanlar, yalnızca GDO çeşitlerini seçmenin yeterli olmadığını vurguluyor. GDO tarımının kitlesel başarıya ulaşması için sağlam bir düzenleme, ekonomik temellere dayalı üretim stratejileri ve etik uygulamalar kritik öneme sahip.

Maliyet-fayda analizlerinin titizlikle yapılması, verimi artırıyor, pestisit kullanımını azaltıyor ve çiftçilerin gelirini yükseltiyor. Ayrıca, ülkelerin geniş çaplı GDO tarımına geçmeden önce riskleri ve güvenlik önlemlerini değerlendirmesini sağlıyor.
Genel olarak, başarı olasılığı zamanlamadan çok hazırlığa bağlı. Teorik strateji, güçlü bir düzenleyici yapı, kurumsal kapasite ve çiftçi destek sistemleri oluşturarak halk güvenini sağlamak; üretkenlikten ödün vermeden hedeflere ulaşmak.
Nijerya’da uzmanlar arasında genel görüş, ülkenin GDO tarımını ölçeklendirmeye nispeten hazır olduğu yönünde. Ulusal Biyoteknoloji Geliştirme Ajansı ve Ulusal Biyogüvenlik Yönetim Ajansı, Nijerya’yı kıta genelinde biyoteknoloji yönetişimi ve benimseme konusunda ön saflara yerleştirdi.
ÇİFTÇİLERİN ENDİŞELERİ
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, GDO’ları gıda sektöründe sınırlayan ülkeler, çoğunlukla tüketiciler için sağlık faydalarına dair şüpheleri gerekçe gösteriyor. Ibrahim:
“Uygun fiyat, tohum erişimi ve olası uzun vadeli etkilerle ilgili endişeler yalnızca GDO’larla değil, teknoloji benimseme sürecine duyulan güven eksikliğiyle ilgilidir. Ekonomik çalışmalar, çiftçilerin alan denemeleri, katılımcı denemeler ve şeffaf maliyet-fayda verileriyle doğrudan dahil olduğunda kabulün arttığını gösteriyor” diyor.
Örneğin, Hindistan’da küçük arazi sahipleri daha az pestisitle daha iyi verim elde edince Bt pamuğu benimsemesi önemli ölçüde arttı. Brezilya’da soya üreticileri, ihracat rekabetçiliği artarken üretim maliyetleri düştüğünde GDO teknolojisini benimsedi.
Diğer taraftan Burkina Faso’da çiftçilerin lif kalitesiyle ilgili endişeleri, Bt pamuğunun askıya alınmasına yol açtı. Bu durum, çiftçi algısı ve pazar taleplerinin sonuçları belirleyici şekilde şekillendirebileceğini gösteriyor.
Ibrahim, “GDO’nun en ikna edici argümanı, açık, bilim temelli bir diyalog, net kanıtlar ve toplum değerlerine saygı ile ortaya konur. Çiftçiler ve tüketiciler ekonomik gerekçeleri (artan verim, düşen maliyet) ve güvenlik önlemlerini gördüğünde, komplo teorileri yerini bilinçli kararlara bırakır” sözlerine yer verdi.
Kaynak: TRT Afrika