Tunus’tan Gazze’ye doğru yola çıkan Mağrib Direniş Konvoyu, Mısır’ın Refah Sınır Kapısı’na ulaştığında, yalnızca sert güvenlik önlemleriyle değil, sivil görünümlü güvenlik güçlerinin saldırılarıyla da karşılaştı. Aralarında Avrupa, Kuzey Afrika ve Latin Amerika ve Türkiye’den gelen yüzlerce aktivistin darbedildiği İsmailiye’de, görgü tanıklarına göre saldırılar, Mısır sokaklarının tanıdık figürleri olan “baltacılar” tarafından gerçekleştirildi.
Gazze’ye insani yardım ulaştırmak ve İsrail’in saldırılarını protesto etmek amacıyla düzenlenen barışçıl yürüyüş, Refah’ta güvenlik duvarının baskılarıyla karşı karşıya kaldı. Mısır makamları, yürüyüşe katılan grupların sınır kapısına erişimini engelledi. Pasaportlara el konuldu, gözaltılar yaşandı, bazı aktivistler sınır dışı edildi.
Olayların gölgesinde beliren baltacılar ise Mısır’ın muhalefetle hesaplaşma yöntemlerini yeniden gündeme taşıdı.
REFAH’TA ABLUKA VE DARP
Mısır, 13 Haziran’da Refah Sınır Kapısı’na ulaşan Mağrib Direniş Konvoyu üyeleri ve diğer uluslararası eylemcileri sınırda durdurdu. Yetkililer, konvoyun “resmi izne tabi” olduğunu açıklasa da sahada yaşananlar yalnızca idari engellemelerle sınırlı kalmadı.
Görgü tanıkları, eylemcilere saldıranların sivil kıyafetli, taş ve sopalarla donatılmış kişiler olduğunu ve güvenlik güçlerinin müdahale etmediğini söyledi. Refah çevresinde onlarca kişi gözaltına alındı, bazılarına seyahat yasağı kondu, bazılarının pasaportuna el konuldu. Eylemcilerin bir kısmı Mısır’dan sınır dışı edildi.
MISIR SOKAKLARININ GÖLGE GÜCÜ “BALTACILAR” KİM?
Mısır kamuoyunun yakından tanıdığı “baltacılar” (Arapça: البلطجية), yıllardır rejim yanlısı sivil milisler olarak biliniyor. Üniforma giyen ya da resmi görevliler değil; ancak özellikle sokak protestoları bastırılmak istendiğinde ortaya çıktıklarından devletin doğrudan sorumlu tutulmak istemediği müdahaleleri, bu gruplar üstlenir.
Baltacılar Mısır sokaklarında 25 Ocak 2011 Devrimi’nden bu yana hem siyasetin hem de şiddet olaylarının değişmez aktörleri. Tarihi “Deve Olayı”ndan günümüze uzanan suç şebekeleri, göstericilere saldırı, yağma, gasp ve kundaklama gibi eylemleriyle tanınıyor.

Baltacıların sahneye ilk çıkışı, Hüsnü Mübarek karşıtı protestoların doruk noktası olan Tahrir Meydanı’nda yaşandı. Atlar ve develerle kalabalığa saldıran bu silahlı gruplar, onlarca kişinin ölümüne ve yüzlerce yaralanmaya yol açtı. Dönemin tanıkları, baltacıların Mübarek rejiminin yanı sıra bazı iş insanları ve nüfuzlu çevrelerden lojistik destek aldığını savunuyor.
Olayların ardından eski Parlamento Başkanı Safvet Şerif, eski Bakan Aişe Abdulhamid ve Ulusal Demokratik Parti üyesi iş insanı Muhammed Receb Hamide Helal gibi isimler, baltacıların göstericilere yönelik şiddeti organize ettikleri suçlamasıyla hakim karşısına çıktı. Eski İçişleri Bakanı Habib el-Adli’nin yaklaşık 5 bin baltacıyı kasten cezaevlerinden salıverdiğine dair iddialar, kamuoyunun hafızasında yerini koruyor.

Bugün bu unvan, 14–30 yaş aralığındaki işsiz, çoğu gecekondu mahallelerinde veya sokakta yaşayan gençlerden oluşan suç çetelerini tarif ediyor. Rejim destekçileriyle muhalifler arasındaki her gerilim döneminde sahaya sürülen baltacılar, Mısır’ın siyasi krizlerinde adeta “parayla tutulan silahlı milis” rolü üstleniyor.
Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde ise Ulusal Kurtuluş Cephesi arasındaki siyasi çekişme kızışırken, Özgürlük ve Adalet Partisi merkezleri ile Müslüman Kardeşler’e ait binalar baltacılar tarafından kundaklanmıştı. Güvenlik kaynakları, son çatışmalarda hayatını kaybeden birçok sivilin bu grupların saldırıları sonucu öldüğünü bildirdi.
Uzmanlara göre baltacılar, Mısır’daki toplumsal huzursuzluğun hem nedeni hem de sonucu. Ekonomik yoksunluk, işsizlik ve devlet otoritesinin zayıfladığı dönemlerde hızla örgütlenen bu gruplar, siyasi aktörlerin “kirli işi”ni üstlenerek varlıklarını sürdürüyor.

Bugün Mısır’da “Baltacılar kimdir?” sorusunun cevabı, Mağrib Direniş Konvuyu eylemiyle Mısır’a gelen Filistin destekçilerine uygulanan şiddet ve darp ile yendien gündeme geldi.
PEKİ HANGİ OLAYLARA KARIŞTILAR?
- Tahrir Devrimi (2011) sırasında, Hüsnü Mübarek yanlılarının protestoculara at ve develerle saldırdığı o meşhur “Deve Saldırısı”nın failleri arasında da onlar vardı. Aynı yılın Mart ayında Mısır Müzesi önünde protestocuların polis nezaretinde dövüldüğü olaylarda da baltacılar sahadaydı.
- Rabia Meydanı’nında (2012), darbeye karşı düzenlenen oturma eyleminin kana bulandığı baskında da baltacıların yer aldığı uluslararası insan hakları raporlarına yansıdı. Aynı şekilde Port Said Stadı’ndaki kanlı olaylarda da bu grupların adı geçti.

- Üniversiteler, mahalle baskınları, gazeteci saldırıları… Baltacılar hep oradaydı. Şiddet organize edildiğinde, sokakta kimliksiz yüzler belirdiğinde, Mısırlılar onların kim olduğunu bilir.
REFAH SINIR KAPISINDAKİ AKTİVİSTLERE SERT MÜDAHALE
Gazze’deki israil ablukasının kaldırılması ve saldırıların durdurulması amacıyla Refah Sınır Kapısı’na doğru yürüyen uluslararası aktivistlere Mısır güvenlik güçleri tarafından sert şekilde müdahale edildi. Kalabalığın sınır bölgesine yaklaşmasıyla birlikte tansiyon yükseldi, güvenlik güçleri plastik mermi ve coplarla müdahalede bulundu.
MİLLETVEKİLİ FARUK DİNÇ BAŞINDAN YARALANDI
Müdahale sırasında Mersin Milletvekili Faruk Dinç başından yaralandı. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, Dinç’in kafasından kan geldiği ve çevredekilerin müdahale ettiği görüldü. İlk müdahalesi olay yerinde yapılan Dinç’in sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. Olayın ardından HÜDA PAR, resmi sosyal medya hesabından bir açıklama yaparak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı göreve çağırdı. Açıklamada, “Mısır’da Refah Sınır Kapısı’nın açılması için düzenlenen Küresel Vicdan Yürüyüşü’ne katılan Mersin Milletvekilimiz Sayın Faruk Dinç bir saldırı sonucunda yaralandı. Milletvekilimizin sağlık durumu iyi ancak aktivistlere yönelik ciddi saldırılar endişe vericidir” ifadelerine yer verildi.
150 AKTİVİST GÖZALTINA ALINDI
Gazeteci Adem Özköse, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Mısır güvenlik güçlerinin, aralarında tanınmış isimlerin de bulunduğu yaklaşık 150 aktivisti havalimanında gözaltına aldığını belirtti. Gözaltına alınan aktivistlerin daha sonra serbest bırakıldığı ifade edildi. Özköse, “Sizler özgürlük yürüyüşüne sahip çıktıkça biz Refah Sınır Kapısı’na daha da yaklaşacağız” diyerek eylemin devam edeceği mesajını verdi. Refah Sınır Kapısı yakınlarında yaşanan gelişmeler, uluslararası kamuoyunda da yankı buldu. Gazze’ye yönelik saldırılara dikkat çekmek amacıyla düzenlenen yürüyüş, dünya genelinden destek görürken Mısır’daki müdahaleler diplomatik tepkilere neden olabilecek düzeye ulaştı. Aktivistlerin yürüyüşe devam edeceği bildirildi; ancak bölgedeki güvenlik önlemleri giderek artıyor.
Faruk Dinç’in sağlık durumunun iyi olması rahatlatıcı olsa da, bölgede bulunan diğer aktivistlerin güvenliğiyle ilgili kaygılar devam ediyor. Yaralı milletvekilinin ve beraberindeki grubun sınır bölgesinden ne zaman ayrılacağına ilişkin resmi bir açıklama yapılmadı. Türk yetkililerin ve uluslararası aktörlerin olaylara nasıl bir tepki vereceği önümüzdeki günlerde netleşecek.
BÖLGEDEKİ BASKI ARTARKEN MAĞRİB DİRENİŞ KONVOYU HALA BEKLETİLİYOR
Gazze’ye yönelik saldırılara karşı gerçekleştirilen eylemlere yönelik baskılar sadece Mısır’la sınırlı değil. Daha önce Tunus’tan yola çıkan ve Gazze’ye insani destek ulaştırmayı amaçlayan Mağrib Direniş Konvoyu da Libya’nın doğusundaki Sirte kentinde iki gündür bekletiliyor. Konvoyun bulunduğu alanda internet tamamen kesilmiş, gıda maddelerinin girişine izin verilmemişti. Aktivistlerin bulunduğu kamp alanı ise güvenlik güçleri tarafından kuşatılmıştı. Organizatörler ve yerel yetkililer arasındaki görüşmelerin sürdüğü bildirilmişti.
MISIR YÖNETİMİ: İZİN ALINMADI
Mısır Dışişleri Bakanlığı, Refah Sınır Kapısı’na yönelik yürüyüşe izin verilmediğini, geçiş taleplerinin idari kurallara aykırı olduğunu duyurdu. Açıklamada, sınır bölgesindeki hareketliliğin “ulusal güvenlik tehdidi” oluşturduğu savunuldu.
Ancak gözaltılar, darp iddiaları ve baltacıların sahaya sürülmesi bu açıklamayı gölgede bıraktı. Mısır makamları, olaylara ilişkin detaylı bir yanıt vermedi.
İnsan hakları kuruluşları, Mısır’ın Refah’taki müdahalesini “barışçıl protesto hakkının açık ihlali” olarak değerlendirdi. Gözaltıların keyfi olduğunu savunan kuruluşlar, sınırın insani yardım geçişlerine ve ifade özgürlüğüne açılması gerektiğini vurguladı.Tunus’tan gelen konvoy sözcüsü ise yaşananları şu sözlerle özetledi: “Biz Filistin’e yardım götürmeye geldik. Mısır ise bizi copla, kelepçeyle karşıladı.”