Close Menu
    Popüler Haberler

    Mağrip Direniş Konvoyu: ”Tutuklanan aktivistler serbest kalana kadar geri dönmeyeceğiz”

    Haziran 16, 2025

    Tunus’tan yola çıkarak Gazze’ye doğru ilerleyen ve Libya’nın doğusuna alınmadığı için Misrata’ya dönen Mağrib Direniş…

    Güney Afrikalı Yahudi Milletvekili: Orta Doğu’nun bugünkü halinden İngiltere sorumlu

    Haziran 16, 2025

    BAE bağlantılı altın kaçakçılığı Gana’yı 11 milyar dolar zarara uğrattı

    Haziran 16, 2025

    Güney Afrika’dan İran’daki vatandaşlarına çağrı

    Haziran 16, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    SON DAKİKA:
    • Kenya’da kanser ve kalp hastalıklarında erken teşhis dönemi başladı
    • Mağrip Direniş Konvoyu: ”Tutuklanan aktivistler serbest kalana kadar geri dönmeyeceğiz”
    • KDC’de sel ve heyelan felekati: 29 ölü
    • Güney Afrikalı Yahudi Milletvekili: Orta Doğu’nun bugünkü halinden İngiltere sorumlu
    • BAE bağlantılı altın kaçakçılığı Gana’yı 11 milyar dolar zarara uğrattı
    • Güney Afrika’dan İran’daki vatandaşlarına çağrı
    • Güney Sudanlı kadınlar travmalar arasında hayata tutunuyor
    • Mısır, Gazze yürüyüşüne izin vermedi: ”Yeni rota belirlendi”
    WaJ TürkiyeWaJ Türkiye
    • ÖNE ÇIKANLAR

      Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki askeri varisi: Kuloğulları

      Haziran 10, 2025

      Bağımsız ve birleşik Afrika’nın sembolü: Tour Afrika

      Haziran 10, 2025

      Orta Çağ’ın mirası kumların altında yok oluyor : Oualata

      Mayıs 26, 2025

      Afrika’nın kalbinde: Okavango Deltası’nda vahşi yaşam

      Mayıs 25, 2025

      Binlerce dil, milyonlarca kimlik: Afrika’da çeşitliliğin haritası

      Mayıs 25, 2025
    • POLİTİKA

      Mağrip Direniş Konvoyu: ”Tutuklanan aktivistler serbest kalana kadar geri dönmeyeceğiz”

      Haziran 16, 2025

      Güney Afrikalı Yahudi Milletvekili: Orta Doğu’nun bugünkü halinden İngiltere sorumlu

      Haziran 16, 2025

      BAE bağlantılı altın kaçakçılığı Gana’yı 11 milyar dolar zarara uğrattı

      Haziran 16, 2025

      Güney Afrika’dan İran’daki vatandaşlarına çağrı

      Haziran 16, 2025

      Mısır, Gazze yürüyüşüne izin vermedi: ”Yeni rota belirlendi”

      Haziran 16, 2025
    • RÖPORTAJ
    • GÖRÜŞ
    • İŞ DÜNYASI

      Güney Afrika Büyükelçisi Duba’dan Kayseri Ticaret Odasın’a ziyaret

      Haziran 15, 2025

      Cezayir’de 4. Afrika Ticaret Fuarı

      Haziran 14, 2025

      Afrikalı girişimcilerden kalkınma çağrısı

      Haziran 4, 2025

      AFEX’25 İş Fuarı İstanbul’da gerçekleşecek

      Mayıs 31, 2025

      Yabancı yatırımcılar için fırsatlar ülkesi: Fildişi Sahili

      Mayıs 29, 2025
    • YAŞAM
    • KÜLTÜR

      Tunus’ta Osmanlı mimarisinin izleri

      Haziran 13, 2025

      Malavi: Ağaçtan oyulan sanat

      Haziran 11, 2025

      Uganda Büyükelçisi Tiperu: ”Afrika’da kıyafetler kültürün bir temsili”

      Haziran 11, 2025

      Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki askeri varisi: Kuloğulları

      Haziran 10, 2025

      Bağımsız ve birleşik Afrika’nın sembolü: Tour Afrika

      Haziran 10, 2025
    WaJ TürkiyeWaJ Türkiye
    Anasayfa»Konum»Manşet Yanı»Madalyonun öteki yüzü: Afrika’da ABD’nin askeri varlığı

    Madalyonun öteki yüzü: Afrika’da ABD’nin askeri varlığı

    Trump, yeni döneminde Afrika'daki ABD varlığını ciddi şekilde azaltmayı planlıyor. ABD'nin kıtaya sağladığı yardım fonları ve askeri varlığın kademeli şekilde azaltılması ve sonlanması planlanıyor. Bu düzenlemeler arasında AFRICOM'un küçültülerek EUCOM'a bağlanması ya da tamamen kapatılması da görüşülüyor. Prof. Dr. Ahmet Kavas, Anadolu Ajansı'nda yayınlanan "Madalyon'un İki Yüzü" isimli analizinde ABD'nin kıtadaki varlığını detaylı şekilde ele alıyor.
    Mart 5, 2025Güncelleme:Nisan 8, 20259 Dk Okuma Süresi
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email Telegram Copy Link
    Paylaş
    Facebook WhatsApp Twitter LinkedIn Pinterest Email Copy Link Telegram

    Yıllar önce ABD’nin Çad, Nijer, Burkina Faso, Mali ve Moritanya gibi Afrika ülkelerinde sağlık ocakları, derin su kuyuları ve birtakım benzeri yapıların inşası için kaynak aktardığı ve söz konusu projeleri aralarında bazı Türk firmalarının da bulunduğu çeşitli yabancı şirketler vasıtası ile yaptırdığı biliniyordu.

    O günün şartlarında inşaat ihalelerini alıp yürütenler dahil hemen hemen hiç kimse ABD’nin ne yapmakta olduğu konusunda net bir fikre sahip değildi. 20. yüzyılın son çeyreğinde dahi, oldukça sıradan büyüklükte sayılabilecek Amerikan elçilikleri, 21. yüzyıla gelindiğinde kıtada onlarca yıldır faaliyet gösteren İngiltere, Fransa, Çin, Rusya, Almanya vb. ülkelerin elçilikleri ile kıyaslanamayacak bir hale getirilmiş ve adeta bu ülkenin kıtadaki kaleleri haline bürünmüştü. Günümüzde de Washington yönetiminin bölgedeki elçilikleri oldukça aktif bir şekilde varlığını sürdürmekte. Elçiliklerin her birinde gerek ABD vatandaşı gerek Afrika ülkelerinin vatandaşları ve gerekse üçüncü bir devletin vatandaşı olan en az 300 civarında çalışan bulunmakta. Bu çabalarıyla ABD, kıtada elli yıl sonra da var olabilmek için yoğun çaba göstermekte ve Çinli bir diplomatın ülkesi ile ilgili ifade ettiği gibi “hammaliye” işleri ile değil, doğrudan doğruya kıtadaki kendi asli menfaatlerini perdeleyecek işlerle uğraşmakta.

    ARTAN REKABET VE CİBUTİ ÖRNEĞİ

    21. yüzyıla gelene kadar ABD’nin Afrika’ya olan ilgisini alana pek taşımadığı görülüyor. Bu dönemde Washington yönetimi bu tavrını askeri üsler söz konusu olduğunda da sürdürüyor. Fakat 2000’li yıllar ile birlikte kıtanın önemini her geçen gün artırması ve Çin başta olmak üzere çeşitli aktörlerin ABD’nin Afrika’daki nüfuzunu açıktan tehdit eder hale gelmesi, ABD’nin dünyanın her açıdan hala en bâkir bölgesi olan bu kıtaya yönelik ilgisini artırmasıyla neticelendi.

    ABD’nin Afrika’ya yönelik askeri faaliyetlerinde ise bir zamanlar Afrika Boynuzu’nun en zayıf halkası olarak göze çarpan Cibuti ön plana çıktı ve küresel sistemin başat unsurları arasındaki üs edinme mücadelesinde Cibuti son derece önemli bir pozisyona yerleşti. ABD’nin bir askeri üssü ve yaklaşık 5 bin askerinin bulunduğu Cibuti’de Çin, İtalya, Fransa, Almanya, İspanya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin de askeri üs faalyetleri bulunmakta. Bilhassa Çin ve ABD arasında, Cibuti üzerinde yoğun bir rekabet yaşanıyor, ki bu rekabet uzun vadede Cibuti başta olmak üzere Afrika ülkelerinin iç işlerini daha da istikrarsızlaştırmaktan ve ülkelerin egemenliğinin dolaylı olarak altını oymaktan başka bir işe yaramayacak. Bilhassa Çin’in Afrika’daki askeri ve ekonomik faaliyetleri de kıta için en az ABD’nin Afrika’daki faaliyetleri kadar tehdit ve tehlike arz eediyor. En basit tabiriyle, Çin’in Doğu Türkistan’daki tavrı ve faaliyetleri düşünüldüğünde, binlerce askeri ile Cibuti’deki askeri üssünde konuşlanan Pekin’in bu ülke ve Afrika için ne kadar büyük bir potansiyel sorun olduğu daha iyi anlaşılabilir.

    ABD’Lİ DİPLOMATLARIN GÖZÜYLE: YARININ SAVAŞ ALANI AFRİKA

    21. yüzyılın ilk çeyreğinin ardından kıtaya yönelik olarak çizilen stratejik haritaların üzerinde Amerikan askerlerinin bulunduğu bölgeler gösterildiğinde ise Sahra’nın kuzeyinde kalan Mağrip ülkeleri, ABD üslerinin bulunduğu Sahil Kuşağı ülkeleri ve Güney Afrika’ya kadar uzanan diğer ülkeler göze çarpmakta.

    Halihazırda ABD’nin askeri varlığının bulunduğu ülkeler arasında Ascension Adası, Burkina Faso, Burundi, Botsvana, Kamerun, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Gabon, Gana, Kenya, Liberya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Somali, Güney Sudan, Seyşeller, Senegal, Uganda, Tunus önemli aktörler olarak karşımıza çıkıyor. ABD’nin Afrika’daki yerleşiminin uzun ve iyi planlanmış bir sürecin ürünü olduğu kolaylıkla iddia edilebilir. Zira 1980’lerin ve 90’ların ABD’sinin Afrika’daki varlığı ile bugün birçok farklı ülkede askeri üs kuran ya da askerlerini yerleştiren ABD’nin konumu kıyas dahi edilemez.

    Bazı bölge uzmanları ABD’nin Afrika’daki varlığını “yeniden yapılanma” olarak yorumlamakta, ki bu tarz bir ifadenin oldukça sıkıntılı bir yorumlama biçimi olduğu aşikar. Keza bir şeyin “yeniden” olabilmesi için eskisinin de bulunması gerekir, ki ABD’nin kıtadaki askeri varlığı geçmişte benzeri denenmemiş bir girişim olarak ifade edilebilir. Bu kapsamda Tom Dispach tarafından elde edilen bilgier ışığında, Washington yönetiminin kıtada “çok özel bir savaş” içerisine girdiği dile getirilmeye başlandı. 21. yüzyılın başlarında Amerikalı diplomatlar Afrika’yı “yarının savaş alanı” olarak tanımlamaktaydı. Günümüz küresel rekabetinin ışığında, ABD ve Çin başta olmak üzere küresel aktörlerin Afrika’da askeri ve diğer alanlardaki nüfuz mücadelelerinin kıtayı 1884-1885 Berlin Kongresi’nden sonra ortaya çıkan parçalanmaşlık sendromu ile karşı karşıya bırakması oldukça muhtemel. Bu noktada, diğer birçok devletin olduğu gibi ABD’nin Afrika’daki askeri üsleri de kıtada iç istikrarsızlığa ve dışarıdan müdahale olasılığının yükselmesine zemin hazırlıyor.

    ABD’NİN AFRİKA’YA ASKERİ YÖNELİMİ: AFRİCOM

    Her ne kadar, Amerikan yönetiminin karşı karşıya kaldığı her ekonomik sıkıntının ardından ülkenin farklı kıtalardaki askeri varlığı konusunda mutlak manada kısıtlamaya gidileceği yönünde resmi açıklamalar yapılmış olsa da, söz konusu açıklamalar “korkmanıza gerek yok, ülkenizde çok fazla kalmaya niyetli değiliz” havası yaymaktan öteye gitmiyor.

    ABD’nin, askeri olarak Afrika’ya daha net bir şekilde yönelmesi ise Ekim 2007’de Birleşik Devletler Afrika Komutanlığı (AFRICOM)’nın kurulması neticesinde oldu. ABD’nin askeri bir komutanlık kurması, “Afrika’da ben de hala varım” mesajı verilmesi anlamına gelse de uzun vadede kaybedenler safında yerini alacak gibi görünmektedir. Fransa ve İngiltere gibi eski sömürgecilerin etki alanının yanı sıra, Çin ve Rusya başta olmak üzere uluslararası sistemde etkili olmak isteyen çeşitli aktörlerin kıtadaki nüfuz alanını artırması da, Washington’un penceresinden bakıldığında AFRICOM’un kurulmasını kaçınılmaz hale getirdi. Görünüşteki amacı kıtada istikrarı sağlamak ve terörle etkili mücadele etmek olan AFRICOM, arka planda ABD’nin kıtadaki siyasi ve askeri konumunu güçlendirerek, kıtadaki nüfuz mücadelesinde diğer aktörleri dengelemek ve hatta çevrelemek amacı güdüyordu. Bu bağlamda düşünüldüğünde, 14 ana üs ve 20 askeri kamp şeklinde organize olan AFRICOM ile birlikte ABD’nin kıtada rakiplerine nazaran askeri anlamda iddialı bir konuma geldiği görülebilmekteydi. Buna rağmen zaman gösterecektir ki, Afrika ülkeleri uyandıkça ve emperyal devletlerin kendi topraklarındaki anarşiyi besleyen emellerini idrak ettikçe, ABD’ye ve diğer Avrupalı ülkelere karşı kırmızı kart göstermeye başlayacaktır.

    NİJER’DE ARTAN ABD NÜFUZU

    Cibuti tecrübesinden sonra kendisine yeni hedef olarak Nijer’i seçen ABD şimdilerde bu ülkede ikinci en büyük askeri üssünü hayata geçirme derdinde. Kıtanın merkezinde yer alması münasebetiyle sahillerdeki stratejik noktalar kadar önemli olmasa da, tarihin her döneminde kuzey-güney ve doğu-batı istikametlerindeki önemli geçiş noktalarında yer alan Nijer, hava taşımacılığı için de vazgeçilmez bir konumda.

    ABD, 2017 Aralık ayında 4 askerinin öldürüldüğü Nijer’de, bilhassa Agadez, Oullam ve Arlit’te, ikisi ana üs, üçü askeri kamp olmak üzere toplam beş askeri komuta merkezi kurdu. Washington yönetimi özellikle başkent Niamey’deki “Uluslararası Diori Hamani Havaalanı” ile bağlantısı bulunan “101 Askeri Operasyonlar Birliği”ni önemsemektedir. Afrika’nın genelinde olduğu gibi, Nijer’deki faaliyetlerinde de ABD, Çin ile yoğun bir rekabet halindedir. Washington, kıtada her adımda bir duvar gibi karşısına dikilen ya da bir gölge gibi kendisini takip eden Pekin yönetimi ile her alanda mücadele etmek -ya da daha doğru bir tabir ile çatışmak- için hummalı bir hazırlık süreci içerisindedir. Maalesef bu mücadelenin kaybedeni ise Çinliler ya da Amerikalılardan ziyade, Cibutililer, Nijerliler, Maliler veya Afrika’nın kadim halkları olacak gibi görünüyor.

    BATI AFRİKA’DA ABD ETKİSİ

    Batı Afrika yalnızca ABD için değil, kıtada etki alanını genişletmek isteyen herkes için öncelikli olarak hedeflendiği bir bölge durumunda. Nijerya ve Kamerun gibi ülkeler olmadan bu bölgede değil gıda temin etmek, nefes almak dahi oldukça zor. Bu nedenle ABD’nin Kamerun’un kuzeyinde bulunan merkez şehir Garou’da mevzilendirdiği insansız hava araçları üssü dışında, Maroua, Douala ve Salak’ta da askeri varlığı bulunmaktadır. Washington yönetimi ayrıca Çad’ın başkenti Encemine’de insansız hava aracı üssü ile kuzeyindeki çöl kasabası Faya Largeau’da bir askeri birliğe sahip. Aynı şekilde Gabon’da da Atlas Okyanusu kıyısında deniz üzerinde etkinlik kurması için ABD’ye izin verildi. ABD yönetimi, Mali’nin başkenti Bamako, Senegal’in başkenti Dakar ve hatta Gana’da belirli bir askeri güç bulundururken, güneyde kalan Angola, Ruanda, Burundi, Demokratik Kongo ve Kongo Cumhuriyeti, Zambiya, Zimbabve, Malavi, Mozambik, Namibya, Lesoto, Svaziland ve Güney Afrika gibi birçok ülke henüz yeterli derecede ilgi alanına girmiş değildir. Washington’un yalnızca Botsvana ve Uganda’da belirli bir etkileşim seviyesini tutturduğu bilinmektedir.

    ABD ASKERİ VARLIĞI OLARAK İHA’LAR

    ABD askeri olarak kıtanın her yerinde etkili olma çabalarını sürdürüyor. 1991 yılından bu yana kan deryasına çevrilen Somali, şimdiler de ABD’nin “İnsansız Hava Araçları (IHA)” ile adeta semalarında kendisinden habersiz kuş uçurtmadığı bir ülke haline geldi. Öyle ki, Baidoa, Bosaaso, Mogadişu, Berbera, Kismayo ve Baledogle isimli şehirlerindeki dronlar ile Afrika Boynuzu’nun en stratejik ülkesi olarak tanımlanan Somali’de ülkenin tüm topoğrafyasını çıkarma aşamasındadır.

    Bunun anlamı, ABD’nin eş-Şebab isimli terör örgütü ile mücadele bahanesiyle bu ülkede vesayet kuracağı ve planlı bir şekilde parçalanan ülkenin geleceğine ipotek konulacağıdır. Aynı şekilde Kenya ve Mali de ABD’nin ve diğer uluslararası güç aktörlerinin bölgedeki nüfuz mücadelesinden istikrar bağlamında olumsuz olarak etkilenen ülkelerdendir. Zira 1970’lerde Afrika’da demokrasinin ilk olarak yerleşeceği ülkeler arasında varsayılan Kenya ve Mali bugün istikrarsızlığın pençesinde ve terörle mücadele halindedir. Yalnızca Kenya’da ülkenin en önemli liman şehirlerinden Mombasa’da, Manda adasında, Lakipia ve Wajir şehirlerinde de ABD dört askeri üssünü faaliyete geçirmiş durumdadır.

    20. yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı ve öncesinde Akdeniz’in kuzeyinde kan gövdeyi götürürken, bu insanlık dramı sömürgecilikle birlikte yer değiştirip Akdeniz’in güney sahillerine taşındı. ABD’nin bu bölgede yürüttüğü faaliyetler, tıpkı İsrail’inki gibi tam bir muamma idi ve bölge insanına huzur vadetmek yerine huzursuzluğa neden oluyordu. Libya’da Kaddafi’nin ardından geçen yıllar kan, göz yaşı ve vahşeti beraberinde getirdi. Washington yönetiminin bu ülkede kurduğu dört askeri nokta hakkında neredeyse hiç kimse bilgi sahibi değil. Üstelik, Pentagon’dan da bu konuda herhangi bir açıklama yapılmış değil. Tunus’ta ise Washington yönetimi Sidi Ahmed’e yerleştirdiği İHA’lar ile ABD’nin bölgedeki çıkarları için gerekli olan denetimleri fazlasıyla gerçekleştirmektedir.

    MANTAR GİBİ TÜREYEN TERÖR ÖRGÜTLERİ KİMİN İŞİNE YARIYOR?

    ABD’nin Afrika’daki tavrı kendisi için oldukça sıkıntılı bir sürecin habercisi olabilir. Kıtadaki varlığını geniş coğrafyalara oldukça sınırlı insan gücü ve kaynak ile gelip olabildiğince büyük bir alanda etkileşim kurmak üzerine tesis eden Washington’un, yerel halkların her geçen gün artan taleplerini yadsıyarak yalnızca terör örgütlerini etkisiz kılma odaklı bir güvenlik politikası uygulaması, ABD’nin Afrika’daki planlarının istediği kıvama ulaşmadan sona ermesi ile neticelenebilir. Bu kapsamda ABD, Doğu Afrika Boynuzu’nda Somali, Cibuti ve Kenya’yı etkisi altında tutarak -buradaki askeri üsleri vasıtasıyla- eş-Şebab tehlikesine karşı mücadele etme amacı güdüyor. Ayrıca Washington yönetimi, Kuzey Afrika’nın ortasında Büyük Mağrip denilen bölgede Mağrip el-Kaidesi ve DEAŞ’ı etkisiz kılmayı Libya aracılığı ile; Boko Haram ve buna benzer diğer terör örgütlerinin etkili olduğu Çad Gölü Havzasından Atlas Okyanusuna kadar uzanan geniş alanı ise Burkina Faso, Çad, Kamerun, Mali ve Nijer’deki askeri ve kampları ile etkisizleştirmeyi amaçlamakta.

    Aslında Afrika’daki terör örgütleri ABD başta olmak üzere küresel siyasetin başat güçleri tarafından kıtaya olan müdahalelerini ve dahil olma durumunu meşrulaştırıcı bir rol üstlendi. 1990’lı yıllarda bu terör örgütlerinin arasında Boko Haram’ın esamesi bile okunmuyordu. Boko Haram ise yaşanan sürecin ardından Nijerya toplumundaki bir asırlık anlamını tamamen kaybederek bir terör yuvasına dönüşecekti. Somali’deki İslam Mahkemeleri ikiye ayrılıp bir kısmında Afganistan’daki Taliban gibi burada da eş-Şebab hayata geçirildi ve büyütüldü. Mağrip el-Kaidesi ve DEAŞ da aynı şekilde 1990’lı yılların sonunda -2000’li yılların başında giderek palazlanan terör örgütlerindendir. İşin ilginç yanı ise, bu terör örgütlerinin adı gündemde değilken ABD’nin kıtaya yönelik ilgisinin oldukça sınırlı olmasıydı. Ne zaman ki ABD’nin Afrika’ya yönelik ilgisi arttı, o zaman kıtada birçok terör örgütü deyim yerindeyse mantar gibi türedi. Bu kapsamda FETÖ ve PYD gibi terörist unsurlarla etkileşim içerisinde bulunan ve bu örgütlere doğrudan ya da dolaylı olarak çeşitli destekler sağladığı bilinen ABD, Afrika’da da kendi varlığını -bilhassa askeri anlamda- meşrulaştırmak için çeşitli terör örgütlerinin varlığından faydalanmaktadır. ABD’nin bölgedeki askeri faaliyetleri orta ve uzun vadede Afrika’daki devletlerin güvenliğinin, istikrarının ve egemenliğinin altını oymaktadır.

    AFRİCOM Afrika ve ABD
    Önceki HaberEric Chelle, Süper Kartallar’ın Dünya Kupası Öncesi Prova Kadrosunu Açıkladı
    Sonraki Haber Balogun, Mourinho’nun Karakterini ve Etkisini Övdü

    Benzer Haberler

    Afrika’da yeni tehlike: Aromalı elektronik sigaralar

    Haziran 16, 2025

    Güney Afrika SpaceX için yeni üs mü oluyor?

    Haziran 16, 2025

    Mısır’dan İsrail-İran savaşı diplomasisi

    Haziran 16, 2025

    Fas Kralı’ndan Atlantik Afrika’sı için vizyon çağrısı

    Haziran 15, 2025

    Nijerya’da çiftçi-çoban çatışması büyüyor: 102 ölü

    Haziran 14, 2025

    Somali yeni istihbarat şefinin yol haritasına neden güveniyor?

    Haziran 14, 2025

    Son Haberler

    Kenya’da kanser ve kalp hastalıklarında erken teşhis dönemi başladı

    Haziran 16, 2025

    Mağrip Direniş Konvoyu: ”Tutuklanan aktivistler serbest kalana kadar geri dönmeyeceğiz”

    Haziran 16, 2025

    KDC’de sel ve heyelan felekati: 29 ölü

    Haziran 16, 2025

    Güney Afrikalı Yahudi Milletvekili: Orta Doğu’nun bugünkü halinden İngiltere sorumlu

    Haziran 16, 2025

    BAE bağlantılı altın kaçakçılığı Gana’yı 11 milyar dolar zarara uğrattı

    Haziran 16, 2025

    Güney Afrika’dan İran’daki vatandaşlarına çağrı

    Haziran 16, 2025

    Güney Sudanlı kadınlar travmalar arasında hayata tutunuyor

    Haziran 16, 2025

    Mısır, Gazze yürüyüşüne izin vermedi: ”Yeni rota belirlendi”

    Haziran 16, 2025
    Facebook X (Twitter) WhatsApp Instagram

    Kuzey Afrika

    • Mısır
    • Fas
    • Tunus
    • Cezayir
    • Libya
    • Sudan
    • Cibuti

    Doğu Afrika

    • Kenya
    • Tanzanya
    • Etiyopya
    • Uganda
    • Ruanda
    • Somali
    • Mauritius

    Orta Afrika

    • Kamerun
    • Kongo
    • Çad
    • Gabon
    • Ekvator Ginesi
    • Angola
    • Orta Afrika Cumhuriyeti

    Güney Afrika

    • Güney Afrika Cumhuriyeti
    • Namibya
    • Botsvana
    • Zimbabve
    • Mozambik
    • Zambiya
    • Angola

    Batı Afrika

    • Nijerya
    • Gana
    • Senegal
    • Fildişi Sahili
    • Mali
    • Cape Verde
    • Benin
    © 2025 Wall Africa Journal All rights reserved.
    • Gizlilik Politikası
    • Kullanım Şartları
    • Ortaklık Programı

    Arama metnini yukarı yazın ve Enter'a basın. İptal etmek için Esc yapın.