Madagaskar, Afrika’nın güneydoğusunda bir ada ülkesi. Ülkede 25 Eylül’de kronik elektrik ve su kesintileri gerekçe gösterilerek geniş çaplı protestolar başladı. Bu protestolar bir darbe teşebbüsünü yahut bir hükümet değişikliğini de tetiklemiş durumda. Gerçekten de ülkede günde 8 saati bulan elektrik kesintileri ciddi bir problem oluşturmaktaydı. Cumhurbaşkanı Andry Rajoelina, bu sorun karşısında göstericilerle görüşmeyi ve bir yıl içerisinde söz konusu kesintileri ortadan kaldıracağını, eğer kalkmazsa istifa edeceğini söyledi. Ama buna rağmen göstericiler protestolarına devam ettiler.
Protestoların öncülüğünü Gen Z Mada adlı genç kuşak oluşturuyor. Diğer ifadeyle, Madagaskar Z kuşağı önderliğinde bir toplumsal hareket yaşıyor. Bu sürece gelinmeden önce de şunu belirtmek lazım: Madagaskar aslında hem askeri darbelere hem de halk hareketlerine alışkın bir ülke. 1972’de ilk darbe gerçekleşmişti. 1975’te ikinci bir cunta içi darbe yaşandı. Her iki darbe de sosyalist bir askeri rejimi beraberinde getirmişti. 1975’ten 1993’e kadar iktidarda kalan, “Kızıl Amiral” lakaplı Didier Ratsiraka, bir halk hareketi neticesinde iktidarı bir süre terk etmek zorunda kalmış, 1996’da ise yeniden seçilmişti. Ratsiraka ile o dönemin genç siyasetçisi Marc Ravalomanana arasındaki iktidar mücadelesi ise 2002’de Ravalomanana lehine sonuçlanmıştı.
ROJELİNA, 2009’DAKİ PROTESTOLAR SONRASI İKTİDARA GELMİŞTİ
Ravalomanana ismi önemli; zira kendisi son protestolarda yer alan bir isim. Ravalomanana, iktidarda olduğu 2002–2009 yılları arasında ülkedeki yerleşik Fransız nüfuzunu dengelemeye çalışmış; bunun için Amerika Birleşik Devletleri, Çin Halk Cumhuriyeti ve Güney Kore gibi ülkelerle yakın ilişkiler geliştirmişti. Fransızcanın yanı sıra İngilizceyi de resmî dil olarak kabul etmişti. Bu nedenle ülke dış politikasında bir değişimi temsil eden bir liderdi Ravalomanana.
Fakat Madagaskar topraklarının yabancı bir ülkeye, Güney Kore’ye, “peşkeş çekildiği” ve Cumhurbaşkanlığı makamının Ravalomanana tarafından kendi ticari menfaatleri için kullanıldığı yönünde eleştiriler yükselmişti. Bu eleştiriler 2009’da hükümet karşıtı protestolara yol açmıştı. Hâlihazırdaki Cumhurbaşkanı Andry Rajoelina da işte bu 2009’daki protestolar sonrasında iktidara gelmişti.

Rajoelina, 1975, 1993 ve 1996–2002 yılları arasında cumhurbaşkanlığı yapan, ülkenin en uzun süre görevde kalan lideri Didier Ratsiraka’nın “çırağı” olarak bilinen bir isimdi. 2009’daki hükümet karşıtı protestolara Madagaskar ordusunun müdahalesiyle birlikte, yani kısacası bir askeri darbeyle iktidara gelmişti. Rajoelina bu askeri müdahale sırasında Fransız Büyükelçiliği’ne sığınmış, sonrasında bir emrivakiyle kendisini cumhurbaşkanı ilan etmişti.
Şunu da belirtmek lazım: Rajoelina, Ravalomanana’dan sonra Fransız nüfuz sahasına dönüşü temsil ediyor. Zira İngilizcenin ilkokullarda öğretilmesine karşı çıktı, Fransızcanın eğitim dili olarak kullanılmaya devam etmesini istedi. 2014’te, babası vasıtasıyla hak kazandığı Fransız vatandaşlığını kendisi, eşi ve üç çocuğu için resmileştirdi.
Son protestolarda ise kendisinin ülkeyi terk ettiği biliniyor. Önce bir Fransız helikopteriyle Réunion’a, oradan da Dubai’ye gittiği yönünde haberler mevcut. Kendisi bir Fransız vatandaşı olduğu için Fransa tarafından korunduğu açık.
Rajoelina ilginç bir şekilde kendisine karşı bir darbe olduğunu iddia ediyor. Birkaç gündür bunu ifade ediyordu zaten. Kendisine karşı suikast teşebbüslerinin olduğunu öne sürüyor. Rajoelina 2018’de tekrar iktidara geldikten sonra, 2021’de yine bir suikast planı ile karşılaşmıştı.
RAJELİNA’YI İKTİADARA GETİREN CASPAT ASKERLERİ, BUGÜN PROTESTOCULARIN YANINDA YER ALDI
2021’deki bu hadisenin arkasında gösterilenlerden biri bir Fransız albaydı: Paul Maillot Rafanoharana. Rafanoharana gözaltına alındı. Bu isim önemli çünkü daha önce Rajoelina’nın diplomatik danışmanlığını yapmıştı. Dolayısıyla 2021’deki bu suikast planı da tartışmaya açık hale geldi. Rafanoharana danışmanlık görevinden istifa ettikten sonra bir röportaj vermiş ve burada ilginç ifadeler kullanmıştı:
“Rajoelina iktidarda kalabilmek için insanları öldürmek dâhil her şeyi yapmaya hazır. Mafyatik bir çetenin eseridir. Bu nedenle kendisinin ve ailesinin güvenliğinden endişe etmelidir. Uluslararası toplum ve baştan beri Rajoelina’yı destekleyen Fransa şunu anlamalı: Rajoelina etrafında böyle bir mafya olduğu müddetçe ve mutlak bir karar alma yetkisine sahip olduğu sürece Madagaskar’da bundan böyle bağımsız ve serbest seçimler mümkün olmayacaktır.”

Nitekim 2023’te yapılan seçimlerin şeffaflığı ve güvenilirliği de tartışmalıydı. Bu durum ülkede rahatsızlığa yol açtı. Rajoelina’nın çevresindeki klik, giderek otoriter bir yönelime sebep olmuştu.
İki yıl evvel Madagaskar’ı ziyaret etme fırsatım olmuştu. Orada tanıştığım kişilerden biri Türkiye mezunu Falih Frank’dı. Kendisine Madagaskar’daki gelişmeleri sorduğumda, dış müdahaleden ziyade insanların özgürlük, adalet ve benzeri konulardaki bıkkınlıklarının etkili olduğunu ifade etti.
Burada ifade etmemiz gereken bir husus da şu: 2009’da Rajoelina’nın iktidara gelmesini sağlayan protestolar ve askeri müdahale sırasında öne çıkan askeri birim CAPSAT idi. (Fransızcası: Corps d’Armée de Personnel et de Service Administratif et Technique). Yani ordunun personel, idari ve teknik hizmetler birimini ifade ediyor. 13.500 kişilik bu birimin yaklaşık 600 askeri 2009’daki müdahaleye katılarak protestocuların yanında yer almış ve Rajoelina’nın iktidara gelmesini sağlamıştı.
Şimdi çok ilginç bir şekilde, 2009’da Rajoelina’yı iktidara getiren CAPSAT askerleri, bugün Rajoelina’nın iktidardan düşmesi için yapılan protestolarda yine protestocuların yanında yer alıyor. CAPSAT, hükümetin emirlerine uymamaya başladı. Özellikle jandarma ve CAPSAT arasında bir bölünme olduğu da ifade ediliyor.
Dolayısıyla kendi içlerinde bir Genelkurmay Başkanı atadılar. Diğer yandan Cumhurbaşkanı’nın ülkeden kaçtığına dair bilgiler gelirken, giderayak Rajoelina’nın 2021’deki suikast planında adı geçen Rafanoharana’yı affettiğini açıklaması dikkat çekti. Bu da Fransa’ya son bir taviz olarak yorumlandı.
Rajoelina’nın bu süreçte Macron’la bir anlaşma yaptığı da konuşuluyor. Öte yandan bugün gelen haberlerden biri, Madagaskar ordusundan Albay Michael Randrianirina’nın ülkede yönetimi ele aldığını açıklamasıydı.

Dolayısıyla eğer Randrianirina’nın “iktidarı ele geçirdik” şeklindeki açıklaması ordunun tamamı tarafından benimsenirse, bu durumda bugün ya da yarın darbenin tamamlanacağı söylenebilir. Randrianirina, “Bir subaylar ve jandarmalardan oluşan bir konsey kuracağız, başbakan atayacağız, sivil hükümete geçişi sağlayacağız” açıklamasını yaptı. Ayrıca anayasa ve Yüksek Anayasa Mahkemesi yetkililerinin askıya alındığını belirtti. İki yıl içinde referandum yapılacağını söyledi.
Dün bir ulusa sesleniş yapması bekleniyordu ancak bu ertelendi. Güvenli bir yerde olduğunu belirten bir video daha sonra sosyal medyada yayınlandı. Dolayısıyla şu an Rajoelina’nın ülke dışında, Fransızlar tarafından Fransız askeri araçlarıyla çıkarıldığı söylenebilir.
Her ne kadar Fransa, “Biz müdahale etmiyoruz” açıklaması yapsa da, Madagaskar’daki Fransız Büyükelçiliği’nin böyle bir açıklaması var. Fakat daha önce de belirttiğim üzere, 2002–2009 döneminde Cumhurbaşkanlığı yapan Ravalomanana’nın Anglo-Sakson ülkelerine (özellikle ABD ve İngiltere) daha yakın olması, Rajoelina’nın ise Fransa nüfuzunu temsil etmesi dikkate alınmalı.
ÜLKE BİR KEZ DAHA DARBE-HALK HAREKETİ DÖNGÜSÜNE GİRMİŞ DURUMDA
Ülkedeki genel altyapı ve ekonomik problemler, gençlik işsizlik sorunu ve demokratik gerileme bir araya geldiğinde bu hareket hem içeriden yükselen bir tepki hem de uluslararası bir mücadele alanı niteliği taşıyor.
Zira bugün Madagaskar’da Fransa, ABD, İngiltere, Çin, Körfez ülkeleri, Türkiye ve İran gibi aktörlerin nüfuz mücadelesi iç içe geçmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti sonrasında Türkiye’nin hem insani yardım hem ekonomik faaliyetler yönünden etkisini artırdığı, Çin’in altyapı yatırımlarıyla varlığını güçlendirdiği, Körfez ülkeleri ve İran’ın da bölgede daha görünür hale geldiği görülüyor.

Hint Okyanusu’nun stratejik konumunda yer alan Madagaskar, Soğuk Savaş’tan bu yana NATO içindeki güçlerin de ilgisini çekiyor.
Dolayısıyla iç faktörler demokrasinin gerilemesi, altyapı ve ekonomik sorunlar, yönetim kriz ile dış faktörler Fransa, ABD, İngiltere, Çin ve diğer aktörlerin rekabeti birlikte düşünüldüğünde, ülke bir kez daha darbe-halk hareketi döngüsüne girmiş durumda.
1970’lerden beri darbeler ve halk hareketlerine alışkın olan Madagaskar, bugün yeniden aynı süreci yaşıyor. 1990’larda Ratsiraka’ya, 2009’da Ravalomanana’ya, şimdi ise Rajoelina’ya karşı.