UNICEF, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) doğusunda hükümet güçleri ile 23 Mart Hareketi (M23) isyancı grubu arasında süren çatışmaların milyonlarca insanı tehlikeye attığını belirterek uluslararası topluma çağrıda bulundu. Kurum, kötüleşen insani krize karşı siyasi diyalog ve finansal destek olmadan çözümün mümkün olmayacağı uyarısında bulundu.
UNICEF Sözcüsü James Elder, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, yakın zamanda ülkenin doğusundaki Goma kentinde geçirdiği bir haftalık izlenimlerini paylaşarak bölgeyi “felaketin eşiğinde” olarak tanımladı. Mpox virüsü salgınının şiddetli çatışmalarla birleştiğini ve durumu daha da kötüleştirdiğini söyledi.
“UNICEF ve ortaklarımız, hastalığın yayılmasını önlemek için sağlık sistemlerini güçlendirmeye, aşıları en ücra bölgelere ulaştırmaya çalışıyordu. Tam bu sırada, Ocak sonunda çatışmalar patlak verdi. Binlerce insan öldürüldü, yüzbinlerce kişi yerinden edildi,” dedi Elder.
Elder, çocukların evlerine döndüklerinde evlerinin yakıldığını ya da ekinlerinin yok olduğunu gördüğünü, bu ortamda hayatta kalmaya çalıştıklarını anlattı: “Bu çocuklar zaten çok şey yaşadı, şimdi bir de hastalıkla ve savaşla boğuşuyorlar.”
YARDIM KESİNTİLERİ KRİZİ DERİNLEŞTİRİYOR
James Elder, Kongo’ya yönelik insani yardım fonlarında yapılan ani ve ciddi kesintilerin sahadaki etkilerini de vurguladı:
“Kesintiler çok hızlı bir şekilde uygulandı. Sahada özverili sağlık çalışanları ve gönüllüler var ama krizle başa çıkacak kadar malzeme yok. Çok sayıda krizle karşı karşıyayız ve bunlar çocuklar için ölümcül sonuçlar doğuruyor,” dedi.
UNICEF’in en uzak bölgelere ulaşmaya çalıştığını ancak her yere ulaşmanın mümkün olmadığını söyleyen Elder, bölgedeki güvenlik eksikliğine de dikkat çekti: “Polis yok, hapishaneler boşaltılmış, sokağa çıkma yasağı var. İnsanların yaşamlarını sürdürmesi, geçimlerini sağlaması çok zor.”
“ÇOCUKLARA KARŞI SİSTEMATİK ŞİDDET UYGULANIYOR”
Sözcü Elder, bölgedeki sivil halkın, özellikle de çocukların yaşadığı korkunç durumu şöyle anlattı:
“Çocuklara yönelik tecavüz olayları korkunç boyutlarda. Mpox’un görüldüğü bölgelerde, beslenme krizi olan yerlerde çocuk psikologları, aşılar ve yardım malzemeleriyle destek olmaya çalışıyoruz ama her yere ulaşamıyoruz. Bu, durumu daha da vahim hale getiriyor.”
Elder, siyasi diyalog yoluyla ilerleme sağlanabileceğine dair temkinli bir umut taşıdığını belirtirken, M23’ün hala doğudaki birçok stratejik bölgeyi elinde tuttuğunu, bu nedenle müzakerelerin hayati önemde olduğunu vurguladı.
“Bu savaşta en büyük bedeli çocuklar ve siviller ödüyor. Gelen raporlara göre her 30 dakikada bir çocuk tecavüze uğruyor. Bu durum, dünya kamuoyunu harekete geçirmeli. Bu olaylar münferit değil, sistematik bir krizle karşı karşıyayız. Bu ancak silahların susması, siyasi diyalog ve uluslararası fonların geri dönmesiyle son bulur,” dedi.
“MİLYONLARCA ÇOCUK HAYATİ TEHLİKE ALTINDA”
Elder, özellikle aşı ve gıda yardımlarıyla sağlık altyapısının güçlendirilmesinin aciliyetine dikkat çekerek, “Çatışmalar sürerse ve fonlar çekilmeye devam ederse milyonlarca çocuğun hayatı tehlikede. Bu kadar basit. Sadece hayatta kalmak değil, geleceği kurmak da söz konusu,” dedi.
Kongo’nun genç nüfusunun doğru destekle gelecekte ekonomiye katkı sağlayabilecek bir potansiyel taşıdığını belirten Elder, bu krizin sadece yerel bir mesele olmadığını söyledi:
“Ebola, Mpox gibi büyük salgınların bu bölgeden çıktığını unutmayalım. Sağlık sistemlerini güçlendirmeden bu tür tehditleri durduramayız. Bu yalnızca Kongo’nun sorunu değil; dünya birbirine bağlı. Bu sorunlar zamanla diğer bölgelere de yayılacaktır.”
KONGO’DA ÇATIŞMA VE GÖÇ KRİZİ
2024 başından bu yana M23 ile ordu arasındaki çatışmalar şiddetini artırdı. İsyancı grup Güney Kivu’daki Bukavu ve Kuzey Kivu’daki Goma gibi stratejik bölgeleri ele geçirdi. Bu gelişmeler sonucunda yaklaşık 1 milyon kişi yerinden edildi, 7 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti ve Birleşmiş Milletler, M23’e komşu ülke Ruanda’nın destek verdiğini öne sürüyor. Ruanda ise bu suçlamaları reddediyor.
Büyük ölçüde Tutsilerden oluşan M23, 2009’da imzalanan barış anlaşmasının çökmesinin ardından kurulmuştu. Adını bu tarihten alan grup, son yıllarda yeniden ortaya çıkarak doğu bölgelerdeki güvenlik sorunlarını derinleştirdi.