Afrika’nın güneyinde, geniş savanaları ve zengin yeraltı kaynaklarıyla öne çıkan Botsvana, 30 Eylül 1966’da bağımsızlığını ilan etti. Tswana halkı başta olmak üzere farklı etnik grupların yaşadığı bu topraklar, elmas ve maden rezervleriyle dönemin sömürge güçlerinin iştahını kabartmıştı. İngiliz yönetimi altında yıllarca “Bechuanaland” adıyla anılan bu ülke, yoksulluğa, eşitsizliğe ve sömürünün ağır baskısına rağmen özgürlük mücadelesini kararlılıkla sürdürdü.
SÖMÜRGE DÖNEMİ
19. yüzyılın sonlarına doğru İngilizler, bölgeyi “koruma altına alma” bahanesiyle kontrolü ele geçirdi. Fakat aslında amaç, Güney Afrika’daki çıkarlarını güvenceye almak ve bölgenin zenginliklerini sömürmekti. Halk, kendi topraklarında ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördü. Çiftçiler zorla yerlerinden edildi, yeraltı kaynakları yabancı şirketlerin eline geçti. Yerel halkın, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim neredeyse yoktu. Bu süreç, Botsvana halkının hafızasında unutulmaz yaraların açılmasına neden oldu.

20. yüzyılın ortalarında Afrika kıtasında başlayan bağımısızlık dalgası, Botsvana’ya da ulaştı. Tswana halkı ve diğer etnik gruplar, kendi kaderini tayin hakkını barışçıl yollarla talep etmeye başladı. Bu noktada Seretse Khama’nın liderliği öne çıktı.

Geleneksel otoriteyi modern siyasetle buluşturan Khama, halkın desteğini arkasına aldı. 1965’te yapılan seçimler, bağımsızlığa giden yolun kapısını araladı. İngiltere, silahlı direnişle değil diplomasiyle yürüyen bu süreci kabul etmek zorunda kaldı ve 30 Eylül 1966’da Botsvana resmen özgürlüğüne kavuştu. Ülkenin ilk Cumhurbaşkanı ise Seretse Khama oldu
SAHRA ALTI AFRİKA’NIN İSTİKRARLI ÜLKESİ
Botsvana, Afrika kıtasında siyasî bakımdan en istikrarlı ülkelerden biri. Ülkede bağımsızlığın ilan edildiği 1966 yılından bu yana ciddi bir siyasî kriz veya savaş yaşanmadı. Özellikle elmas ve diğer maden gelirlerini doğru şekilde yönetilmesi, kalkınmayı destekleyen sosyal programlar uygulaması, eğitim ve sağlık hizmetlerini geliştirilmesi ciddi bir başarı olarak öne çıkıyor. Bu sayede ülkede demokrasi kültürü güçlendirilerek, şeffaf ve istikrarlı bir yönetim modeli oluşturulmuştur. Ülke, yüksek gelirli Afrika ülkeleri arasında yer almasa da kişi başına düşen gelir ve yaşam standartlarını istikrarlı şekilde artırmayı başarıyor.
Botsvana için 30 Eylül sadece bir tarih değil; sömürge döneminde yaşanan baskılara, adaletsizliklere ve yoksulluğa karşı verilen kararlı mücadelenin, barışçıl direnişin ve özgürlük için gösterilen çabanın bir sembolüdür. Bostvana halkı, geçmişin acılarını unutmadan, istikrarı, demokratik yönetimi ve ekonomik başarısıyla Afrika’nın parlayan örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.