Sudan’ın Kuzey Darfur bölgesinde yer alan Zamzam Mülteci Kampı, 11 Nisan 2025’te tarihe kara bir gün olarak geçti. Paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından gerçekleştirilen baskında, kamptaki barınaklar ve dükkanlar ateşe verildi, sağlık çalışanları infaz edildi, kaçmaya çalışan siviller ise kurşun yağmuruna tutuldu. Gözlemciler, en az 500 sivilin katledildiğini, on binlercesinin ise zorla yerinden edildiğini belirtiyor.
Bu saldırı, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Ancak HDK, suçlamaları reddetmek yerine yeni bir propaganda hamlesiyle yanıt verdi: Zamzam’ın aslında bir “askeri üs” olduğunu öne sürdü. HDK’nın medya danışmanı Ali Musabel, Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada “Sivillerin çatışmaya kurban gitmesini istemedik.” ifadelerini kullandı. Ancak bu iddiayı destekleyecek hiçbir somut delil sunulmadı.
SALDIRI BİR İSRAİL MODELİ Mİ?
Sudanlı insan hakları avukatı Rifaat Makawi’ye göre, HDK’nın söylemi tesadüf değil. “İsrail’in Gazze’de hastane ve okulları hedef almak için kullandığı argümanlar burada birebir uygulanıyor. Amaç, sivilleri savaşın tarafıymış gibi göstermek ve hukuki korumalarını ortadan kaldırmak.” dedi.
Uluslararası insancıl hukukun (IHL) koruması altındaki sivillere yönelik bu yaklaşım, sadece bir retoriğin ötesine geçiyor. Nottingham Hukuk Fakültesi’nden Uluslararası Hukuk Uzmanı Dr. Luigi Daniele’ye göre, “Sudan’da HDK’nın kullandığı söylem ile İsrail’in Gazze’deki açıklamaları arasında neredeyse birebir örtüşme var. Bu durum, soykırım gerçekleştirmek için geliştirilen bir şablonun varlığına işaret ediyor.”
SİVİL KORUMASI ALTINDA İŞLENEN SUÇLAR
HDK, geçmişi insan hakları ihlalleriyle dolu Cancavid milislerinden evrilmiş bir yapı. Özellikle Darfur’daki “Arap olmayan” Zaghawa ve Fur topluluklarına karşı uygulanan şiddet, zamanla bir etnik temizlik politikasına dönüştü. Zamzam Kampı da bu toplulukların ilk Darfur savaşından kaçmak için kurduğu yerleşimlerden biriydi ve zamanla 500 binden fazla sivile ev sahipliği yapmaya başladı.

2023 sonbaharından itibaren Darfur’un büyük bölümünü ele geçiren HDK, el-Faşir kentine doğru ilerleyişini sürdürürken, bu kenti savunan “Arap olmayan” silahlı gruplarla çatışmaya başladı. HDK’nın bölgeyi kuşatma altına almasıyla birlikte, Zamzam Kampı açlık ve şiddetin pençesine düştü. Yardım kuruluşlarının erişimi engellenirken, HDK kampı “askeri hedef” ilan etti.
Hayatta kalanlardan Musab, yaşadıklarını şöyle aktarıyor: “Kampta birkaç gönüllü güvenlik görevlisi vardı ama hiçbir askeri yapı söz konusu değildi. HDK’nın iddiası doğru değil.”
KADINLARA YÖNELİK SİSTEMATİK ŞİDDET
İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre HDK, Darfur’da sistematik olarak kadınlara yönelik cinsel şiddet uyguluyor. Yerel izleme kuruluşu Strategic Initiative for Women in the Horn of Africa’nın aktardığına göre, Zamzam baskını sırasında en az 25 kadın ve kız çocuğu kaçırıldı, birçok kadın ise toplu tecavüze uğradı.
HDK’nın siyasi müttefiki olan “Tasis” adlı platform ise, 8 Mart’ta sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada Sudanlı kadınlarla dayanışma içinde olduklarını duyurdu ancak HDK’nın karıştığı cinsel şiddet vakalarına hiç değinmedi.

Avukat Makawi, durumu şu sözlerle özetliyor: “Bugün Darfur’da gördüğümüz şey, uluslararası hukukun açık ihlali değil; onun istismar edilerek katliamların meşrulaştırılmasında kullanılmasıdır.”
İNSANİ YARDIM ADI ALTINDA TOPLU KATLİYAMLAR
HDK, İsrail’in Gazze’de uyguladığı “güvenli bölge” söylemini de kopyalıyor. İsrail’in Gazze’de sivilleri küçük bölgelere sıkıştırarak sonra bu bölgeleri bombalaması gibi, HDK’da sivillerin kaçabileceğini öne sürdüğü “insani koridorlar” oluşturarak tahliyeleri teşvik etti.
Ancak bu koridorlardan kaçmaya çalışan siviller, HDK güçleri tarafından durduruldu. HDK komutanı, Tawila kentine ulaşan sivil erkeklerin “geleneksel elitlerle işbirliği yaptıkları” gerekçesiyle alıkonduğunu ve ibret olsun diye öldürülebileceklerini söyledi. Yerel kaynaklara göre bu kişiler yardım çalışanlarıydı ve akıbetleri hala bilinmiyor.
Hayatta kalanlardan Muhammed İdris, “Yollarda bazı arkadaşlarımız infaz edildi. Diğerleri sürgün edildi. Toplu katliamlar yaşandı” sözleriyle HDK’nın uygulamalarını “etnik temizlik” olarak tanımlıyor.
Kaynak: El Cezire