Batı Afrika kıyılarında, Sierra Leone’nin güneybatısında yer alan Banana Adaları, yemyeşil doğası ve berrak sularıyla sakin bir balıkçı yaşamının sürdüğü bir yer. Bu tarihi ve küçük takımada, son 15 yıldır geçimini deniz hıyarı avcılığıyla sürdürüyor.
Uzak diyarlardan gelen tüccarların başlattığı deniz hıyarı avcılığı, kısa sürede ada halkı için cazip bir geçim kaynağına dönüşse de bugün artık yoksulluğun ve aşırı avlanmanın sembolü haline gelmiş durumda. Bu adalarda, gece dalışına çıkan balıkçılar, hem karanlık sularda yaşamlarını riske atıyor hem de giderek azalan deniz ürünlerinden kazanç sağlamaya çalışıyor.
PRATT VE JONES, AVCILIKLA GEÇİMLERİNİ SAĞLAYAN İKİ DALGIÇ
Gecenin sessizliğinde Emmanuel Pratt, eski motorunu çalıştırarak denize açılıyor. Teknesinde ona eşlik eden genç dalgıç Omolade Jones ise gözlerini karanlık suya dikmiş bekliyor. Amaçları: birkaç deniz hıyarı yakalayabilmek. Bir zamanlar bolca bulunan bu deniz canlıları artık sadece derinlerde ve ender olarak bulunabiliyor.
15 yılı aşkın süredir deniz hıyarı avlayan Pratt, artık bu işten neredeyse hiç kazanç sağlayamadıklarını söylüyor. Üstelik avcılık her geçen gün daha tehlikeli bir hale geliyor. Artık serbest dalış yeterli değil; “hookah dalışı” adı verilen, teknedeki jeneratörden hortumla hava verilen bir yöntemle, daha derin ve daha uzun süreler dalmak zorundalar. Bu yöntem, eski motorların yaydığı dizel dumanıyla birleşince, dalgıçlar için ciddi sağlık riskleri barındırıyor.
Gecede saatler süren dalışların sonunda elde edilen üç-beş deniz hıyarı, Pratt ve Jones’a bazen sadece 40 dolar kazandırıyor. Bu miktar, yakıt ve ekipman masraflarını bile karşılamıyor. Pratt, “Eskiden kovalar dolusu çıkarırdık,” diyor, “şimdi birkaç taneyle dönüyoruz.”
“DENİZ HIYARI ONLARCA YIL GEÇİM KAYNAĞI OLABİLİRDİ”
Eskiden 60 kiloya kadar deniz hıyarı yakalayan dalgıçlar, bugün birkaç taneyle eve dönüyor. Nedeni açık: Aşırı avlanma. Bilinçsiz avcılık nedeniyle Banana Adaları çevresindeki deniz hıyarı stokları neredeyse yok oldu. Oysa uzmanlara göre, sezonluk ve olgun bireylerin avlandığı kontrollü bir sistem kurulmuş olsaydı, bu kaynak onlarca yıl boyunca geçim kaynağı olabilirdi.
Deniz hıyarlarının ekosistemdeki yeri de hayati. Bu canlılar, okyanus tabanındaki çürük maddeleri tüketerek besin zincirine katkı sağlıyor. Ancak onların yok olmasıyla birlikte mercan resifleri de ölmeye başladı. Artık Banana Adaları açıklarındaki resifler gri ve cansız.
ADA HALKI İÇİN GELECEK BELİRSİZ
Dalgıçların yaşadığı tek sorun bu değil. Bölgedeki endüstriyel balıkçılık da yerel halkın geçimini tehdit ediyor. Çin, Güney Kore gibi ülkelerden gelen dev trawler tekneleri, Sierra Leone açıklarında kontrolsüzce avlanıyor. Bu durum, sadece deniz hıyarlarını değil, halkın ana protein kaynağı olan küçük balıkları da yok ediyor.
Banana Adaları’nda elektriğe ve temiz suya erişim hâlâ yok. Birkaç hane güneş paneli kullanabiliyor, gerisi pilli fenerlerle idare ediyor. Adadaki birçok aile gibi Pratt da günlük 2 doların altında yaşıyor. Üstelik sekiz yıl önce, deniz hıyarından kazandığı parayla inşa ettiği evi de harap halde. Yağmur sularının sızdığı çatı altında, yıkık dökük koltuklarda otururken tek isteği var: evini onaracak kadar para kazanmak.

