Sudan’ın Darfur bölgesindeki El-Faşir kenti, paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından 500 günü aşkın süredir kuşatma altında. Yaklaşık 260 bin sivil şehirde mahsur kalırken, kaçmaya çalışanlar infaz ediliyor, içeride kalanlar ise açlıkla yüz yüze. Uzmanlar, kentin düşmesinin an meselesi olduğunu ve “son oyunun” başladığını söylüyor.
75 yaşındaki beş çocuk annesi Mariam Abdelghaffa, 11 Ağustos sabahı El-Faşir’in kuzey cephesinde bir siperin içinde saldırıyı bekliyordu. Eski bir AK-47 ile HDK araçlarına ateş açarken, roketler ve intihar dronları şehri hedef aldı. Bir patlamada yere savruldu; boynu kan içindeydi. Ambulanslar haftalar önce yakıtsız kalmış, bandaj ve ilaç tükenmişti. Kentin en yaşlı savaşçısı olan Abdelghaffa için silah arkadaşları, “Onu kaybedemezdik” dedi.
Aynı anda kentin havaalanı yakınlarında 43 yaşındaki gönüllü savaşçı Sāra Bakhit, topçu ateşiyle Abdelghaffa’nın hattını savunmaya çalışıyordu. 150’den fazla çatışmadan sağ çıkmış Bakhit, El-Faşir’de bir efsane. “Düşersem şehir de düşer” diyor. Ancak çatışmalar giderek ölümcül hale geliyor. Keskin nişancılar özellikle onu hedef alıyor.
HDK birlikleri kentin içine doğru ilerlerken kadınların kaçırıldığı, bazılarının da infaz edildiği bildirildi. Bakhit ise “Yaşamak için savaşıyoruz. Ailelerimizi korumaktan başka çaremiz yok” diye konuştu.

228. SALDIRI VE BİTMEYEN KUŞATMA
Altı saat süren çatışmaların ardından HDK geri çekildi, ancak kentte zafer kutlaması yoktu. Gıda tamamen tükenmişti. El-Faşir 500 günden uzun süredir kuşatma altında ve Mayıs 2024’ten bu yana BM’nin “kıtlığın eşiğinde” uyarısına rağmen hiçbir yardım kente ulaşmadı. Abdelghaffa’nın yaralandığı bu saldırı, HDK’nın El-Faşir’i ele geçirmek için düzenlediği 228. girişim oldu.
Kenti savunanlar; gönüllüler, yerel direnişçiler ve Sudan ordusunun tükenmiş birliklerinden oluşuyor. 260 bin sivilin yarısını çocukların oluşturduğu kentte, bin yıllar öncesini hatırlatan bir “ortaçağ kuşatması” yaşanıyor.
ULUSLARARASI SESSİZLİK VE BAE’NİN ROLÜ
Yaklaşık 18 aydır hiçbir insani yardım şehre giremedi. Sızdırılan belgeler ve BM yetkililerinin açıklamaları, uluslararası toplumun önceliklerini sorgulatıyor. İddialara göre, ABD ve İngiltere’nin yakın müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), kritik bir aşamada yardımı engelledi. O tarihten bu yana yüzlerce çocuk açlıktan öldü.
ABD Dışişleri Bakanlığı ve BM yetkilileri BAE’den ateşkese destek vermesini ve yardım girişine izin vermesini talep etti ancak sonuç alınamadı. BAE, HDK’ya silah sağladığı iddialarını reddetse de uzmanlar, kuşatmanın bu kadar uzun sürmesinin yalnızca bu destek sayesinde mümkün olduğunu söylüyor: “BAE, kuşatmanın can damarı. Destek olmasa HDK çoktan vazgeçerdi.”
ETNİK TEMİZLİK TEHLİKESİ
İstihbarat raporları, El-Faşir’in düşmesi halinde HDK’nın etnik temizlik yapacağı uyarısında bulunuyor. Binlerce sivilin katledilmesi bekleniyor. HDK’nın saldırıları özellikle yağmur sezonuna denk getirerek bulutlu havalarda uydu görüntülerinden savaş suçlarının saklanmaya çalışıldığı belirtiliyor.
Haziran 2025’te gökyüzü karardığında Abdelghaffa yeniden cepheye çağrıldı. HDK takviyelerle şehri çevrelemişti. Herkesin söylediği gibi: El-Faşir’de son oyun başlamıştı.

HAZİRAN 2025
Darfur’un kuzeyinde El Faşir’e doğru ilerleyen 15 kamyonluk BM yardım konvoyu, HDK’nın insansız hava aracı saldırısıyla yok edildi. Nisan 2024’ten bu yana şehre tek bir yardım aracı bile ulaşamamıştı.
O sırada Fas’ın Marakeş kentinde bulunan dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, Sudan’daki savaşı “dünyanın en büyük insani felaketi” olarak tanımlıyor ve uluslararası toplumun ilgisizliğini eleştiriyordu. Ancak El Faşir’de haberi duyanlar için bu, umutsuzluğun yeni bir göstergesi oldu. Kent sakini 50 yaşındaki Abdessalam Kitir, “Artık tamamen yalnız olduğumuzu anladık. Savunmasız insanlar açlık ve ölüme terk edildi” dedi.
HDK, yardımların kente ulaşmasını engellerken, çevredeki bazı kamplara gıda girişine izin verdi. El Faşer ise sıkı kuşatma altında tutuldu. Şehirde temel gıda maddeleri neredeyse tükenmiş durumda; çocukların çekirgeyle beslendiği bildiriliyor.
DİRENİŞÇİLER
El Faşir’in savunmasında sembol isimlerden biri 75 yaşındaki Mariam Abdelghaffa. Savaştan önce isyancılar için geleneksel ekmek yapan Abdelghaffa, gıda tükendiğinde gönüllü savaşçı oldu. Daha önce Darfur’daki soykırımdan sağ kurtulan kadın, “Başka çarem yoktu, cepheye gitmeliydim” diyerek mücadeleye katıldı.

HDK’nın kuşatması her geçen gün ağırlaşıyor. Kaynaklara göre milislere, güneydeki Nyala üzerinden modern silahlar ulaştırılıyor. Buna karşılık şehir savunmasında gönüllüler, isyancılar ve az sayıdaki asker omuz omuza savaşıyor.
43 yaşındaki Sāra Bakhit de direnişin simge isimlerinden biri. Gençliğinde Arap milislerle savaşan, eşini kaybeden ve yüzündeki kalıcı gülümsemeyi de bir işkence sırasında alan Bakhit, bugün yine cephede. “Ailelerimizi korumak zorundayız. Geri adım atamayız” diyor.
HDK’nın 214. saldırısı, El Faşir’in kuzeyindeki devasa Abu Shouk mülteci kampını hedef aldı. Bu bölge aynı zamanda kentin ayakta kalan son pazarı Naivaşa’ya ev sahipliği yapıyor. Saldırıda havan topları evleri yıktı, intihar dronları doğudan ilerledi. Ancak Abdelghaffa ve gönüllüler, HDK’yı püskürterek pazarın düşmesini bir gün daha engelledi.
Gece çökerken şehir yeniden sessizliğe gömüldü. Ancak yiyecek stokları tükeniyor, topluluk mutfakları kapanıyor. Halk, her geçen gün daha ağır bir açlık ve ölüm tehdidiyle yüz yüze kalıyor.
BM GÜVENLİK KONSEYİ VE İNGİLTERE’NİN TUTUMU
El Faşer’e yönelik saldırının ardından etnik temizlik uyarıları yapılırken, BM Güvenlik Konseyi (BMGK) acil toplantıya çağrıldı. Şehir felakete sürükleniyor, yetersiz beslenen çocuklar her gün hayatını kaybediyordu. Ancak bir yıl önce alınan kuşatmanın kaldırılması çağrısına rağmen durum daha da kötüleşmişti.
Konseyde İngiltere’nin tutumu tartışma konusu oldu. Sudan dosyasının “kalem sahibi” olan İngiltere, küresel tepkiyi harekete geçirmekle sorumluydu. Ancak Rusya’nın olası vetosu Londra’nın etkisini sınırlıyordu. Afrika adına Sierra Leone, Somali ve Cezayir süreci devralmayı teklif etti. İngiltere ise kontrolü bırakmayı reddetti. Bir BM araştırmacısı, “İngiltere, BAE’ye siyasi kalkan oldu” diyerek Londra’nın, Abu Dabi’nin rolüne dair denetimi engellediğini öne sürdü.

“BAE YATIRIMLARI AÇLIKTAN ÖNEMLİ”
27 Haziran’daki yeni oturumda Sudan uzmanı Shayna Lewis, El Faşer’de ailelerin yaprak yiyerek hayatta kalmaya çalıştığını anlattı. İngiltere’yi doğrudan anmasa da, “BAE yatırımlarını açlıktan ölen ailelerin önüne koyan devletler” ifadesiyle sert eleştiriler yöneltti.
Bir yıl önce Darfur’a BM askerlerinin zorla giriş yapması ya da BAE’ye yaptırım uygulanması tartışılırken, şimdi sadece bir haftalık insani ara gündeme geldi. HDK bunu reddetti, şehre yeni roketler yağdırıldı.
Her ne kadar HDK kamuoyu önünde insani ateşkesi reddetse de, sızan belgeler ABD ve BM yetkililerinin HDK müzakerecisi General Omar Hamdan ile gizli görüşme yaptığını ortaya koydu. HDK’nın konuyu “içeride değerlendireceğini” bildirdiği aktarıldı. BM’de iyimserlik yükseldi, Darfur’daki yardım konvoyları hazır hale getirildi.
TEMMUZ 2025
2 Temmuz’da Londra’da konuşan İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, Afrika’ya yeni yaklaşımını açıkladı ancak Sudan’dan bahsetmedi. Aynı günlerde uydu görüntüleri El Faşir’de yüzlerce yeni toplu mezar ortaya koyuyordu.
ABD, HDK lideri Hemeti ile doğrudan temas kurarak sürece dahil olurken, İngiltere ve diğer ülkeler diplomatik destek arayışıyla yetindi. Nyala’da yardım konvoyları bekletiliyordu.
7 Temmuz’da şehirdeki gıda dağıtım merkezleri kapandı. Halk, normalde hayvan yemi olarak kullanılan yer fıstığı posasından yapılan “ambaz” ile beslenmeye başladı. Çocuklarda kramp ve ishal artarken, gönüllü savaşçılar günde tek öğünle ayakta kalmaya çalışıyordu. Uzmanlara göre El Faşir’deki açlık, Sudan’da bugüne dek kaydedilen en yüksek seviyelere ulaştı.

11 TEMMUZ: EN BÜYÜK SALDIRI
220. saldırı şafakta başladı. HDK, şehre en büyük gücüyle yöneldi. Silah akışı öylesine yoğundu ki, bir silah uzmanı “HDK bile gelen silahların hızına yetişemedi” dedi.
Yedi saatlik çatışmada HDK, hayvan pazarı, hapishane ve bir askeri karargahı ele geçirdi. Öğleden sonra saldırganlar Bakhit’in mevzisine bir mil mesafeye kadar ilerledi. Akşamüstü geri çekildiler ama bu, kuşatma boyunca ilk kez HDK’nın şehre bu kadar geniş ölçekte girmesi anlamına geliyordu.
Washington ve Londra’da uydu görüntüleri anbean takip edildi. Analistler şu uyarıyı yaptı:
“El Faşer sarsılıyor. Daha ne kadar dayanabilir?”
15 TEMMUZ: AŞAĞILAMA, İŞKENCE VE İNFAZ
El Faşir kuşatması ağırlaştı. Şehre giren ya da çıkan herkes HDK tarafından yakalandı. Tüccarlar kırbaçlandı, dövüldü; bazıları Arap müziği eşliğinde dans etmeye ya da koyun sesi çıkarmaya zorlanarak aşağılandı. Bir kısmı ise doğrudan infaz edildi.
Kent içinde Abdessalam Kitir sürekli bombardıman altında hayatta kalmaya çalışıyordu. Kaçış umutları tükenmişti. “Asla kaçamayacağız” diyordu. Buna karşın efsanevi direnişçi Sāra Bakhit, herkese “Kazanacağız!” sözleriyle moral vermeye çalışıyordu.
O sırada Nyala’da bir depoda, El Faşir’e gönderilmek üzere 28 kamyon dolusu yardım – 100 bin kişiye yetecek gıda ve ilaç – hazır bekletiliyordu. Bir BM kaynağı, “Her şey hazırdı, neden hâlâ yola çıkmadı?” diye soruyordu.
18 TEMMUZ: YARDIM UMUDU SONLANIYOR
HDK nihayet insani ara taleplerine yazılı yanıt verdi: Şehre yardımın “mümkün olmadığını” bildirdi. Tek istisna olarak sivillerin “güvenli tahliyesi için koridor açılabileceği” söylendi. Ancak istihbarat, HDK’nın kentte sivil kalmadığını düşündüğünü ve tüm savaşçıları öldürmek istediğini ortaya koydu.
Bu sırada Nyala’daki yardımın önemli bir kısmı bozuldu. 40 bin kişiye yetecek gıda imha edildi.
27 TEMMUZ: ŞEHİR DUVARLARLA ÇEVRİLDİ
Uydu görüntüleri, El Faşer’in etrafında en az 15 kilometrelik toprak setler yükseldiğini ortaya koydu. HDK, kenti tamamen duvarlarla çevirmişti. Giriş-çıkış neredeyse imkânsız hale geldi. Sadece 50 metrelik bir boşluk bırakılmış, oradan geçmeye çalışan siviller infaz edilmişti.
Kitir, “Bu bir hendek gibi. Şehre giriş yasaklandı” diyerek durumun vahametini anlattı. Yiyecek akışı tamamen kesildi, hayvan yemi niteliğindeki “ambaz” bile bulunmaz oldu. Şehir tam anlamıyla bir “ölüm kutusu”na dönüştü.
BM’nin HKD müzakerecisi General Hamdan ile yaptığı gizli görüşmede de umut kalmamıştı. Hamdan, yardım girişinin “artık imkânsız” olduğunu söyledi.

AĞUSTOS 2025
El Faşer’e yönelik saldırılar uluslararası boyuta taşındı. HDK saflarında Libyalı, Etiyopyalı ve hatta Kolombiyalı paralı askerler görüldü. Kent çevresinde İspanyolca konuşmalar duyulduğu bildirildi.
Kitir, top seslerini ayırt etmeyi öğrendiğini, özellikle intihar dronlarının gün boyu semalarda dolaşmasının sinirleri parçaladığını aktardı.
HDK’nın sözde “güvenli geçiş” vaadi bir tuzağa dönüştü. Kaçmaya çalışan gruplar öldürüldü, 50 sivil kaçırıldı. En çok yankı uyandıran olaylardan biri, Naivaşa pazarındaki bir lokanta sahibinin HDK subayı tarafından infaz edilmesiydi.
Kentte kalan az miktardaki yiyecek yedi kat pahalıya satılıyordu. Kitir, tavuklarıyla birlikte hayvan yemi olan ambazı paylaştığı bir fotoğraf gönderdi.
10 AĞUSTOS, BM’NİN UMUDU BAE’YE BAĞLANDI
BM yetkilileri, HDK’ya baskı yapabilmek için Birleşik Arap Emirlikleri’ne yöneldi. ABD de devreye girdi, Dışişleri Bakanlığı’ndan üst düzey isimler BAE yetkililerini kuşatmayı kaldırmaya çağırdı. Ancak çabalar sonuçsuz kaldı.
Belgeler, BAE’nin insani arayı desteklemek yerine El Faşer’in durumunu, Kordofan’daki diğer kuşatılmış kentlerle birlikte ele alınmasını istediğini ortaya koydu. Bu öneri süreci daha da karmaşık hale getirerek yardımı fiilen imkânsızlaştırdı.
Bir BM yetkilisi, “El Faşer için yardım hiç bu kadar ulaşılamaz olmamıştı” sözleriyle umutsuzluğu dile getirdi.
11 AĞUSTOS: ABU ŞOUK’A SALDIRI
Abu Şouk’taki kırılgan evler, HDK topçu ateşiyle defalarca vuruldu. Yüzlerce sivil, çoğu çocuklarını taşıyarak güneye kaçtı. Çarşı yakınında bekleyen Mariam Abdelghaffa saldırıda yaralandı. İki çocuğu dahil 19 kişi yaralanırken, 50’den fazla sivil yaşamını yitirdi.
Abu Şouk saldırısı, BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine oturdu. HDK’nin sivilleri kasıtlı olarak hedef aldığı vurgulansa da yeni yaptırım uygulanmadı. Bu sırada Nyala’da El-Faşir için yardım konvoyu yeniden hazırlandı. Ancak ertesi gün Cenevre’de yapılması planlanan görüşmelere ne HDK ne de Sudan ordusu katıldı. El-Faşir’deki son hastanede ilaçsız tedavi sürerken, açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle çocuk ölümleri arttı.
17 AĞUSTOS: CESUR BM PLANI
BM, El-Faşir’e havadan yardım bırakma seçeneğini değerlendirdi. Ancak HDK, uçakları meşru hedef ilan etti. Bunun üzerine gizli bir plan devreye sokuldu: Yardım kamyonları Darfur’a gidecek ama yükleri gizlice El-Faşir’e ulaştırılacaktı.
Konvoy Mellit’e ulaştığında HDK saldırdı; 16 kamyondan 3’ü yok edildi. Geriye kalan yardım kaçakçılar aracılığıyla şehre sızdırıldı. El-Faşir’de açlık dayanılmaz hale geldi. Hayvan yemi (ambaz) ve yapraklardan yapılan ölümcül içecekler tüketildi. Pirinç 50 sterline, bir çuval ambaz 110 sterline yükseldi. Buna rağmen Abdelghaffa iyileşir iyileşmez yeniden cepheye döndü.

27 AĞUSTOS: 500.GÜN
Kuşatma 500. gününü doldurdu. Günde 700-1000 top mermisi yağarken, HDK’nin kaçırdığı kadın ve çocuklardan haber alınamadı. Abu Şouk’un büyük bölümü HDK’nin kontrolüne geçti. El-Faşir tamamen çevrelendi. BM yetkilileri, “çıkmazdayız” diyerek çaresizliklerini dile getirdi.
EYLÜL 2025
Sürpriz bir şekilde şehre yiyecek girdi. Halk sevinç yaşadı, fiyatların düşeceği umudu doğdu. Ancak BM bunun tekrarlanamayacağını biliyordu: El-Faşir artık kendi başınaydı.
Askeri birlikler, yaklaşan yıkımı kabul ederek mevzilerinin etrafına mayın döşedi. Yardım ulaştırmak artık imkânsızdı. Şehirdeki insanlar, kendi güçleriyle kurtulacaklarına inanarak direnmeye devam etti.
22 EYLÜL: YANAN ŞEHİR
BM Genel Kurulu’nda El-Faşir tartışılırken şehirde savunma çöktü. HDK, yeni insansız hava araçlarıyla desteklenen saldırılar başlattı. Naivasha pazarı düştü, eski BM barış gücü üssü ele geçirildi, Abu Şouk kampı işgal edildi.
Bakhit gece gündüz savaştı, Kitir’in evi top atışıyla yıkıldı. Sokaklar cesetlerle doldu. Aç ve yorgun kalan siviller harabelerde saklanmaya çalıştı.
Mariam Abdelghaffa ise kayboldu. Son kez tüfeğiyle kuzeye, Abu Şouk’u savunmaya giderken görüldü. Onu tanıyanlar, “Görevi buydu, yardımın gelmeyeceğini biliyordu” dedi.
Kaynak: The Guardian