Afrika, dünya genelinde en çok mülteciye ev sahipliği yapan kıtalardan biri. Sudan’dan Etiyopya’ya, Kongo Demokratik Cumhuriyetin’den Güney Sudan’a kadar pek çok ülkede çatışmalar, çocukları evlerinden, okullarından ve ailelerinden koparıyor. 2024 verilerine göre dünyadaki çocuk mültecilerin %65’i yalnızca dört ülkeden geliyor. Bunlardan ikisi Afrika ülkesi: Güney Sudan (%10) ve Sudan (veriler dahil değil ama hızla artıyor). Bu çocukların pek çoğu, savaşın ortasında doğuyor; ya çatışmalardan kaçarken ailelerini kaybediyor ya da yalnız başlarına sınırlardan geçmeye çalışıyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre, dünya genelindeki 41 milyon mültecinin yaklaşık 13,3 milyonu çocuk. Bu sayı, Belçika, Yunanistan ya da Portekiz gibi ülkelerin nüfusundan daha fazla. Yani her 100 mülteciden 33’ü çocuk.Afrika kıtasında ise bu tablo daha da dramatik. 2024 yılı itibarıyla sadece Afganistan’dan gelen mülteci çocukların oranı %21. Suriye (%20), Venezuela (%14) ve Güney Sudan (%10) da çocuk mültecilerin en yoğun geldiği ülkeler arasında. Bu dört ülke, tüm mülteci çocukların üçte ikisini oluşturuyor.

Uzmanlara göre mülteci çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) oranı %23. Anksiyete bozukluğu %16, depresyon ise %14 seviyelerinde.“Travma, çocuğu sürekli tetikte tutar. Sığınma hakkı olmayan çocuklar, geri gönderilme korkusuyla yaşar,” diyor İngiltere Travma Konseyi’nden psikolog David Trickey. Çocukların travmayı ifade etme biçimleri yaşa göre değişiyor. Küçük yaşlardaki çocuklar duygularını dile getirmekte zorlanıyor. Bu durum, içe kapanma, oyun oynamama, ya da oyunlarında şiddet ve korku temalarının öne çıkması gibi belirtilerle kendini gösteriyor.
AFRİKA’DA SINIRLAR, ÇOCUKLAR İÇİN ŞİDDETİN ADRESİ
Sameer’in hikayesi Afganistan’dan ama yaşadıkları, Afrika’daki çocuklarla benzer. Sınırda polis dayağı, kardeşinden koparılmak, belirsizlik içinde ilerlemek. Afrika’da da durum farklı değil. Libya’dan Akdeniz’e geçmeye çalışan binlerce çocuk, insan kaçakçılarının eline düşüyor. Nijer’de, Çad’da, Eritre’de çocuklar hem yoksullukla hem de silahlı gruplarla karşı karşıya. UNHCR verilerine göre, 153 binden fazla mülteci çocuk, ya ailesinden ayrılmış ya da tamamen refakatsiz. Bu çocukların bir kısmı hayatta kalmaları için tek başlarına yola çıkarılmış; bazıları ise savaşta anne babasını kaybetmiş durumda.

Cinsiyet, Afrika’daki mülteci çocukların yaşadığı şiddet biçimlerini de belirliyor. Kız çocukları özellikle cinsel istismar ve erken yaşta evlendirilme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Öte yandan erkek çocuklar, sınır geçişlerinde ya da kamplarda polis şiddeti, zorla çalıştırma ve silahlı gruplarca savaşçı olarak kullanma tehlikesi yaşıyor.
MÜLTECİ KAMPLARINDA UNUTULAN ÇOCUKLUK
Kıtanın birçok yerinde, çocuklar yıllardır mülteci kamplarında yaşıyor. Uganda’da, Kenya’da, Tanzanya’da on binlerce çocuk hâlâ çadırlarda eğitim almaya, gıda yardımıyla hayatta kalmaya çalışıyor. Bu ortamda çocukların zihinsel ve duygusal gelişimleri ciddi şekilde zarar görüyor. Araştırmalara göre mülteci çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) %23 oranında. Anksiyete bozukluğu %16, depresyon %14. Bu oranlar, dünya ortalamasının çok üzerinde.
UNHCR’dan Peter Ventevogel, küçük bir çocuğun yaşadığı travmayı, sadece yanında olan bir annenin güvenli sesiyle daha kolay atlatabildiğini söylüyor. Ancak Afrika’daki birçok çocuk bu şansa sahip değil. Bazı ülkeler çocuklara destek sunmakta başarılı. Aynı koşullarda farklı ülkelerde yerleştirilen iki çocuğun geleceği, tamamen destek yapısına bağlı olarak değişebiliyor. Dilini konuşan bir ailenin yanında kalan çocuk toparlanabiliyor; ilgisiz bir yurtta kalan ise depresyona sürükleniyor.

Afrika’da çocuk mülteciler için yapılan yardımlar yetersiz kalıyor. Yerel yönetimler altyapı sorunlarıyla boğuşurken, uluslararası yardımlar da düzenli değil. Oysa uzmanlara göre çocukların desteklenmesi, yalnızca insani değil; aynı zamanda kıtanın geleceği açısından da stratejik bir zorunluluk. Mülteci çocukların eğitimine, psikolojik destek sistemlerine ve aile birleşim süreçlerine daha fazla yatırım yapılmadıkça, kıta kayıp bir nesille karşı karşıya kalabilir.
Afganistanlı Sameer, yaşadıklarına rağmen umudunu yitirmemiş:
“Zamanla duruma alıştım. Artık daha güçlüyüm. Gelecekte ne olursa olsun, üstesinden geleceğim.”
Ancak her çocuk onun kadar dirençli değil. Afrika ve dünya geneli, çocukları hayatta tutmanın ötesine geçmeli. Onlara yeniden hayal kurabilecekleri bir yaşam sunmak insanlık için büyük bir sınav.
Kaynak: Al Jazeera