Afrika, sahip olduğu doğal kaynaklar, genç ve dinamik nüfusu ile bu yüzyılın en dikkat çeken ekonomik merkezlerinden biri olmaya aday. 1,3 milyarı aşan nüfusun 2050’de 2,5 milyara ulaşması beklenirken, kıta hem büyük bir üretim gücüne hem de tüketim potansiyeline sahip olmasıyla küresel rekabetin odak noktası haline geliyor.
Bu çerçevede, kıtanın geleceğinde Güney Afrika, Nijerya, Mısır, Cezayir, Kenya ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) gibi ülkelerin öncü rol oynaması bekleniyor. Ancak küresel güçlerin Afrika’ya yönelik ilgisi, yalnızca pazar büyüklüğü ile sınırlı değil; aynı zamanda stratejik madenlere erişim ve ticaret koridorlarının kontrolü de rekabetin merkezinde yer alıyor.
ÇİN’İN YÜKSELİŞİ VE BATI’NIN CEVABI
Çin, son 15 yıldır Afrika’nın en büyük ticaret ortağı konumunda. Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) kapsamında milyarlarca dolarlık altyapı yatırımı yapan Pekin, kıtadaki liman, demiryolu ve maden projelerinde önemli pay sahibi. Özellikle KDC’deki kobalt ve bakır madenlerinin büyük bölümü Çinli şirketlerin kontrolünde bulunuyor.
Bu tablo karşısında ABD ve Avrupa Birliği, kıtadaki etkilerini artırmak amacıyla yeni projeler devreye sokuyor. Bunların başında 2023’te gündeme gelen Lobito Koridoru geliyor. Zambiya, KDC ve Angola’yı birbirine bağlayan yaklaşık 1.300 kilometrelik demiryolu hattı, Atlantik Okyanusu üzerinden küresel pazarlara açılmayı hedefliyor.

BATI’NIN YENİ STRATEJİSİ
ABD öncülüğünde geliştirilen proje, Afrika Kalkınma Bankası (AfDB), Afrika Finans Kurumu ve Avrupa Komisyonu’nun desteğiyle yürütülüyor. Washington, proje kapsamında ulaştırma, tarım, enerji ve dijital erişim gibi alanlarda 3 milyar dolardan fazla finansman sağladı. Projenin temel hedefi, kıtanın zengin bakır ve nadir toprak minerallerini Batı pazarlarına güvenli şekilde ulaştırmak.
Lobito Koridoru aynı zamanda ABD ve AB’nin, Çin’in BRI projelerine alternatif oluşturma çabasının bir parçası. Çok taraflı bir yapıya sahip olması, Batı’nın “kolonyal geçmiş” algısını yumuşatma ve Afrikalı aktörlerle daha dengeli bir işbirliği görüntüsü verme stratejisi olarak değerlendiriliyor.
REKABETİN GELECEĞİ
ABD, koridorun Tanzanya’ya genişletilmesini ve Atlantik ile Hint Okyanusunu birbirine bağlayan bir “Trans-Afrika Koridoru” oluşturmayı da planlıyor. Bu hamle, Çin’in kıtadaki ekonomik etkisini sınırlamayı hedefliyor. Ancak Pekin’in yıllardır süregelen yatırımları ve güçlü ticari bağları düşünüldüğünde Batı’nın işinin kolay olmadığı görülüyor.
Uzmanlara göre, Çin ile Batı arasındaki bu rekabet Afrikalı ülkeler için bir fırsat penceresi oluşturabilir. Eğer yönetimler şeffaflık ve halk yararına politikalar izleyebilirse, altyapı ve yatırım rekabetinden en büyük kazancı Afrika elde edebilir. Ancak yolsuzluk, iç çatışmalar ve bağımlılık riskleri bu fırsatların hayata geçirilmesini zorlaştırıyor.
Afrika, 21. yüzyılın en kritik küresel rekabet alanlarından biri haline gelirken, Lobito Koridoru projesi Batı’nın Çin karşısında attığı önemli adımlardan biri olarak öne çıkıyor. Ancak projenin ne ölçüde başarılı olacağı ve kıtanın bu rekabetten nasıl bir kazanç sağlayacağı, önümüzdeki yıllarda netlik kazanacak.
Kaynak: Harici, Süleyman Karan