Afrika Boynuzu’nda stratejik bir konuma sahip olan Cibuti, giderek artan bir şekilde ABD ve Çin arasındaki jeopolitik gerilimlerin merkezine oturuyor. Küçük yüz ölçümüne ve sınırlı kaynaklarına rağmen, Cibuti, küresel ticaret ve askeri operasyonlar açısından kritik bir rol oynuyor. Bunun temel sebebi, dünyanın en yoğun deniz yollarından biri olan Aden Körfezi’ne yakınlığı. ABD ve Çin başta olmak üzere birçok ülke, bölgede deniz trafiğini güvence altına almak amacıyla Cibuti’de askeri üsler kurdu. Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, özellikle Cibuti’nin ABD’nin topraklarını kullanarak Husilere yönelik askeri operasyon düzenleme talebini reddetmesi, Çin’in bu küçük ülke üzerindeki etkisine dair endişeleri artırdı.
2017 yılında Çin, Cibuti’de ilk denizaşırı askeri üssünü kurdu. Bu adım, ABD tarafından yakından takip edildi ve Pekin’in Afrika’daki artan varlığının bölgesel güç dengelerini değiştirebileceği yönünde kaygılara yol açtı. Ancak bu endişelere rağmen, Cibuti tarafsızlık politikası izleyerek ABD, Fransa, Japonya, Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin askeri üslerine ev sahipliği yapmaya devam etti. Bu tarafsızlık politikası, Cibuti’nin büyük güçler arasındaki çatışmalardan uzak durmasını sağladı. Ancak, ABD’nin Husilere karşı askeri operasyon düzenleme talebini reddetmesi, Washington ile Cibuti arasında gerilime neden oldu.
ABD tarafından bir militan grup olarak görülen Husiler, bölgedeki ABD müttefikleriyle uzun süredir karşı karşıya. Ancak Cibuti, Husileri yalnızca bir militan grup olarak değerlendirmiyor; onları Yemen’in başkenti Sana dahil olmak üzere geniş bir bölgeyi kontrol eden bir “yarı-devlet” aktörü olarak görüyor. Bu nedenle Cibuti, topraklarından Husilere karşı askeri operasyon düzenlenmesine izin vermeyen bir politika izliyor. Bu duruş, bazı Amerikalı yetkililer tarafından Çin’in Cibuti üzerindeki etkisinin bir göstergesi olarak yorumlanıyor ve ABD’ye yönelik bu kısıtlamanın Pekin’in baskısıyla alındığı iddia ediliyor.
Ancak Cibuti’nin politikası, ne Çin ne de Husilerle bir ittifaka işaret ediyor. Aksine, bu politika Cibuti’nin tarafsızlığını koruma çabasının bir parçası. Bu tarafsızlık sayesinde ülke, korsanlar ve El Kaide gibi militan gruplara karşı mücadelede önemli bir rol oynarken, devletlerarası çatışmalardan kaçınmayı sürdürüyor. Buna rağmen, ABD’li analistler, Cibuti’nin Husilere karşı operasyonlara izin vermemesini Çin’in artan etkisinin bir işareti olarak yorumlamaya devam ediyor. Ancak Cibuti yönetimi bu iddiaları reddediyor.
Bu gerilimlerin ortasında, bazı ABD’li dış politika uzmanları, Afrika Boynuzu’nda Cibuti’ye alternatif olarak Somaliland’ı değerlendirme önerisini gündeme getirdi. Kendi bağımsızlığını ilan etmiş olmasına rağmen uluslararası alanda tanınmayan Somaliland, bazı çevrelerce ABD için daha güvenilir bir ortak olarak görülüyor. Ancak Somaliland’ı tanımak, bölgede istikrarsızlığa yol açabilir. Özellikle Somali ve Etiyopya, Somaliland’ın bağımsızlığına karşı çıkıyor. Üstelik Somaliland, Somali’ye kıyasla daha istikrarlı olsa da, özellikle doğu bölgelerinde devam eden kabile çatışmaları nedeniyle tam anlamıyla güvenli bir seçenek olarak değerlendirilemiyor.
Somaliland’ın tanınması bölgesel dengeleri değiştirebilir ve bu durum, Somaliland’ı Çin’e daha da yakınlaştırabilir. Çin, Afrika Boynuzu’nda önemli bir yatırımcı konumunda ve Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Cibuti’de büyük altyapı projelerine finansman sağlıyor. Bu da Washington’da, Pekin’in bölgede artan etkisine dair endişeleri artırıyor. Ancak, Çin’in şu ana kadar Cibuti dışındaki Afrika ülkelerinde askeri varlığını genişletmemesi, bu kaygıların erken olduğu yorumlarına yol açıyor.
Hem ABD hem de Çin, bölgeden geçen küresel deniz ticaret yollarının güvenliğini sağlamakla ilgileniyor. Bu nedenle, uzmanlar, Cibuti’deki gerilimi tırmandırmak yerine, ABD’nin Çin ile iş birliği yaparak deniz taşımacılığının güvenliğini sağlama yoluna gitmesi gerektiğini savunuyor. Cibuti’nin hem ABD hem de Çin askeri üslerine ev sahipliği yapması, küresel güçler için iş birliği ve istikrar açısından benzersiz bir fırsat sunuyor.
Responsible Statecraft tarafından hazırlanan bir rapor, Cibuti’nin tarafsızlık politikasının küresel güçler için rekabetten çok iş birliği fırsatı sunduğunu vurguluyor. Rapora göre, Cibuti’nin çok sayıda yabancı askeri üssü barındıran konumu, bölgesel istikrarın ve deniz güvenliğinin sağlanmasında kritik bir rol oynuyor. Ayrıca, ABD-Çin jeopolitik mücadelesinin, Cibuti’nin küresel ticaret ve güvenlik açısından taşıdığı stratejik önemin önüne geçmemesi gerektiği belirtiliyor.
Sonuç olarak, Cibuti’nin stratejik önemi ve tarafsız duruşu, ABD ve Çin arasındaki jeopolitik çekişmede kilit bir rol oynamaya devam ediyor. Ancak, bu ülkeyi nüfuz mücadelesinin bir sahnesi haline getirmek yerine, her iki güç de küresel ticaret yollarının güvenliğini sağlama konusunda iş birliği yapmayı öncelik haline getirmeli. Responsible Statecraft’ın da vurguladığı gibi, bölgedeki istikrarın anahtarı, küresel çıkarlar ile Cibuti’nin egemenliğini dengelemekte yatıyor.