Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Turhan, Batı’nın Afrika’ya bakışının kolonyalizmle başladığını, sömürgecilikle ete kemiğe büründüğünü, uzun yıllar Afrika’yı hep sorunlu ve egzotik alan olarak gördüğünü söyledi. Turhan, araştırma için gittiği ABD’deki Harvard Üniversitesi’nde bir yıllık çalışmalarını AA muhabirine değerlendirdi.
Batı’daki ilk Afrika bilgisinin, misyonerlerin ve seyyahların eliyle inşa edildiğine dikkati çeken Turhan, “Özellikle Afrika’nın sahip olduğu madenler, zengin rezervler, Batılı seyyahların ve misyonerlerin iştahını kabartmıştı, dini bir gerekçeyle Afrika’ya giden misyonerlerin daha sonra materyal ve ekonomik gerekçeyle Afrika’ya daha uzun soluklu, daha kalıcı seyahatlerini görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Turhan, 20. yüzyıldan sonra Afrika’nın, antropologlar ve sosyologlar gibi sosyal bilimlerde ön plana çıkan disiplinlerle ele alındığını anlatarak, Afrika’ya dair bilgilerin ilk etapta Fransız, İngiliz, Hollanda ve Almanya gibi Batı Avrupa ülkelerinin eliyle şekillendiğini belirtti.
AVRUPA’DAN ABD DEVRALDI
Batı’nın Afrika’da bilimsel olarak başlattığı girişimi ABD’nin 1917 sonrasında devraldığını kaydeden Turhan, o tarihten sonra Afrika bilgisinin ağırlıklı olarak ABD eliyle şekillenmeye başladığını söyledi.
“White Man’s Burden (Beyaz Adamın Sorumluluğu)” şiirine atıfta bulunan Turhan, şunları kaydetti: “Bu şiirde net bir şekilde Afrikalılar, ilkel ve medeniyet dışı toplumlar olarak tasvir ediliyor ve ‘Bunlara medeniyet götürülmesi lazım, eğitilmesi lazım’ gibi Batı’ya da bir misyon yüklüyor. Tabii bu, ahlaki bir çöküşün ifadesi çünkü Batı, sadece kendini medeni toplum görüyor, kendi dışı toplumları, özellikle Afrika’yı medeniyet dışı toplum görmesi tamamen ahlaki bir çöküştür. Bu görüş uzun yıllar Batı’da devam etmiş. 1960’lara kadar Afrika ile ilgili yazılan eserler hep karşımızda ‘Afrika’nın tarihi yoktur.’, ‘Dünyaya verecek bir hikayesi yoktur.’ minvalinde şekilleniyor.”
Turhan, bunun nedeninin Afrika toplumunun sözel tarihten gelmesi olduğuna, aktarılan, yazıya çok neşredilmeyen tarih geleneğinden gelmesinin Batılı toplumlarca negatif şekilde algılandığına dikkati çekti. “Bugün Batı’da ve ABD’de Afrika’nın bir ontolojik varlığı, Afrika’nın medeniyeti, dini, kültürü kabul ediliyor ancak bu kültür, bu medeniyet halen halihazırda egzotik, sorunlu, çözülmesi gereken bir mesele olarak görülüyor.” diyen Turhan, bunun o tarihte görülen bakış açısının farklı bir formu olduğunu dile getirdi.
HARVARD, İLK AFRİKALI ÖĞRENCİYİ 230 YIL SONRA KABUL ETTİ
Turhan, Harvard Üniversitesinin kuruluşundan tam 230 yıl sonra ilk Afrikalı öğrenciyi kabul ettiğine dikkati çekerek, bugün ABD toplumunun yüzde 25 ila 30’unu temsil eden Afroamerikalıların bulunduğuna dikkati çekti.
Afrika’nın Batı’da bir gerçeklik olarak kabul edilmeye başlandığını belirten Turhan, “Ancak Batı’nın elitist bir bakış açısı ve Afrika’ya dair yenilikçi veya Afrika’nın kolonyal mirasından sıyrılacak, Afrika’yı Afrika gibi kabul edecek yaklaşımların kabul edilmesi, 2000’li yıllara kadar kendini göstermiyor.” diye konuştu.
ÇİN, HİNDİSTAN VE TÜRKİYE GİBİ AKTÖRLERLE REKABET
Turhan, 2000’li yıllardan sonra Batı’nın, özellikle de ABD’nin Afrika’ya dair bakışında değişiklik görüldüğüne işaret ederek, bunun gerekçesinin yükselen güçler olduğunu dile getirdi. Turhan, “Çin’in, Hindistan’ın, Brezilya’nın, Türkiye gibi aktörlerin sahada varlık göstermesi, Batılı ülkelerin Afrika’ya bakışını değiştiriyor. Afrika’yı artık bir gerçek, ortak bir partner görmeye başlıyorlar. Bunun da etkisi, Batılı ülkelerin rekabete girdiği veya kendisine hedef olarak seçtiği Çin gibi aktörlerin Afrika’daki gelişmesini önleyecek ve Afrika’yı kendi yanlarına çekmek adına yeni bir bakış açısı geliştirdiğini görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Sosyal medyanın ve dijitalleşmenin artık Afrika’nın da her tarafına ulaştığını anlatan Turhan, o yüzden Afrika’ya dair herhangi bir dış politika pratiği veya toplumsal hareketlerin artık kıtada yakından takip edildiğini ve Afrika toplumunun bunlara tepki verdiğini belirtti. Turhan, bu tepkilerin en niteliklisinin, Batı Afrika’daki Sahel bölgesinde, Frankofon ülkelerinde görüldüğünü ve sokaklara dökülen halkın ortak tepkilerinin, kendi dilsel, akademik ve ekonomik bağımsızlığı üzerinde çok daha net ortaya çıktığını söyledi.
AFRİKALI DÜŞÜNÜRLER, ESERLERİNİ YAYIMLAMALARI İÇİN BATI MERKEZLİ KURULUŞLARA GÖNDERİYOR
Turhan, Afrikalı düşünürlerin eserlerini yayımlamaları için Batı merkezli yayın kuruluşlarına gönderdiklerini, o yüzden bugün küresel anlamda tanınırlığı bulunan Afrika merkezli yayın merkezinin olmadığını dile getirdi.
Batı’nın Afrika’da yetişmiş entelektüelleri alarak istihdam ettiğine dikkati çeken Turhan, artık Afrika’ya dair bilginin salt beyazlar eliyle değil de Afrika’dan ABD’ye veya Avrupa’ya taşınmış Afrikalılar eliyle de şekillendiğini belirtti. Turhan, bu bilginin gerçekten Afrika’yı temsil edip etmemesinin tartışılır olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: “Çünkü yazacağınız eserlerin kabul edilmesi, o Batı’daki merkezin editöryal süreçten tutun da yayıncının prensipleriyle uyumlu olup olmamasına bağlı. O yüzden halihazırda Afrika’nın akademik anlamda dünyaya kabul ettirdiği bir yayıncı veya küresel yayın sıralaması yok. Söz sahibi olmasının yolu, kendi eliyle Afrika’da inşa edilmiş yeni bir yapı. Bu olmadığı sürece halihazırda Batı’ya bağımlı ve Batı’nın onayı ve rızası çerçevesinde yayımlanmış Afrika eserleri ve Afrika bilgisi devam edecek.”
Araştırma yapmak için bulunduğu ABD’de Afrika’ya dair konferanslara katıldığını, müzeleri ve bilim merkezlerini ziyaret ettiğini anlatan Turhan, nesiller arası farklılığı net şekilde gözlemlediğini söyledi. Turhan, “Özellikle 50 ve 60 yaş üzeri Afrikalıların kıtayla bağı ve kimliksel olarak aidiyeti, halihazırda kuvvetli ve sıcak. Gençlerle oturup bazılarıyla sohbet etme imkanım oldu. Ne hissettiklerini sorduğum zaman hiçbir duygu hissetmediklerini ifade ettiler ancak yaşlılarla oturup da sohbet ettiğim zaman gözyaşları içerisinde o tarihsel hafızasını, o kolonyalizmin vahşi yüzünü hissettiklerini söylediler.” dedi.
“BATI, AFRİKA’YA DAİR BİLGİ ÜRETİMİNDE İNCE MESELELERLE UĞRAŞIYOR”
Turhan, Batı’nın Afrika’ya dair bilgi üretiminde ince meselelerle uğraştığını, bu yüzden arkasındaki büyük resmi, Afrika’nın gelişmişliğini ve büyüyen etkisini gözden kaçırdığını savundu. Harvard Üniversitesinde 40 farklı yerel Afrika dilinin okutulduğu bilgisini paylaşan Turhan, halihazırda bu üniversitede veya ABD genelinde Afrika’ya dair ciddi farkındalık olduğuna dikkati çekti.
Turhan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Harvard Üniversitesinde Türkiye’nin Afrika’daki faaliyetlerini anlattığım zaman çoğu kişi şok oluyordu yani Türkiye’nin Afrika’daki büyüyen etkisini anlattığımda, büyükelçilikten Türk STK’lerin faaliyetlerine kadar çok dikkatlerini ve ilgililerini çekmişti ancak Türkiye gibi veya Orta Doğu’da Katar gibi, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Afrika’ya dair yeni açılım başlatmış aktörlerin varlığı, ABD’de çok dikkate alınmıyordu. Bunu gördüm. Bu, bence büyük bir eksiklik.”