1967 yılının 21 Temmuz Cuma sabahı, Güney Afrika’nın KwaZulu-Natal bölgesindeki Groutville kasabasında yaşayan 69 yaşındaki Afrika Ulusal Kongresi (ANC) lideri Albert Luthuli, her zamanki rutinine başladı. Eşiyle kahvaltı yaptıktan sonra ailesinin dükkanını açmak için yürüyerek Nonhlevu’ya gitti. Ardından şeker kamışı tarlalarını kontrol etmek üzere yola çıktı. Ancak saat 10:36’da, tren çarpması sonucu ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
O dönem yapılan soruşturmada, olayın kazayla gerçekleştiği ve Luthuli’nin trenin geçeceğini fark etmediği belirtildi. Tek tanık olan tren makinisti Stephanus Lategan, Luthuli’nin tren yaklaştığında kenara çekilmediğini, lokomotifin kabin köşesinin omzuna çarpmasıyla dengesini kaybederek rayların arasına düştüğünü söyledi. Ancak ailesi, Luthuli’nin tren geldiğinde her zaman dikkatli davrandığını ve tren geçerken kenarda beklediğini söyledi.
YENİ BULGULAR VE ŞÜPHELER
58 yıl sonra, 2025 yılında Pietermaritzburg Yüksek Mahkemesi’nde açılan yeni soruşturmada uzmanlar, makinistin ifadesine ciddi şüphelerle yaklaşıyor. Kriminal analiz uzmanı Brenden Burgess, trenin durduğu noktaya göre frenin çok daha önceden uygulanması gerektiğini ve çarpmanın anlatıldığı yerde gerçekleşmiş olmasının son derece düşük ihtimal olduğunu belirtti.
Buharlı tren uzmanı Lesley Charles Labuschagne daha da ileri giderek, Luthuli’nin muhtemelen önce saldırıya uğradığını ve cesedinin daha sonra trenin üzerinden geçtiği izlenimini vermek için raylara bırakıldığını savundu. Adli patolog Dr. Sibusiso Ntsele ise otopsi raporunun oldukça yetersiz olduğunu ve eldeki delillerin tren çarpmasına değil, darp sonucu ölüme işaret ettiğini söyledi.
LUTHULI NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNE LAYIK GÖRÜLMÜŞTÜ
1898 yılında bugünkü Zimbabve sınırları içindeki Bulawayo’da doğan Luthuli, misyoner bir ailede yetişti. Güney Afrika’ya döndükten sonra eğitimini tamamladı ve öğretmenlik yaptı. Siyasete geç başlamasına rağmen kısa sürede ANC içinde etkili bir konuma yükseldi.
1952’deki “İtaatsizlik Kampanyası”nın baş gönüllüsü olarak öne çıktı. Aynı yıl, apartheid rejimi tarafından şeflik görevinden alındı. Ancak aynı yılın sonunda ANC’nin ulusal başkanlığına seçildi. 1961 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen ilk Afrikalı olarak tarihe geçti.
Hayatı boyunca şiddet karşıtı bir mücadele yürüttü. Nelson Mandela’nın silahlı direniş çağrısına karşı çıktı. Ancak ANC’nin askeri kanadı Umkhonto we Sizwe’nin kurulmasına sessiz kalmak zorunda kaldı. Bu süreçte, devlet tarafından ev hapsine alınmış ve kamuoyu önünde görünmez hâle getirilmişti.
APARTHEID’DA ÖLÜMÜ ŞÜPHELİ OLAN BİRÇOK SİYAH LİDER VAR
Luthuli’nin ölümü, apartheid döneminde şüpheli şekilde ölen onlarca siyah liderin vakalarından biri. Bu ölümlerden en çok bilinenlerden biri, 1977’de gözaltında işkenceyle öldürülen Steve Biko’nunkiydi. Biko’nun ölümü ve benzeri olaylar, apartheid sonrası kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nda yeniden incelendi.
Luthuli davası da bu kapsamda yeniden gündeme alındı. Adalet Bakanı Ronald Lamola, Luthuli’nin yanı sıra, 1981’de öldürülen insan hakları avukatı Griffiths Mxenge ve 1985’te vurularak öldürülen Booi Mantyi için de soruşturmaların yeniden açıldığını duyurdu.
LUTHULI’NİN AİLESİ BU ANI UZUN ZAMANDIR BEKLİYORDU
Luthuli’nin torunu Sandile Luthuli, bu soruşturmayı ailenin uzun süredir beklediği bir “hakikat anı” olarak tanımladı, “Büyükbabamın derin dini inancı ve barışçıl mücadelesi, Güney Afrika halkı için örnek olmuştur”. Ailesi, ölümün ardındaki gerçeğin ortaya çıkmasını ve tarihin doğru yazılmasını umut ediyor.
Yeni soruşturma sonucunda kararın Ekim 2025’te açıklanması bekleniyor. Bu karar, yalnızca Luthuli ailesi için değil, apartheid dönemi boyunca hayatını kaybeden diğer birçok siyah Güney Afrikalı için de adaletin yeniden tesis edilip edilemeyeceğini gösterecek.
Martin Luther King Jr., 1959’da Luthuli’ye yazdığı bir mektupta şöyle demişti: “Zulüm, taciz ve baskı altında gösterdiğiniz sükûnet ve vakar, insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir örnek teşkil ediyor. Gün gelecek, tüm Afrika sizinle gurur duyacak.”