Afrika kıtası, sahip olduğu zengin kaynaklara rağmen hâlâ dış yardımlara bağımlı bir yapı içinde varlığını sürdürüyor. Oysa bu durum bir zorunluluk değil, alınan politik kararların bir sonucu. Kıta, geleceğin enerji dönüşümünde kritik rol oynayacak dünya çapındaki en büyük maden rezervlerinin üzerinde oturuyor. Bu potansiyel doğru şekilde değerlendirildiğinde, Afrika’nın dış yardıma ihtiyacı kalmayacak.
2024’TE ABD YARDIMININ ÜÇTE BİRİ AFRİKA’YA GİTTİ
2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri tarafından sağlanan 41 milyar dolarlık dış yardımın yaklaşık üçte biri Afrika’ya yönlendirildi. Bu yardım; sağlık, eğitim ve sanitasyon gibi çeşitli alanları desteklemeye yönelikti. Ancak yardım kuruluşlarının uyarıları ve askıya alınan programlara yönelik endişeler, asıl sorunun üzerini örtüyor: Afrika’nın kalkınma modeli dışa bağımlılıkla sınırlı kalıyor.
KAYNAKLARIN DEĞERİ KITA İÇİNDE TUTULMALI
Afrika ülkeleri, sahip oldukları madenlerin işlenmesi ve bu süreçten elde edilen katma değerin dışa değil, kendi halklarına dönmesiyle ekonomik bağımsızlıklarını kazanabilirler. Yardım bağımlılığından kurtulmanın anahtarı da tam olarak bu: Minerallerin sadece çıkarılmasını değil, aynı zamanda işlenmesini ve nihai ürünlere dönüştürülmesini de kendi topraklarında gerçekleştirmek.
Kobalt, lityum, nadir toprak elementleri gibi kritik mineraller, enerji dönüşümü ve teknolojik gelişim açısından büyük öneme sahip. Bu kaynaklar, elektrikli araçlardan yenilenebilir enerji sistemlerine kadar birçok alanda temel girdileri oluşturuyor. Afrika’nın bu değerli madenleriyle küresel ekonomide söz sahibi olması, kıtayı yardım alan değil, karar veren bir aktöre dönüştürebilir.
Kaynak: AlJazeera