Afrika kıtası son dönemde “Z kuşağı” olarak adlandırılan gençlik hareketleri ile gündeme geliyor. Geçtiğimiz yılın haziran ayında Kenya’daki “vergi yasası” nedeniyle başlayan gençlik hareketlerini bu sene aynı şekilde Madagaskar ve Fas takip etti. Yakın zamanda kıtanın farklı noktalarında yaşanan bu benzer protestolar, Afrikalı gençlerin “adalet, özgürlük ve daha iyi bir gelecek talebi”, Afrika siyasetinde değişimin bir sinyali mi olacak, yoksa şiddet ve baskı yöntemiyle bastırılmaya mı çalışılacak? Afrika’daki siyasi riskler ve güvenlik dinamikleri üzerine çalışan analist Ryan Cummings, “Z kuşağı” protestolarını WAJ Türk için değerlendirdi.

Afrika’da hızla yükselen Z kuşağı hareketlerinin temelinde sosyal medya kullanımının oldukça etkili olduğunu belirten Cummings:
”Afrika’daki Z kuşağı protestoları birçok şekilde yorumlanabilir. Öncelikle, bu durum kıtanın genç nüfus ağırlıklı demografisi ile onlara sunulan yönetişim kalitesi arasındaki bariz kopukluğu yansıtıyor. Ayrıca bu kuşak, özellikle sosyal medyanın sunduğu bağlantı gücünü kullanarak, önceki kuşakların siyasi yapılar aracılığıyla elde etmeye çalıştığı sosyoekonomik tavizleri ve siyasi değişimi artık kendilerinin doğrudan talep edebileceğini fark etmiş durumda.” sözlerine yer verdi.
ÜÇ FARKLI ÜLKE, ÜÇ PROTESTO, AMA AYNI TALEP: ADALET VE İYİ BİR GELECEK
Afrikalı gençler, kötü yönetişim, yolsuzluk ve gençlerin taleplerinin dinlenmemesi gibi birçok ittirici sebeple birlikte protestoları sürdürmeye devam edeceklerini sosyal medya üzerinden duyuruyor. Hükümetler bu protestolara başta polis şiddeti ile karşılık verdi.

Örneğin, Kenya’daki “vergi yasası” ve infulencer olan öğretmen Albert Omondi Ojwang’ın polis gözetimindeki ölümüyle başlayan protestolar sırasında 31 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda insan yaralandı. Aynı şekilde, tutuklanan gençlerin bir kısmının kaybolduğu da biliniyor.

Madagaskar’da ise protestolar, gençlerin duyduğu öfke nedeniyle şiddet ve yağma eylemlerine sahne oluyor. Protesto gösterileri devam ederken, şu an için 22 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Cumhurbaşkanının “diyalog” çağrısı ise gençler tarafından cevapsız bırakılıyor.

Fas’taki “GenZ 212” hareketi ise protestoların şiddetsiz bir şekilde sürmesi için çağrı yapıyor. Eylemlerin başında polis şiddeti nedeniyle 3 kişi hayatını kaybetse de, ülke genelinde yaşanan eylemler nispeten sakin bir havaya bürünmüş durumda.

Ryan Cummings, gençlerin adalet talebini ve hükümetlerin protestolara karşı tepkisini şu şekilde ifade ediyor:
“Bu ülkelerdeki gençlik ayaklanmaları, siyasi liderlerin yerine getirilmemiş vaatleri üzerinden hesap sorulmaya başlandığını açıkça göstermektedir. Özellikle kamu hizmetlerinin sunumu, yetersizliği ve etkin yönetişimin en belirgin ölçütü olarak öne çıkıyor. Bu, Afrika gençlerinin küresel ilerlemeleri yakından gördüğü, ancak en temel kamu hizmetlerinden bile mahrum kaldığı bir dönemde sistematik yönetişim sorunlarına duydukları artan öfkeyi gösteriyor. Gençlerin potansiyelinin farkında olan hükümetler, bu protestolara oldukça kararlı tepkiler veriyor; bu da Z kuşağı hareketlerini kendi varlıklarına yönelik bir tehdit olarak gördüklerini ortaya koyuyor.”
PROTESTOLAR YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI OLABİLİR Mİ?
Afrika’nın bağımsızlık sonrasındaki tarihi, yalnızca ulusların değil, gençliğin de kendini yeniden tanımlama mücadelesiyle şekillendi. 1960’lardan itibaren kıtadaki genç nesil, sömürge sonrası rejimlerin vaat ettiği özgürlük ve eşitliği talep etmek için defalarca sokaklara çıktı. Güney Afrika’da apartheid karşıtı öğrenci hareketleri, Nijerya’daki #EndSARS protestoları ya da Sudan’da 2019 devrimine gençlerin öncülük etmesi, gençliğin kıtanın siyasal kaderinde belirleyici bir rol oynadığının açık birer örneği.

Fakat günümüzde özellikle X, Instagram, Facebook ve Reddit gibi platformlarda yaşanan örgütlenmeler, bu sürecin olabildiğince hızlı ilerlemesine ve uluslararası gündemde yer edinmesine olanak sağlıyor. Cummings:
”Bu protestolara büyük ölçüde Z kuşağının yön vermesi, onların kötü yönetişime ve yapısal sorunların çözümsüzlüğüne karşı daha az toleranslı bir kuşağı temsil ettikleri gerçeğini ortaya koyuyor. Ancak bu protestoları sadece bu kuşağa özgü ya da tamamen yeni bir olgu olarak görmek, geçmişte benzer şekilde siyasal, toplumsal veya ekonomik değişim talebiyle sokağa çıkan önceki gençlik hareketlerine haksızlık olur. Yani bunu bir kopuştan ziyade, gençliğin değişim talebinin yeni bir biçimde yeniden ortaya çıkışı olarak görmek daha doğru olur.” sözleriyle, kıtanın bu tarz hareketlere yabancı olmadığı ve dönemler değişse de, değişim talebinin her zaman yer bulacağını belirtiyor.

Cummings, bu tarz hareketlerin başlatılmasının bir başarı olmadığını, süreci yönetebilmenin ve talep edilen durumun elde edilebilmesi için müzakere edebilme kabiliyetinin önemine vurgu yapıyor. Zaten kırılgan bir yapıdaki ülkede başlayan adalet taleplerini, süreçte yaşanacak olumsuzlukların hızlıca baltalayabileceğini şu sözlerle aktarıyor:
”Bu hareketlerin en büyük zorluğu, merkezi bir liderliğin eksikliğidir. Liderlik, hem örgütlenme hem de taleplerin müzakere edilebilmesi için oldukça gerekli. Aynı zamanda hareketin taleplerinin özünü zayıflatabilecek bir sivil itaatsizlik ya da düzensizliğe dönüşmesini engellemek açısından da kritik öneme sahip.”
HÜKÜMETLER “Z KUŞAĞININ” TALEPLERİNE CEVAP VEREBİLECEK Mİ?
Afrika’nın birçok ülkesinde gençler artık sessiz kalmıyor. Artan işsizlik, yolsuzluk ve kötü yönetişim karşısında Z kuşağı, yalnızca sosyal medyada değil, sokakta da söz sahibi olma iradesi gösteriyor. Dijital çağın dinamizmiyle hareket eden bu yeni kuşak, klasik siyaset anlayışını sorguluyor ve hükümetlerden somut bir değişim talep ediyor. Fakat asıl soru şu; Afrika hükümetleri bu taleplere yanıt verebilecek mi? Bu tabloyu değerlendiren Cummings:
”Afrika devletlerinin gençlik politikalarındaki temel sorun, çoğu zaman politikaların içeriğinden ziyade uygulama aşamasında yaşanıyor. İstihdam yaratma, kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi gibi vaatler birçok partinin manifestosunda zaten yer alıyor. Ancak bu politikaların hayata geçirilmesi, kendi çıkarını önceleyen patrimonyal ve kayırmacı yönetim anlayışlarının hâkim olduğu bir ortamda zorlaşıyor. Bu anlayış değişmedikçe, gençlerin öncülük ettiği kitlesel hareketlerin artması kaçınılmaz görünüyor.” sözlerine yer verdi.
GENÇLİK HAREKETLERİNİN DIŞ AKTÖRLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Afrika’daki gençlik hareketleri yalnızca iç politik dengeleri değil, aynı zamanda kıtanın dış dünyayla kurduğu ilişkileri de yeniden şekillendirebilir. Sosyal medyanın küresel etkisi sayesinde artık yerel bir protesto, uluslararası kamuoyunun dikkatini hızla çekebiliyor; bu da hükümetler üzerindeki diplomatik baskıyı artırıyor.

Gençlerin dile getirdiği taleplerin demokrasi, insan hakları ve yönetişim gibi alanlara temas etmesi ise, dış aktör olarak tanımladığımız uluslararası örgütler ve ülkelerin bu süreçleri daha yakından takip etmelerine yol açıyor.
Ryan Cummings ise genç nüfusun öncülüğündeki bu hareketlerin dış politika yönelimleri üzerinde kaçınılmaz birtakım etkiler yaratabileceğini vurguluyor:
”Gençlik öncülüğündeki protestoların, bu tür hareketlerin yaşandığı ülkelerin dış politika yönelimleri üzerinde mutlaka etkisi olacaktır. Gençler giderek daha fazla, hükümetlerin kısa vadeli çıkarlarına değil, ulusal ve toplumsal çıkarları önceleyen bir jeopolitik duruş benimsemeleri için baskı yapacaktır.” ifadelerine yer verdi.
Afrika gençliği artık yalnızca değişimin talep edeni değil, aynı zamanda bu değişimin yönünü etkileyen önemli bir toplumsal güç haline geliyor. Önümüzdeki dönemde kıtanın geleceğini şekillendirecek olan da, bu taleplerin hangi yollarla ifade edileceği ve hükümetlerin bu taleplere nasıl karşılık vereceği olacak.