Bir zamanlar tarımsal karar alma süreçlerinden dışlanan Afrikalı kadınlar, şimdi iklim değişikliğiyle mücadelede ön saflarda yer alıyor. Zorunluluğu inovasyona dönüştüren kadınlar, gıda güvenliğini sağlamak ve geçim kaynaklarını korumak için yeni yollar geliştiriyor. Tarihsel olarak tarım yerleşimleri, insanların mevsimlerin, toprağın ve koşulların değişkenliğine uyum sağlaması sayesinde ayakta kaldı. Günümüzde iklim değişikliği Afrika’daki yerleşik yaşam biçimlerini tehdit ederken, bu uyum sağlama içgüdüsü yeniden devreye giriyor. Nijerya’nın Maiduguri bölgesinde yaşayan altı çocuk annesi 45 yaşındaki Hauwa Ibrahim, iki yıl önce tarlasını sel bastığında her şeyin bittiğini düşünmüştü. Ancak yardım beklemeyi bir kenara bırakarak bir kadın kooperatifine katıldı ve burada suyun az olduğu koşullarda bile verimli tarım yapılmasını sağlayan “çuvallarda tarım” yöntemini öğrendi.
“Eskiden atalarımız gibi ekiyorduk ama yağmurlar artık eskisi gibi öngörülemiyor. Seller sık sık oluyor ve her şeyi yok ediyor,” diyor Hauwa. “Şimdi sebzeleri çuvallarda yetiştiriyoruz, keçi besliyoruz ve grup olarak para biriktiriyoruz. Birlikte çalıştığımız ve yeni yöntemleri benimsediğimiz için ayakta kalabiliyoruz.”
CİNSİYET, İKLİM VE GÖÇ EKSENİNDE MÜCADELE
Hauwa’nın hikâyesi, iklim değişikliğinden orantısız şekilde etkilenen ancak ailelerini ve topluluklarını korumak için yenilikçi çözümler üreten milyonlarca Afrikalı kadının deneyimiyle örtüşüyor.Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile sosyal girişim Samuel Hall’un Nisan ayında yayımladığı bir çalışma, Somali, Kenya ve Nijerya’dan örneklerle bu mücadeleleri ve küçük başarıları belgeler nitelikte. “Öncü Kadınlar: Afrika’da İklim Değişikliği, Göç ve Dirençlilik” başlıklı rapor, kadınların yaşadığı özel kırılganlıkları ve güç dinamiklerini “cinsiyet-iklim-göç ekseni” çerçevesinde ele alıyor. Yağış düzenlerinin değişmesinden otlakların yok olmasına kadar birçok çevresel değişimi ilk fark eden ve harekete geçenlerin genellikle kadınlar olduğu raporlarda yer alıyor. Kenya’nın kuzeydoğusunda yaşayan göçebe Halima Adan, bir kuraklık döneminde tüm hayvanlarını kaybetmelerinin dönüm noktası olduğunu belirtiyor.
“Erkekler otlak aramaya gitti, biz çocuklarla kaldık. Ne süt vardı ne et. Ateş odunu satarak, boncuk işi yaparak küçük işler kurduk. Artık kuraklığa dayanıklı tohumlar almak için bir tasarruf grubumuz bile var.”
Tanzanya’da baklagil ve tahıl yetiştiren Asha Ahmed ise kadınların “kentsel bahçecilik” adını verdikleri yönteme yöneldiğini söylüyor. “Eski kapları kullanarak sebze yetiştiriyoruz. Toprağımız yok ama elimizdekilerle idare ediyoruz. Eskiden erkekler tarımı kadın işi sayardı; şimdi aileleri kurtaranın biz olduğumuzu görüyorlar.”
YENİLİK ZORUNLULUKTAN DOĞUYOR
Afrika İklim Politikaları Merkezi’nden iklim uyumu uzmanı Dr. Fatima Jibril, bu kadınların yaptığı kap tarımı uygulamasının etkili ve yaygınlaştırılabilir bir çözüm olduğunu vurguluyor:
“Bu kadınların yaptığı şey, ihtiyaçtan doğmuş bir inovasyondur ve milyonlara fayda sağlayabilir.”
Ancak bu girişimci kadınlar ciddi engellerle karşılaşıyor: Kültürel normlar hareket özgürlüklerini kısıtlıyor, finansal dışlanma kredi erişimlerini zorlaştırıyor ve karar alma mekanizmalarına dahil edilmiyorlar. Kenya’nın Rift Vadisi’nde çiftçilik yapan Grace Muthoni, “Toplumumuz için neyin işe yaradığını biz biliyoruz ama kimse bize sormuyor,” diyor. “STK’lar geldiğinde genellikle erkeklerle konuşuyorlar ama tarlayı biz ekiyoruz, suyu biz taşıyoruz, çocukları biz besliyoruz. Bilgimiz yok sayılıyor.”
TOPLUM TEMELLİ ÇÖZÜMLER
Raporda, Afrika genelinde kadınların sınırlı kaynaklarla geliştirdiği yerel iklim uyum stratejilerinin, geleneksel yaklaşımların yetersiz kaldığı yerde etkili olduğu belirtiliyor. Örneğin, tarım alanlarının daralmasıyla Somali’deki göçmen kadınlar da çuval ve kaplarla tarıma yönelmiş. Mogadişu’dan Fadumo Hassan, “Eski bidonlarda amaranth ve sukuma wiki (kara lahana) yetiştiriyoruz. Az su ister ve hızlı büyür,” diyor. Kenya ve Somali’de kadın kooperatifleri, kuraklığa dayanıklı tohumlar ve iklim dostu tarım eğitimi için kaynaklarını birleştiriyor. Göçebe topluluklar ise büyükbaş hayvanlardan keçi ve tavuk gibi daha az su tüketen hayvanlara geçiş yapıyor. Kenya-Tanzanya sınırında yaşayan Maasai kadını Naisiae Losokwan, “Kuraklık inekleri öldürdü, biz de tavuk aldık. Az suyla idare ediyorlar ve yumurtaları satıyoruz,” diyor. Dünya Bankası Afrika İklim İş Planı’ndan Prof. James Kinyangi, bu geçişi “başarılı iklim uyumunun ders kitaplarına girecek bir örneği” olarak tanımlıyor.
TEKNOLOJİ VE YEREL BİLGİYİ BİRLEŞTİRMEK
Nijerya’da kadın kooperatifleri el işi ve ticarete yönelirken, Kenya’daki gruplar kuru mevsimlerde çiftlikleri ayakta tutmak için güneş enerjili sulama sistemleri deniyor. Bu kadınlar, geleneksel bilgi ile modern teknolojiyi birleştirerek erken uyarı sistemlerinde de öncülük ediyor. Radyo yayınları ve cep telefonlarıyla hava durumu uyarıları paylaşılırken, geleneksel yöntemler de önemini koruyor.Ugandalı çiftçi Adong Florence,
“Büyükannem gökyüzünü okumayı öğretti,” diyor. “Bazı kuşlar erken yuva yaparsa yağmurlar gelmeyecek demektir.”
Bu gözlemler artık STK’ların hava tahmin modellerine entegre ediliyor.
CİNSİYET ROLLERİ DEĞİŞİYOR
Kadınların uyum çabaları başarı kazandıkça geleneksel cinsiyet rolleri de dönüşüyor. Genç kadınlar iklim dostu tarım eğitimi alıyor, erkekler kadınların ekonomik girişimlerine destek veriyor. Kenyalı küçük çiftçi Rukia Abdi, “Kocam eskiden hayvan gütmenin erkek işi olduğunu söylerdi. Ama ben kuraklıkta bizi doyuran sebze bahçesini kurunca fikrini değiştirdi,” diyor. Ancak bu dayanışma ve yenilik örneklerine rağmen, kadınlar daha etkili çözümler için kaynaklara erişim talep ediyor. “Acımaya değil, imkâna ihtiyacımız var,” diyor Rukia. “Eğitim, kredi ve karar masasında yer istiyoruz. Bize araçları verin, gerisini biz hallederiz.”
Kaynak: TRT Afrika