Günümüz dünyasında Fransa-Afrika ilişkilerinde yaşanan değişimler, son yıllarda uluslararası siyasetin ve Afrika’daki genç kuşağın bakış açısının etkisiyle dikkat çekiyor. Özellikle Fransız siyaseti, 2000’li yılların başından itibaren Afrika’daki etkisini korumak ve yeniden şekillendirmek için çeşitli adımlar atsa da, Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarını güçlendirme çabaları ve yeni aktörlerin (Türkiye, Çin, Rusya gibi) sahneye çıkması Fransa’nın geleneksel politikalarını zorlamaya başladı.
Tarihsel olarak 15. yüzyıldan itibaren Afrika’da varlık göstermeye başlayan Fransa, ekonomik ve kültürel kaynaklarını uzun yıllar boyunca bu kıtadan sağladı. Ancak bugün Fransa’nın iç siyasi gündemi, Afrika’ya dair söylemlerini gölgelemekte ve yanlış bir adımın siyasetçiler için geri dönülmez sonuçlar doğurması olasılığı Afrika’yı tartışmaların kenarına itiyor.
Afrika’daki genç kuşağın bilinçlenmesi, medyanın yaygınlaşması ve dijital iletişimin artması, kıtadaki halkların kendi ülkelerinin yönetimini ve geçmiş sömürge deneyimlerini çok daha yakından takip edebilmesini sağladı. Bu durum, Fransa’nın Afrika’daki kültürel ve ekonomik etkisinin halen var olmasına rağmen, eski dönemdeki kadar doğrudan ve rahat uygulanamadığını ortaya koyuyor.
FRANSA’NIN SERVETİNİN BÜYÜK KISMI AFRİKA’DAN GELDİ
Uzun süredir Fransa’da muhabir olan Gazeteci Ömer Aydın, Fransa’nın Afrika politikası ve son yıllarda yaşanan değişimleri değerlendirdi. Aydın, Fransa kamuoyunda Afrika’dan çekilme sürecinin nasıl algılandığını anlatırken, konuyu tarihi perspektifle ele aldı.
Aydın, Fransa-Afrika ilişkilerinin geçmişine bakıldığında, 15. ve 16. yüzyıllardan itibaren Fransız varlığının başladığını ifade etti. “Fransızlar, 16. ve 17. yüzyıllarda Afrika’daki zenginlikleri keşfettiler. Altın, fildişi, baharat gibi kaynaklar Fransa’nın ekonomik kalkınmasında belirleyici oldu. Bugün bile Fransa’nın servetinin büyük bir kısmının Afrika’dan geldiğini söyleyebiliriz” dedi.

Fransa’nın Afrika politikası nedeniyle eleştirildiğini hatırlatan Aydın, çekilme sürecinin Fransa tarafından mı başlatıldığını, yoksa Afrika ülkelerinin mi Fransa’yı geri ittiğini kamuoyunda tartışılan bir konu olarak nitelendirdi. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren medya ve iletişim alanındaki gelişmelerin, Afrika halklarının ve gençlerinin daha bilinçli bir şekilde bilgiye ulaşmasını sağladığını aktardı. Bu gelişmelerin, Fransa’nın hem kendi yönetimine hem de Afrika ülkelerine karşı eleştiriyle karşı karşıya kalmasına yol açtığını belirtti.
Aydın, eski cumhurbaşkanları Sarkozy ve Hollande döneminden başlayarak Emmanuel Macron’a kadar uzanan süreçte, Fransa’nın Afrika’daki nüfuzunun azalmasının gözlemlendiğini ifade etti. Bu çerçevede Fransa medyasında, hem Afrika ülkelerine hem de Fransa’daki Afrika kökenli göçmenlere karşı eleştirel ve aşağılayıcı söylemlerin arttığını söyledi. “Banlieue olayı, 2000’li yıllardan itibaren Fransa’da öne çıktı. Afrika’dan çekilme ya da kovulma süreci, bu toplumsal yansımaların temel sebeplerinden biri” dedi.

Afrika yorgunluğu ifadesini de değerlendiren Aydın, “Bu ifade, Fransızların sorumluluktan kaçışı için kullanılan bir söylem. Ekonomik ve kültürel olarak hala Afrika’dan besleniyorlar. Yüzyıllık sömürgecilik suçlarından kaynaklanan fikir yorgunluğu olabilir, ama gerçek yorgunluk, Afrika’dan gelen uyanışla ilgilidir. ” diye açıkladı.
Françafrique sisteminin sonu üzerine de değerlendirmelerde bulunan Gazeteci Ömer Aydın, “1960’lardan itibaren bağımsızlığını kazanan Afrika ülkeleri, Fransa’dan kopmamış olsa da 1990’ların ikinci yarısından itibaren başlayan Afrika uyanışı ve yeni aktörlerin devreye girmesi, Françafrique ’in etkisinin yavaş yavaş azalmasını sağladı. Bugün kısmen sona ermiş durumda” dedi. Ancak Fransa’nın ekonomik ve kültürel bağlar yoluyla hala güçlü olduğunu vurguladı.

Macron dönemiyle birlikte Afrika’da yeni ortaklık söylemlerinin öne çıktığını aktaran Ömer Aydın, “Afrika ülkeleri artık Fransa’yı eski sert yöntemlerle istemiyor. Darbeler ve Fransız askerlerinin geri çekilmesi, yeni bir işbirliği formatının zorunluluğunu gösteriyor. Macron’un kazan-kazan mantığıyla geliştirdiği yeni ortaklık sahada karşılık buluyor, ama eski defterlerin kapatılması gerekiyor. Fransa yönetimi geçmişin suçlarından pişmanlık ifadeleri kullanıyor, ama tazminat veya hesap verme konusunda bir adım atmıyor.” dedi.
YANLIŞ BİR AFRİKA SÖYLEMİ FRANSA’DA ARTIK GERİ DÖNÜLMEZ PUAN KAYBINA YOL AÇIYOR
Fransız siyasetçilerin Afrika’ya dair söylemlerinin azalmasını da yorumlayan Aydın, “70’li yıllardan itibaren Afrika gündemi Fransa siyasetinde önemliydi. Bugün iç sorunlar öncelikli. Yanlış bir Afrika söylemi, siyasetçiler için geri dönülmez puan kaybı anlamına geliyor. Bu nedenle Afrika siyasetin geri planına itildi” ifadelerini kullandı.
Afrika’daki yeni aktörler karşısında Macron’un tutumunu da değerlendiren Aydın, “Rusya, Türkiye ve Çin gibi ülkeler Afrika’da etkili. Fransa hala güçlü, ama ekonomik ve kültürel altyapı büyük ölçüde Fransızlara bağlı. Macron, bu yeni aktörleri neokolonyal girişimler olarak tanımlıyor ve etkisini korumaya çalışıyor.” dedi.

Afrika gençliğinin Fransa’ya bakışı üzerine de yorum yapan Aydın, “Genç kuşak Fransa’yı sömürgeci bir ülke olarak görüyor. Bilinçaltında öfke var ama ekonomik ve kültürel faktörlerden dolayı Fransa’ya gelmek hala cazip. Gençler geçmişi ve bugünü bilinçli bir şekilde takip ediyor” diye belirtti.
Kültürel etkiler üzerine de konuşan Ömer Aydın, Fransızca’nın öneminin azalmakta olduğunu, bazı ülkelerde resmi dil olarak kullanımının sona erdiğini, ancak Afrika ülkelerinin tamamen Fransız kültüründen kopmasının zor olduğunu söyledi. “Kültürel etkisi yavaş yavaş azalacak, ama uzun vadeli bir süreç. Afrikalılar kendi kültürlerini üretip sahip çıkmalıdır.” dedi.
Son olarak, Fransa’nın Afrika’dan tamamen çekilip çekilmediğini yorumlayan Aydın, fiziksel ve ekonomik olarak bir geri çekilme olduğunu, siyasi etkinin azaldığını ve kültürel uzaklaşmanın yavaş gerçekleştiğini aktardı. “Ama tarihsel bağlar hala güçlü. Eğer Afrikalılar birliklerini ve kültürlerini güçlendirirse Fransa’nın etkisi daha da azalacak” ifadeleriyle değerlendirmesini tamamladı.