1534’te Barbaros Hayreddin Paşa tarafından fethedilen Tunus, kısa bir süre sonra Habsburg İmparatoru Şarlken tarafından geri alınmış olsa da, 1574’te Uluç Ali Reis ve Sinan Paşa’nın kuşatmasıyla yeniden Osmanlı topraklarına katıldı. Böylece Tunus, 1881 yılına dek kesintisiz sürecek olan Osmanlı egemenliği altına girdi. 1591 yılında gerçekleşen darbe ile birlikte yönetim yerel güçlerin eline geçerek dayılar dönemi başladı. 1610-1637 yılları arasında görev yapan Yusuf Dayı’nın, Murad Bey’i göreve getirmesiyle Murâdîler dönemi başladı. Bu aile, XVIII. yüzyıl başlarına dek Tunus’un kaderini belirleyen temel siyasi aktörlerden biri oldu.
HÜSEYNÎLER VE ÖZERK YÖNETİMİN YÜKSELİŞİ
1705’te Girit kökenli Hüseyin Bey’in yönetimi devralmasıyla Hüseynîler hanedanı Tunus’a egemen oldu. İstanbul’la ilişkiler zamanla sembolik hale gelirken, beylerbeyilik unvanları İstanbul’dan alınsa da fiili iktidar Tunus beyi tarafından yürütüldü. Bu dönemde Tunus, Osmanlı idaresi içinde yüksek derecede özerk bir yönetime sahipti. İstanbul’dan uzaklaştıkça yerel güçler daha da etkinleşti. Kuloğulları olarak bilinen Türk kökenli nüfus, Tunus’un birçok bölgesinde önemli kamu görevlerine geldi. Mehdiye, Hammamet ve Cerbe Adası gibi bölgelerde yoğun şekilde yaşayan bu gruplar, özellikle Mehdiye’de baskın bir nüfuz oluşturdu.
TUNUS ANAYASASINDA BİR AZINLIK
Çeşitli kaynaklara göre sayıları 500 bin ile 2 milyon arasında değişen Tunus Türkleri, anayasal olarak tanınan bir azınlık grubudur. 2012 yılında Türkçenin eğitim müfredatına girmesiyle birlikte kültürel miras yeniden canlandırılmaya başlandı. Ekonomik olarak ise Souq el-Trouk (Türk Çarşısı) gibi bölgelerde varlıklarını sürdürmektedirler. Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyılda Durban ve Johannesburg’a fahri konsoloslar göndererek Güney Afrika ile resmi bağ kurdu. Cape Malay Müslümanlarının talebi üzerine gönderilen Ebu Bekir Efendi, bölgede İslam’ın öğretimi ve yayılmasında önemli rol oynadı. Cape Town’daki Bo-Kaap semti hâlâ Osmanlı izlerini taşıyor.
AFRO-TÜRKLERİN TARİHİ
Afrika’dan Osmanlı topraklarına getirilen veya göç eden Afrika kökenli insanlar zamanla Ege ve Akdeniz bölgelerine yerleşti. Sayıları bugün 5 bin ila 20 bin arasında değişen Afro-Türkler, sadece tarımda değil, ordu, sanat ve kültür alanlarında da önemli roller üstlendiler. Afro-Türklerin geleneksel kutlaması olan Dana Bayramı, 19. yüzyıldan 1920’lere kadar özellikle Manisa ve İzmir’de görkemli törenlerle kutlandı. Bugün bu gelenek, genç kuşaklar arasında yeniden canlandırılmaya çalışılıyor.
Türk tarihine adını yazdıran Afro-Türk kahramanlardan biri, Osmanlı’nın ilk siyah pilotu Ahmet Ali Çelikten’dir. Çanakkale’den Kurtuluş Savaşı’na kadar birçok cephede görev yaptı. Aynı şekilde Kuvayı Milliye mücadelesinin önemli simalarından Dayı Mesut ve Mavro Ali Osman Efe gibi isimler, Afro-Türklerin bağımsızlık savaşındaki rolünü gözler önüne seriyor. Bugün sayıları azalmış olsa da Afro-Türkler, hem kültürel mirasları hem de tarihsel katkılarıyla Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası olmaya devam ediyor. Ege’nin köylerinden Kurtuluş Savaşı cephelerine uzanan bu yolculuk, bir halkın sessiz ama derin izlerini günümüze taşıyor.
Kaynak: MİSAK