Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Afrika Birliği’nin (AB) danışma sürecine katılma talebini onayladı. Bu süreç, işgal altındaki Filistin topraklarında Birleşmiş Milletler’in (BM) faaliyetleriyle ilgili İsrail’in yükümlülüklerini ele alıyor. Kararla birlikte Afrika Birliği, bu konuda görüş bildirme ve uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirme yapma hakkı kazandı. AB’nin yazılı görüşünü sunması için 28 Şubat 2025’e kadar süre tanındı.
Bu karar, BM Genel Kurulu’nun 19 Aralık 2024 tarihli talebine dayanıyor. Genel Kurul, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki yükümlülüklerini belirlemek için UAD’den danışma görüşü istemişti. Süreç, İsrail’in Filistinli sivillere temel tedarik, insani yardım ve kalkınma desteği sağlama sorumluluklarını inceliyor. Ayrıca, BM ve diğer uluslararası kuruluşların faaliyetleri üzerindeki etkiler değerlendiriliyor.
AB’nin davaya katılma hakkı kazanması, Afrika kıtasının uluslararası hukuk ve insan hakları meselelerindeki diplomatik ağırlığını bir kez daha gözler önüne seriyor. UAD, Afrika Birliği’ne ek olarak İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Devletleri Birliği’nin de bu sürece katılmasına onay verdi. Bu gelişme, bölgesel örgütlerin küresel meselelerde daha etkin bir rol üstlenmeye devam ettiğini gösteriyor.
AFRİKA BİRLİĞİ’NDE GÖRÜŞ AYRILIĞI
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Afrika Birliği Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, kıtanın Filistin’e verdiği tarihi desteğin altını çizdi. Ancak Afrika Birliği içerisinde İsrail-Filistin meselesine dair görüş ayrılıklarının artması dikkat çekiyor. Güney Afrika ve Cezayir gibi ülkeler Filistin’e güçlü destek vermeye devam ederken, Kenya gibi bazı ülkeler ise İsrail ile savunma, tarım ve siber güvenlik alanlarında iş birliğini artırma yoluna gitti. Bu bölünmeler, İsrail’in 2021 yılında Afrika Birliği’nde gözlemci statüsü elde etmesiyle daha da belirgin hale gelmiş ve birlik içinde tartışmalara yol açmıştı.
Afrika Birliği’nin UAD danışma sürecine katılma hakkı kazanması, kıtanın uluslararası hukuk ve insan hakları meselelerinde artan etkisini ortaya koyuyor. Bu gelişme, Afrika’nın İsrail-Filistin meselesindeki rolü ve küresel diplomasiyle ilişkisi açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.