Malili Halima Cissé’nin Mayıs 2021’de dokuz bebek dünyaya getirmesi, beklenildiği gibi internette büyük yankı uyandırdı. Doktorların yediz beklediğini düşündüğü bir annenin, 30. haftada prematüre olarak doğan beş kız ve dört erkekten oluşan, dünyada hayatta kalan tek dokuzuzları dünyaya getirmesi adeta tıbbi bir mucizeydi. Büyük aileye sahip olmanın geleneksel olarak bir nimet sayıldığı Afrika’da bu haber, hayranlıktan çok daha fazlasını çağrıştırdı.

Halima ve bebekleri yalnızca bir tıp harikasını değil, aynı zamanda milyonlarca Afrikalı çifti etkileyen modern ve neredeyse gizli bir gerçeği de temsil ediyordu: kısırlık.
TRT Afrika’ya konuşan Kenya’nın Nairobi şehrindeki Footsteps To Fertility Centre’da danışman ve kısırlık uzmanı olarak görev yapan Dr. Wanjiru Ndegwa:
“Afrika’da doğurganlık sorunu olmadığı yönünde bir algı var.” diyor
“Yakın zamanda katıldığım bir seminerde Almanya’dan bir profesör, Afrika zaten aşırı nüfuslu olduğu için kısırlık konularına fon harcanmaması gerektiğini söyledi. Bunu duyduğumda yaşadığım şoku hayal edin.”
Nüfus büyüklüğü ile doğurganlık düzeyi arasında doğrudan bir ilişki yok. Bir ülkenin milyonlarca nüfusu olabilir ve buna rağmen yaygın kısırlık sorunları yaşayabilir.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre kısırlık, bir çiftin 12 ay veya daha uzun süre denemesine rağmen gebelik elde edememesi olarak tanımlanıyor. Küresel verilere göre, üreme çağındaki her altı kişiden biri hayatının bir döneminde bu sorunla karşılaşıyor.
DSÖ Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus:
“Kısırlık, zamanımızın en çok göz ardı edilen halk sağlığı sorunlarından biri ve dünya genelinde büyük bir eşitsizlik meselesidir.” sözlerine yer verdi.
“Milyonlarca insan bu yalnız yolculuğu yaşıyor. Yüksek bakım maliyetleri nedeniyle izole ediliyor, ucuz ama tehlikeli ve kanıtlanmamış tedavilere yöneltiliyor ya da çocuk sahibi olma umutları ile mali güvenlikleri arasında seçim yapmak zorunda bırakılıyor.”
İLK KÜRESEL REHBER
DSÖ’nün Kasım ayında yayımladığı, kısırlıkla ilgili ilk uluslararası rehber, korunma, tanı ve tedaviyi iyileştirmeyi hedefliyor. 40 maddelik bu tavsiye paketi, her aşamada maliyeti etkin seçeneklere yer verirken üreme sağlığının ulusal sağlık stratejilerine, hizmetlerine ve finansmanına entegre edilmesini savunuyor. Dr. Wanjiru:
“Kelimenin tam anlamıyla her şey eksik. Kısırlığı nasıl yöneteceğini bilen yeterli uzman yok. Yeterli tüp bebek (IVF) merkezi yok. Embriyolog yok. Bu alanda eğitim veren kurumlar yok.”
DSÖ rehberi, kısırlığın daha iyi klinik yönetimi için öneriler içeriyor. Aynı zamanda doğurganlık ve kısırlık hakkında bilgilendirme, yaşa bağlı faktörler, okul temelli hizmetler, birinci basamak sağlık hizmetleri ve üreme sağlığı tesisleri gibi alanlarda önleyici yatırımların artırılmasını talep ediyor.
BASKILAR VE DAMGALAMA
Kısırlıkla ilgili en büyük sorunlardan biri, özellikle biyolojik saatle yarıştığı varsayılan çiftler üzerindeki toplumsal baskı. Geleneksel toplumlarda, evlilikten sonra çocuk sahibi olamamanın sorumluluğu çoğu zaman kadına yükleniyor.

Bu durum, büyük ölçüde bilgisizlikten kaynaklanan bir damgalamaya yol açıyor. Dr. Wanjiru:
“Kısırlık söz konusu olduğunda yalnızca çift etkilenmiyor. Toplum da devreye giriyor ve bu durumla ilgili bir stigma oluşuyor. Bugün bile, bir kadın evlenmeden önce dahi aile kurması gerektiği fikrine uyması için baskı görüyor. Toplum sanki ‘Diplomalarını takdir ediyoruz ama yerine getirmen gereken başka bir önemli rol daha var’ diyor.”
Peki kısırlıkla ilgili sorular sadece kadınlara mı yöneltiliyor?
Dr. Wanjiru, Kenya’daki kliniklerde danışmanlık veya tedavi arayan erkek sayısında belirgin bir artış olduğunu söylüyor. Bu durum, daha fazla erkeğin sorunun kendilerinden kaynaklanabileceğini ya da çözümün bir parçası olmaları gerektiğini kabul ettiğini gösteriyor.
MEVCUT TEDAVİLER
DSÖ rehberi, tedavi edilmemiş cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve tütün kullanımı gibi kısırlık risk faktörlerinin ele alınmasının önemini vurguluyor. Hamile kalmayı planlayan ya da denemekte olan bireyler ve çiftler için sağlıklı beslenme, egzersiz ve tütünü bırakma gibi yaşam tarzı değişiklikleri öneriliyor. Doktorlar, insanlara erken yaşta doğurganlık ve kısırlık hakkında bilgi verilmesinin bilinçli aile planlaması kararları almalarına yardımcı olabileceğini söylüyor.
Peki bir kişi ne zaman araştırma yapmalı ya da kısırlık tedavisi aramalı?
“Bir aydır birlikte olup hamile kalamadıkları için şaşıran çiftlerle karşılaştım.” diyor Dr. Wanjiru.
“Onlara bunun bir ayda olmak zorunda olmadığını söylüyorum. Endişelenmeden önce en az bir yıl denemelerini tavsiye ediyorum. Erken ya da sık testlere koşmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum.”
Kısırlığın depresyon, anksiyete ve sosyal izolasyona yol açabileceğini kabul eden DSÖ rehberi, etkilenen herkes için psikososyal desteğe sürekli erişimin sağlanması gerektiğini vurguluyor. DSÖ ayrıca ülkeleri, kendi sağlık politikalarını gözden geçirmeye ve kısırlık eğilimlerini izlemeye çağırıyor. Bu büyüyen sorunla mücadelede başarılı stratejilerin uygulanması; sağlık bakanlıkları, sağlık meslek örgütleri, sivil toplum ve hasta grupları arasında iş birliği gerektiriyor.
Uzmanlar, tedavilerin mevcut olduğunu ancak bunların büyük ölçüde bireyin ya da çiftin neden çocuk sahibi olamadığına bağlı olduğunu söylüyor. Dr. Wanjiru:
“Çözümler var, doğru tedavi, kısırlığınızın nedenine bağlıdır.”
Kısırlıkla karşı karşıya kalan çoğu Afrikalı çift için bugün asıl zorluk, tedavilerin var olduğunu bilmek ile bu tedavilere yönelmek arasındaki uçurumu kapatabilmek.
Kaynak: TRT Afrika

