Somalililer zayıflıktan kaçmıyor; sınırlarının çok ötesinde kurgulanan savaşlardan kaçıyor. Dirençleri, dünyanın gömmeye çalıştığı ama silmeyi başaramadığı bir hikâye olmaya devam ediyor.
Bu gerçeği, Nairobi’nin Eastleigh semtinde geçirdiğim bir öğleden sonra daha net anladım. Eastleigh’de hayat hiç durmaz. Matatuların uğultusu, seyyar satıcıların sesleri, mangallardan yükselen tütsüler ve kakuleli çayın kokusu havada birbirine karışır.
Bu karmaşanın ortasında, henüz 19 yaşında bir genç, bir benzin istasyonunda yakıt kamyonlarını büyük bir otoriteyle yönlendiriyordu. Faturaları kontrol ediyor, teslimatları müzakere ediyor, hataları soğukkanlılıkla düzeltiyordu. Bu güven, çoğu insanın yıllar sonra edinebileceği türdendi.
SOMALİLİLER NASIL İŞ KURUYOR?
Yanımda duran biri, merak kılığına bürünmüş o tanıdık şüpheyle mırıldandı: “Somalililer bu kadar genç yaşta işi nasıl kuruyor? Para nereden geliyor?” Tonunda gizli bir itham vardı; başarı bu kadar kolay görünmemeliydi.
Oysa gerçeği bilenler için cevap açıktı. Bu genç bir bankaya gitmemişti. Gitmesine de gerek yoktu. Arkasında dünyanın çoğu zaman görmezden geldiği bir sistem vardı: Toronto’daki amcaların biriktirdiği tasarruflar, Doha’daki kuzenlerin katkıları, Londra’daki bir kardeşin gönderdiği pay ve Mogadişu’daki yaşlıların verdiği güvence.
Faiz yoktu. Evrak yoktu. Teminat yoktu. Sadece güven vardı. Somali Göçebe Kodu’nun temel para birimi buydu.
Bu an, Somalililerin neden yükseldiğini açıkça gösteriyordu: Çünkü dünya onlara alan açtığı için değil, modern devletten daha eski bir sistemi yanlarında taşıdıkları için.
GÖÇÜN ARDINDAKİ GERÇEK
Somalililerin başarısı açıklanamadığında, ona karşı bir öfke doğuyor. Öfke, saldırıyı beraberinde getiriyor. Kimse meyvesiz ağaca taş atmaz. Taşlar, meyvesi bol olan ağaca atılır. Somalililer işte o ağaçtır.
Avrupa’da hareketlilikleri “istikrarsızlık” olarak etiketlenir.
Kuzey Amerika’da birliktelikleri “gizlilik” diye tanımlanır.
Afrika’da ticaretteki hızları komplo teorilerini tetikler.
Faize dayalı bankacılığa mesafeleri ise “entegrasyon sorunu” olarak sunulur.
Oysa Somalililerin geçmek zorunda kaldığı coğrafyalar bilinseydi, bu klişeler silah haline getirilmeden önce belki bir duraksama yaşanırdı.
DARİEN GAP VE AKDENİZ: YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDA
Somalililerin geçtiği ilk duraklardan biri Darien Gap’tir. Bataklıklar, uçurumlar, şiddetli nehirler ve isimsiz mezarlarla dolu bu bölge, hayata meydan okur. İnsanlar burayı geçer çünkü evde kalmak çoğu zaman kesin ölüm anlamına gelir: Eş-Şebab saldırıları, silahlı gruplar, işsizlik ve zayıf bir pasaport.
Ardından Akdeniz gelir. Umutla dehşetin buluştuğu bir mezarlık. Binlerce Somalili, daha güvenli bir hayat ararken bu sularda kayboldu. Buna rağmen, bugün dünyanın dört bir yanında hastaneler kuran, parlamentolarda görev alan ve her yıl ülkesine 1,5 milyar dolardan fazla para gönderen bir diaspora doğdu.
GÖÇ DEĞİL, CEZALANDIRMA
Ridwan Ahmed’in hikâyesi bu acıyı somutlaştırıyor. İzmir’den Yunanistan’a geçerken bindiği şişme bot, Yunan sahil güvenliği tarafından durduruldu. Bot çarpıldı, motoru söküldü ve karanlık sulara atıldı. Panik anında Ridwan’ın en yakın arkadaşı denize atladı ve bir daha görülmedi.
Ridwan hayatta kaldı. Ancak yaşadıkları bir göç değil, bir cezalandırmaydı.
GÖÇEBE KODU
Somali Göçebe Kodu yazılı değildir. Kuraklık, savaş ve belirsizlikle insanların ruhuna kazınmıştır. Temel ilkesi şudur: Hareket düzensizlik değildir; disiplindir.
Bu sistemde:
- Güven, evrakın yerini alır.
- İtibar, teminatın yerine geçer.
- Aile ve klan sorumluluğu, kredi sistemlerinin yerini tutar.
- Bürokrasi yerine hız esastır.
- Korkunun yerini uyum alma becerisi alır.
Bu yüzden Somalililer nereye giderse gitsin yeniden ayağa kalkar.
KÜRESEL BİR SİYASİ GÜÇ
Bir zamanlar dağınık görülen Somali diasporası bugün küresel bir siyasi güçtür. ABD’de Kongre’de, Avrupa’da yerel ve ulusal meclislerde, Afrika ve Körfez ülkelerinde yönetim kademelerinde Somali kökenli isimler görev yapıyor.
Bu artık dağılmış bir halk değil; Minneapolis’ten Helsinki’ye, Londra’dan Melbourne’e uzanan küresel bir ağdır.
MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANIR
Somalililere yönelik saldırıların nedeni zayıflık değil, dirençtir. Dünya, kendiliğinden ayağa kalkan, kimliğinden vazgeçmeden ayakta kalan bir halktan rahatsızlık duyar.
Dünya Somalilileri defalarca gömmeye çalıştı ama bir gerçeği unuttu:
Somalililer tohumdur. Ve tohumlar her zaman yeniden filizlenir.
Kaynak: TRT Afrika, Mohamed Mahmud Allaale

