G20 liderlerinin Güney Afrika’da toplanmasına kısa süre kala, çocuk işçiliği üzerine çalışmalar yürüten insan hakları aktivisti Fernando Morales-de la Cruz, dünyanın en büyük ekonomilerini çocuk işçiliğini mümkün kılan ekonomik sisteme karşı adım atmaya çağırdı. Morales-de la Cruz, devletlerin ve küresel şirketlerin çocuk işçiliğinden doğrudan ekonomik fayda elde ettiğini savunarak:
“Elimizdeki sistem değişmeden çocuk işçiliğini azaltmamız mümkün değil” sözlerine yer verdi.
BÜYÜK ŞİRKETLERDE BU USULSÜZLÜĞÜN İÇİNDE
Aktivist, sürdürülebilir kalkınma hedeflerindeki taahhütlere rağmen ülkelerin çocuk işçiliğini sona erdirmede gerçekçi bir plan ortaya koymadığını belirterek:
“Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni kabul ettiklerinde çocuk işçiliğini 2025’e kadar bitirme sözü verdiler. Ancak hiçbir ülkenin şirket tedarik zincirlerindeki çocuk işçiliğini ortadan kaldırmaya yönelik gerçek bir planı yok. Tüm çocuk işçiliğini ortadan kaldırmak son derece zor, çünkü yoksulluğu ortadan kaldırmak gerekiyor.” ifadelerine yer verdi.
Morales-de la Cruz, büyük şirketleri sert bir dille eleştirerek şu ifadeleri kullandı:
“Dünyanın en büyük 2 bin şirketinden hiçbiri çocuk işçiliğinden tamamen arınmış olduğunu iddia edemez. Yüzlerce şirket, maliyetleri düşürmek ve kârı artırmak için tedarik zincirlerinde yüz binlerce çocuğu sömürüyor. Bu artık durmalı.”
”DEVLETLER ÇOCUK İŞÇİLİĞİNDEN KAZANÇ SAĞLIYOR”
Aktiviste göre, yalnızca şirketler değil, güçlü devletler de çocuk işçiliğinden dolaylı kazanç elde ediyor. Morales-de la Cruz özellikle Norveç’i örnek göstererek:
“Norveç devleti, 2,1 trilyon dolarlık varlığı yöneten dünyanın en büyük yatırımcısı. 9.000 şirkette hissesi var. Çocuk işçiliğini kullanan yüzlerce şirkete yatırım yaparak, milyonlarca çocuğun sömürülmesinden kâr elde ediyor.”

Oslo’da kısa süre önce alınan kararla Norveç Parlamentosu, Merkez Bankası’nın etik yatırım kurallarını askıya alma yönünde bir adım atmıştı. Morales-de la Cruz bu kararın, “Norveç’in çocuk işçiliği ve zorla çalıştırmadan yararlanan şirketlerde kâr elde etmeye devam edeceği” anlamına geldiğini söyledi. Aktivist, Avrupa ülkelerinin de düşük fiyat politikalarıyla çocuk işçiliğini teşvik eden tedarik zincirlerinden yarar sağladığını belirtti.
“Avrupa hükümetlerinin ‘adil ticaret’ veya ‘etik’ dediği sömürüye dayalı iş modelleri yüzünden AB, kahve, kakao ve diğer birçok ürünü üreten kırsal toplulukların yaşadığı yoksulluğun ve çocuk işçiliğinin en büyük finansal faydalanıcısı konumunda.”
Küresel Güney’deki hükümetlere de çağrıda bulunan Morales-de la Cruz, şu ifadeleri kullandı:
“Bu ülkeler adil ve şeffaf çiftlik çıkış fiyatlarını talep etmeli, işçilere insanca yaşayacak bir gelir sağlamalı ve şirketlerin üretim yaptıkları ülkelerde vergi ödemesini güvence altına almalı.”
ŞİRKETLERİN SÖYLEMLERİ BU DURUMLA ÇELİŞİYOR
Birçok büyük şirketin “sıfır tolerans” politikası açıkladığını ancak bunun çoğu zaman kağıt üzerinde kaldığını söyleyen Morales-de la Cruz, hükümetlerin, STK’ların ve gazetecilerin çocuk işçiliği konusunda güçlü şirketlere karşı yeterince kararlı durmadığını savundu.
“Çoğu şirket, çocuk işçiliğine sıfır tolerans ve ‘etik tedarik’ söylemlerinin arkasına saklanıyor. Çünkü hükümetler, birçok STK ve gazeteci güçlü şirketlerin sömürdüğü çocukları savunmaya cesaret edemiyor.” sözlerine yer verdi.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) söylemlerini de eleştiren aktivist, şu değerlendirmeyi yaptı:
“WEF 55 yıldır ‘Dünyanın Durumunu İyileştirmek’ iddiasında. Oysa katılımcıları ve üyeleri olan 2 bin 500 şirketin tedarik zincirlerinde 75 milyondan fazla çocuk çalışıyor.”
Gazetecileri çocuk işçiliği konusunda daha cesur araştırmalar yapmaya davet eden Morales-de la Cruz:
“Gazeteciler üretimde ödenen gerçek fiyatları ve ücretleri araştırmalı. Çünkü sömürünün gizlenemediği yer tam olarak orasıdır. Çocukların sömürülmesine karşı tarafsız kalmayın.” çağrısına yer verdi.
ÇÖZÜMÜN ANAHTARI
Aktiviste göre çocuk işçiliğini azaltmanın yolu, düşük gelirli ülkelerdeki üreticilerin ve işçilerin gelirini artırmaktan geçiyor. Ancak Morales-de la Cruz, Küresel Güney liderlerinin bu konuda yeterince baskı yapmadığını düşünüyor. Cruz:
“2007’den bu yana 15 kez WEF’e gittim. Hiçbir zaman Küresel Güney’den bir grup liderin, şirketlere veya G7, AB, Norveç ya da İsviçre hükümetlerine ürünleri için adil fiyat ödemeleri gerektiğini söylediğini görmedim.”
Özellikle kahve sektöründeki adaletsizliği örnek göstererek:
“Latin Amerika dünya kahvesinin yaklaşık %60’ını üretiyor. Buna rağmen bölge liderleri, bugün kahve fiyatının enflasyona göre iki yüzyıl önceki fiyatlardan bile düşük olduğunu dile getirmedi. Kahve üreticileri, tüketicilerin ödediği fiyatın ortalama %2’sinden, hatta çoğu zaman yalnızca %1’inden bile daha azını alıyor. Çiftçilere fincan başına en az 0,10 dolar ödenmeli.”
Güncel çiftlik çıkış fiyatlarının yetersiz olduğunu vurgulayan aktivist:
“Şu anki farm-gate fiyatı, çiftçilerin onurlu bir yaşam sürdürebilmesi için gerekenin yarısından bile az.” açıklamasına yer verdi.

Çocuk işçiliğinin yalnızca tarımsal ürünlerde değil; kobalt ve altın gibi madenlerde de yoğun biçimde görüldüğünü belirten Morales-de la Cruz, şirketleri şu sözlerle eleştirdi:
“Bu endüstrilerin iş modeli inanılmaz derecede acımasız. Hükümetler şirketleri değişime zorlamalı.”
Kaynak: AA

