Afrika’da küresel yatırım akışlarında önemli bir değişim yaşandı. Amerika Birleşik Devletleri, 2023 yılında doğrudan yabancı yatırımlarda Çin’i geride bırakarak kıtanın en büyük yatırımcısı konumuna yükseldi. Bu gelişme, teknoloji ve savunma için kritik öneme sahip minerallerin güvence altına alınmasına yönelik stratejik bir hamle olarak değerlendiriliyor.
Johns Hopkins Üniversitesi Çin-Afrika Araştırma Girişimi’nin (CARI) verilerine göre ABD’nin Afrika’ya doğrudan yatırım akışı 2023’te 7,8 milyar dolara ulaştı. Çin’in aynı yıl Afrika’ya yatırımı 4 milyar dolar olarak kaydedildi. Böylece Washington, 2012’den bu yana ilk kez Afrika’da yabancı yatırımcılıkta birinci sıraya yerleşmiş oldu.
KRİTİK MİNERALLER İÇİN REKABET
Bu değişimin merkezinde, Afrika’nın lityum, kobalt, nadir toprak elementleri ve tungsten gibi kritik mineraller bakımından zengin olması bulunuyor. Söz konusu mineraller elektrikli araçlar, ileri teknoloji ürünleri ve askeri sistemler için vazgeçilmez.
Uzun yıllardır bu pazarda üstünlük sağlayan Çin, hem madencilik yatırımları hem de işleme zincirleri üzerindeki kontrolüyle öne çıkıyordu. Pekin’in zaman zaman ihracatı sınırlama yönündeki tehditleri ise Washington’da stratejik bir karşı hamle ihtiyacını tetikledi.
Bir sektör analisti, “ABD kritik mineraller yarışında arayı kapatmaya çalışıyor ve Afrika bu stratejinin merkezinde” değerlendirmesinde bulundu. Analiste göre bu durum yalnızca ticari değil, aynı zamanda jeopolitik riskleri azaltma girişimi.
ABD’NİN ARACI: DFC VE STRATEJİK KALKINMA FİNANSMANI
ABD’nin Afrika’daki yatırım atağını yöneten kurumların başında 2019’da kurulan ABD Uluslararası Kalkınma Finans Kurumu (DFC) geliyor. Kurum, açıkça ABD dış politika önceliklerini destekleme ve Çin’in devlet destekli yatırımlarına alternatif sunma misyonuyla hareket ediyor.
Bu yaklaşım somut yatırımlara da yansıyor. Geçtiğimiz yıl Ruandalı madencilik şirketi Trinity Metals, kalay, tantal ve tungsten madenlerini geliştirmek üzere DFC’den 3,9 milyon dolarlık destek aldı. Şirket Başkanı Shawn McCormick, ABD ile ticari bağların güçlendiğini belirtirken, kararların piyasa koşullarına göre verildiğini vurguladı.
Trinity Metals bugün Rwandalı tungsten’i Pennsylvania’daki bir işleme tesisine gönderiyor; kalay için de bir ABD eritme tesisiyle anlaşma yapılmış durumda. McCormick ayrıca şirketin çatışmasız ve etik üretim standartlarına bağlı kaldığını belirtiyor.
AFRİKA ÜLKELERİ DEĞER ZİNCİRİNDE DAHA FAZLA PAY TALEP EDİYOR
Artan ABD ilgisi Afrika ülkeleri için hem fırsat hem de sınav niteliğinde. Uzmanlar, kıtanın kendi çıkarlarını önceleyen bir müzakere yaklaşımı benimsemesi gerektiğini vurguluyor.
FNB Namibia ekonomisti Sepo Haimambo, “Amerikalıların Afrika’nın çıkarlarını gözeten maddeleri kendiliğinden masaya getirmesini beklemek gerçekçi olmaz. Afrika ne istediğini net biçimde belirlemeli” dedi.
Haimambo’ya göre ham madde ihracatının ötesine geçmek gerekiyor. Ülkeler, üretim ortaklığı, yerel hissedarlık ve ortak girişim modelleri talep ederek daha fazla katma değer yaratabilir. Bunun uzun vadede eğitim ve sağlık gibi alanlara yatırım yapacak egemen fonların oluşmasına katkı sağlayabileceğini ifade ediyor.
Bu doğrultuda mineral işleme faaliyetlerinin kıta içinde yapılması en önemli taleplerden biri. Bu model, bazı ABD şirketleri tarafından da benimseniyor. Amerikan Resources Corporation’a bağlı ReElement Africa, Güney Afrika’nın Gauteng bölgesinde kritik mineraller için bir rafineri inşa ediyor.
CEO Ben Kincaid, “Kaynak sahasının yanında rafineri kurabilmek, daha fazla değerin Afrika’da kalması, iş gücünün gelişmesi ve ekonomik büyüme açısından son derece değerli” şeklinde konuştu.
REKABET VE ZORLUKLAR
ABD yatırımlarındaki artışa rağmen Washington’ın Afrika politikasının geçmişte kendi kendini sınırlayan hataları da oldu. Carnegie Mellon Üniversitesi’nden Ekonomi Profesörü Lee Branstetter, Trump döneminde bazı Afrika ülkelerine uygulanan tarifelerin diplomatik açıdan olumsuz etki yarattığını hatırlattı.
Branstetter, “Tarifeler olmasaydı ABD, Çin projelerine duyulan hoşnutsuzluktan daha güçlü şekilde faydalanabilirdi” dedi.
Öte yandan ABD-Çin rekabeti Afrika için tek senaryo değil. Haimambo, Brezilya, Hindistan ve Japonya gibi diğer küresel güçlerin de kıtaya yönelik artan ilgisine dikkat çekiyor. Bu durum, Afrika ülkelerine daha fazla pazarlık gücü sunabilir ve yatırımların sürdürülebilir, uzun vadeli kalkınmaya dönüşmesi için yeni fırsatlar yaratabilir.

