Milli İstihbarat Akademisi, “Türkiye–Somali İlişkileri: Çok Boyutlu Bir Ortaklık Modeli” başlıklı kapsamlı analiz raporunu yayımladı. Raporda, Türkiye’nin 2011 yılından bu yana Somali ile geliştirdiği ilişkilerin yalnızca insani yardımla sınırlı kalmadığı, güvenlikten ekonomiye, kalkınmadan diplomasiye uzanan çok boyutlu bir stratejik ortaklığa dönüştüğü vurgulanıyor.
RAPORDA ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR

- Güvenlik ve Savunma İş Birliği:
2017’de açılan TÜRKSOM Askerî Eğitim Üssü, Türkiye’nin yurt dışındaki en büyük askeri tesislerinden biri olarak öne çıkıyor. Bugüne kadar 10 binden fazla Somalili askerin eğitim aldığı üs, Somali ordusunun yeniden inşasında kritik rol oynuyor.
8 Şubat 2024’te imzalanan Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması ise Türk donanmasına Somali karasularını 10 yıl süreyle korsanlık ve yasa dışı balıkçılığa karşı koruma yetkisi veriyor. Raporda ayrıca Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) yürüttüğü operasyonlar ve terörle mücadelede Somali ile artan istihbarat paylaşımı da dikkat çekiyor. Türkiye’nin eğittiği Gorgor birliklerinin el-Şebab’a karşı operasyonlarda ön saflarda görev aldığı belirtiliyor.
- Ekonomik ve Enerji İş Birlikleri:
2024’te imzalanan anlaşmalarla TPAO, Somali açıklarında üç blokta petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına başladı. Bu kapsamda Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi bölgeye gönderildi. Türkiye ayrıca Mogadişu Limanı’nın işletilmesi, Aden Adde Uluslararası Havalimanı’nın modernizasyonu ve Türk Hava Yolları’nın doğrudan uçuşlarıyla Somali’nin ekonomik entegrasyonuna katkı sağladı.
Balıkçılık alanında da iş birliği güçlendi; 2018 tarihli Mutabakat Zaptı ile Türk tekneleri Somali sularında yasal avlanma hakkı elde etti ve yasa dışı balıkçılıkla mücadeleye destek sağlandı.

- İnsani Diplomasi ve Kalkınma Desteği:
TİKA, AFAD, Türk Kızılay, YTB, Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Maarif Vakfı gibi kurumların koordineli çalışmalarıyla Somali’de sürdürülebilir kalkınma destekleniyor. Recep Tayyip Erdoğan Eğitim ve Araştırma Hastanesi sağlık hizmetlerinde örnek gösterilirken, Türkiye Bursları kapsamında 10 binden fazla Somalili öğrenci Türkiye’de eğitim fırsatı buldu. Raporda bu sürecin, Türkiye’nin klasik dış yardım anlayışından yerel kapasiteyi güçlendiren bir ortaklığa geçişini temsil ettiği vurgulanıyor.
- Bölgesel Diplomasi ve Arabuluculuk:
2024 başında Etiyopya ile Somaliland arasındaki gerginlik sonrasında Türkiye’nin öncülüğünde başlatılan Ankara Süreci, bölgesel istikrar için önemli bir diplomatik platform olarak öne çıktı. Aralık 2024’te imzalanan Ankara Deklarasyonu ile Türkiye, Afrika Boynuzu’nda istikrarı önceleyen, çatışma riskini azaltan ve diyalogu teşvik eden “dengeleyici güç” konumunu pekiştirdi. Ayrıca Türkiye’nin desteğinin, Somali’nin 2024’te BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesinde etkili olduğu ifade ediliyor.

RAPORUN ÖNEMİ
Milli İstihbarat Akademisi’nin raporu, Türkiye’nin Afrika politikasındaki dönüşümü ve Somali ile kurulan stratejik ortaklığın çok boyutlu yapısını bütüncül biçimde ele alması bakımından dikkat çekiyor. Rapordaki bulgular, Türkiye’nin Afrika kıtasına yönelik politikasında “ortak kazanım” ve “yerel kapasite inşası” kavramlarını merkeze alan yeni bir paradigma oluşturduğunu gösteriyor. Somali örneği üzerinden şekillenen bu yaklaşım, klasik yardım politikalarının ötesine geçerek, hem devlet kurumlarının hem de toplumun yeniden inşasına katkı sunan uzun vadeli bir stratejik ortaklık vizyonunu yansıtıyor. Böylece Türkiye, Afrika’da yalnızca ekonomik çıkarları gözeten bir aktör değil, aynı zamanda barış, güvenlik ve kalkınmayı bütünleştiren bir normatif güç olarak konumlanıyor.
Diğer yandan, raporun ortaya koyduğu veriler, Türkiye-Somali ilişkilerinin gelecekte bölgesel diplomaside model teşkil etme potansiyeline sahip olduğunu ortaya koyuyor. Güvenlik, enerji, eğitim ve insani diplomasi alanlarındaki bu bütünleşik yaklaşım; Afrika Boynuzu’nda sürdürülebilir istikrarın sağlanması, yerel yönetim kapasitesinin güçlendirilmesi ve uluslararası sistemde daha dengeli bir temsilin desteklenmesi açısından stratejik önem taşıyor. Bu yönüyle rapor, Türkiye’nin Afrika’daki varlığını sadece bölgesel değil, küresel ölçekte bir iş birliği vizyonu olarak yeniden tanımlıyor.

