Madagaskar’da haftalardır devam eden protestolar, ülkeyi yeniden askerî darbe tartışmalarının merkezine taşıdı. Cumhurbaşkanı Andry Rajoelina, “Gen Z Mada” olarak bilinen gençlik hareketinin başlattığı protesto gösterilerini, henüz sürecin başındayken “darbe girişimi” olarak nitelendirdi. Rajoelina, protestoları yönetebilmek için kısa süre içinde başbakanı görevden alarak General Ruphin Fortunat Zafisambo’yu göreve atadı. Ardından yurt dışına kaçarak, buradan yaptığı açıklamayla Ulusal Meclis’i feshettiğini duyurdu. 2009 yılında bizzat bir darbeyle iktidara gelen bir liderin bugün benzer bir krizle karşı karşıya kalması, Madagaskar’ın siyasi tarihindeki tekrarlayan iktidar döngüsünü bir kez daha gündeme taşıdı.
PROTESTOLARDAN DARBENİN EŞİĞİNE
Afrika’nın güneydoğusunda yer alan bir ada ülkesi olan Madagaskar’da, kronik elektrik ve su kesintilerine yönelik başlayan protestolar kısa sürede hükümet karşıtı gösterilere dönüştü. Günde sekiz saati bulan bu kesintiler nedeniyle halk, cumhurbaşkanının istifasını talep etmeye başladı. Cumhurbaşkanı Andry Rajoelina, göstericilerle görüşmeyi ve bir yıl içinde kesintilerin giderileceğini, aksi hâlde istifa edeceğini açıklasa da, protestolar dinmedi.

Gösteriler ”GenZ Mada” adlı gençlik hareketi tarafından başlatıldı ve aynı hareket tarafından yönetilmeye devam ediyor. Sosyal medya üzerinden örgütlenen bu hareket, kısa süre için oldukça güçlü bir kitle edinerek protestoları yürütmeye devam ediyor. Doç. Dr. Mürsel Bayram, bu süreci şöyle açıklıyor:
“Bu protestolar bir darbe teşebbüsünü yahut bir hükümet değişikliğini tetikledi. Ülkedeki elektrik ve su kesintileri ciddi bir problem oluşturuyordu. ”

Rajoelina’nın ”diyalog” çağrısı ve başbakan değişikliği sokağı sakinleştiremedi. Protestolar büyüdü, ordu içindeki bazı birlikler hükümet emirlerine uymamaya başladı. Başkent Antananarivo’da stratejik noktalarda eylemler sürerken, askerî yetkililer geçici yönetim sinyalleri vermeye başladı.
DARBELERLE ŞEKİLLENEN SİYASİ TARİH
Madagaskar, bağımsızlığını kazandığı 1960 yılından bu yana siyasi istikrarını bir türlü sağlayamayan ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. Bayram, ülkenin “darbeler zincirini” şu kronolojiyle anlatıyor:
“Madagaskar hem askerî darbelere hem halk hareketlerine alışkın bir ülke. Bağımısızlığın ardından ülkedeki ilk darbe 1972’de gerçekleşti. 1975’te ikinci bir cunta içi darbe yaşandı. Her iki darbe de sosyalist bir askerî rejimi beraberinde getirdi.”

1975’ten 1993’e kadar iktidarda kalan “Kızıl Amiral” lakaplı Didier Ratsiraka, uzun yıllar sosyalist çizgide bir yönetim sürdürdü. 1993’te bir halk hareketi sonucu görevi bıraktı, ancak 1996’da yeniden seçilerek iktidara döndü. O dönemde Ratsiraka ile “genç iş insanı” Marc Ravalomanana arasında yaşanan iktidar mücadelesi, 2002’de Ravalomanana’nın lehine sonuçlandı.

Ravalomanana, 2002–2009 arasında cumhurbaşkanlığı yaptı. Bu dönemde ülkedeki Fransa etkisini dengelemeye çalışarak ABD, Çin Halk Cumhuriyeti ve Güney Kore ile ikili ilişkilerini geliştirdi hatta İngilizce’yi ikinci resmî dil olarak kabul etti. Bayram, bu dönemde alınan kararların ve dış aktörlerin ülkedeki nüfuz mücadelesinin halk tarafından tepkiyle karşılandığını belirtti:
“Madagaskar topraklarının yabancı bir ülkeye (burada özellikle Güney Kore’ye) peşkeş çekildiği ve Cumhurbaşkanlığı makamının Ravalomanana tarafından kendi ticari menfaatleri için kullanıldığı yönünde eleştiriler yükseldi.”

Bu eleştiriler 2009’da hükümet karşıtı protestolara dönüştü. Rajoelina, o dönem Antananarivo Belediye Başkanı olarak muhalefetin başındaydı, yaşanan karışıklık ve CAPSAT adı verilen ordu içindeki bir askeri birimin desteğiyle iktidara geldi.
Rajoelina, 2009’daki darbe sürecinde Fransız Büyükelçiliği’ne sığınmış, ardından kendisini cumhurbaşkanı ilan etmişti. Bu detay, Rajoelina’nın yönetimi sırasındaki Fransız yanlısı tavrını anlamak için önemli bir yere sahip.
RAJOELİNA VE FRANSA ARASINDAKİ YAKIN İLİŞKİ
Rajoelina, 2009’daki iktidara gelişinin ardından Fransa ile ilişkilerini daha da güçlendirdi.
Bayram, bu döneme dair önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor:
“Rajoelina’nın babası vasıtasıyla hak kazandığı Fransız vatandaşlığı vardı. Bunu 2014’te resmen tescil ettirdi. Kendisi, eşi ve üç çocuğu için de Fransız vatandaşlığı aldı.”

Bu durum, o dönem ülkede “çifte sadakat” tartışmalarını beraberinde getirdi. Son protestolarda ise Rajoelina’nın ülkeyi bir Fransız helikopteriyle terk etmesi yine bir diğer dikkat çeken unsur. Edinilen son bilgiye göre Rajoelina’nın, Réunion Adası’na, oradan da Dubai’ye gitti belirtiliyor.
Rajoelina, protesto başında yaptığı ”darbe” iddialarının yerini kısa süre içinde kendisine yönelik bir “suikast teşebbüsü” iddiaları aldı. Doç Dr. Mürsel Bayram, benzer bir olayın 2021’de de yaşandığını şu sözlerle açıklıyor:
“Rajoelina’ya yönelik 2021’deki suikast planı iddiaları vardı. Bu planda adı geçenlerden biri de, Fransız kökenli eski albay Paul Rafanoharana‘ydı. Kendisi Rajoelina’nın diplomatik danışmanlığını yapmış bir isimdi. Bu isim tutuklandıktan sonra; ‘Rajoelina iktidarda kalabilmek için insanları öldürmek de dâhil her şeyi yapmaya hazır mafyatik bir çetenin esiridir.’ açıklamalarında bulunmuştu.”

Ülkeyi terk etmeden önce Rafanoharana’yı affettiğini belirten Rajoelina’nın bu adımı, Fransa’ya yönelik ”son bir taviz” olarak yorumlandı. Şu anki gençlik protestolarına destek veren Rafanoharana’nın sorgulandığı dönemden kalma açıklamaları yeniden gündeme geldi. Rafanoharana:
”Rajoelina kendisinin ve ailesinin güvenliğinden endişe etmeli. Uluslararası toplum ve baştan beri onu destekleyen Fransa şunu anlamalı; Rajoelina, etrafında böyle bir mafya olduğu ve iktidarda kalmaya devam ettiği müddetçe Madagaskar’da bundan böyle bağımsız ve serbest seçimler mümkün olmayacaktır.” sözleri ile cumhurbaşkanının bir kukla gibi yönetildiğini ifade etmişti.
ORDU İÇİNDEKİ DENGELER DEĞİŞTİ
Madagaskar ordusu içindeki dengeler de değişti. 2009’daki darbede Rajoelina’yı destekleyen CAPSAT (Corps d’Administration des Personnels et des Services Techniques) birliği, bu kez protestocuların yanında yer aldı. Bayram:
“CAPSAT askerleri, 2009’da Rajoelina’yı iktidara taşımıştı. Şimdi aynı birlik, onun iktidardan düşmesi için yapılan protestolarda halkın yanında yer alıyor.” sözlerine yer verdi.

Rojaelina, General Ruphin Fortunat Zafisambo‘yu başbakanlık görevine atayarak ordunun desteğini elinde tutma hedefine ulaşamadı.
Ordu içindeki bölünme de giderek hızlandı. Gendarmerie Nationale ve CAPSAT arasında ayrışma yaşanırken, askerî yetkililer kendi genelkurmay başkanlarını atadı. Philéas Rakotomalala (Pikulas), geçici Genelkurmay Başkanı olarak atandı.

Bu gelişmelerin ardından Albay Michel Randrianirina, ordu yönetimini devraldığını ve bir askerî konsey kurarak sivil yönetime geçiş sürecini planladıklarını açıkladı. Ayrıca Haute Cour Constitutionnelle (Yüksek Anayasa Mahkemesi)’nin yetkilerinin de askıya alındığı ve iki yıl içinde referandum yapılacağı bildirildi.
JEOPOLİTİK MÜCADELE VE HALKIN YORGUNLUĞU
Madagaskar’daki kriz, yalnızca kötü bir iç siyasetin sonucundan ibaret değil. Doç. Dr. Mürsel Bayram, ülkenin uluslararası rekabetin de tam ortasında olduğuna dikkat çekiyor.
“Madagaskar, Hint Okyanusu’nda stratejik bir konumda. Fransa, ABD, Çin, Türkiye, İran ve Körfez ülkeleri burada nüfuz kazanmak için yarışıyor.”
Bayram’a göre, özellikle son yıllarda Türkiye’nin insani yardım ve ekonomik yatırımları özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinin ardından hızla arttı. Aynı şekilde Çin ve Körfez ülkeleri de bölgede ki etkilerini arttırıyor. Bununla birlikte bu ada ülkesi Soğuk Savaş’ın başlangıcından itibaren NATO içinde bir üst olarak düşünülüyor. Dış aktörlerin odağındaki bu ülke, uzun yıllar süregelen istikrarsız bir siyaset nedeniyle ciddi bir ekonomik ve altyapı krizi ile mücadele ediyordu.

Halk, uzun süredir devam eden altyapı sorunları ve yönetim zaafları nedeniyle büyük bir bıkkınlık ve öfkeyle baş başa bırakıldı. Bayram, bölgede bulunan Türkiye mezunu Faly Frank’ten aldığı bilgiyle ülkedeki atmosferi şöyle özetliyor:
“Bu sadece dış müdahaleye karşı bir tepki değil. İnsanlar özgürlük, adalet ve temel yaşam koşulları için seslerini duyurmaya çalışıyor. Her ne kadar Fransa desteği ve çevresindeki klikler Rajoelina’yı ayakta tutsa da ülkenin derin yapısal sorunları da çözülmeyi bekliyor. Madagaskar, 1970’lerden beri süregelen darbe döngüsünü bir kez daha yaşıyor.” sözlerine yer verdi
Madagaskar, 1970’lerden beri darbelerle şekillenen siyaset döngüsünü henüz kırabilmiş değil. 2009’da Ravalomanana’ya, 1990’larda Ratsiraka’ya, bugün ise Rajoelina’ya karşı gelişen halk hareketleri, Doç. Dr. Mürsel Bayram, tarafından aynı toplumsal ve dışsal dinamiklerin ürünü olarak yorumlanıyor. Bayram, ülkenin içinde bulunduğu durumu şu sözlerle özetliyor:
“İsimler değişiyor ama Madagaskar hâlâ aynı post-sömürge dengeler içinde yönetiliyor.”