Afrika’nın borç yükü arttıkça, borç–hisse takasları sürdürülemez yükümlülükleri yeniden yapılandırmak için yapısal bir kaldıraç olarak yeniden gündeme geliyor. Vadesini uzatmak ya da faiz oranlarını düşürmekle yetinmek yerine, yenilikçi borç tedavi modelleri ile borçları üretken hisse paylarına dönüştürebiliyor ya da performansa bağlı hükümler getirebiliyor. Bu yaklaşım, borcun sürekli çevrilmesini sürdürmek yerine alacaklıların teşviklerini uzun vadeli büyüme ile yeniden hizalamayı amaçlıyor. Düşük gelirli ülkeler arasında bu mekanizmalara yönelik ilgi giderek artıyor; fakat bunun disiplinle uygulanması büyük önem arz ediyor.
Bugün Afrika devletleri büyük bir ikilemle karşı karşıya. Bir yandan kıt mali kaynaklarını tüketen borç servislerini ödemek zorundalar. Diğer yandan enerji dönüşümü, altyapı ve iklim direncine büyük yatırımlar yapmaları gerekiyor. Geleneksel yeniden yapılandırma yöntemleriyse sadece acıyı erteliyor. Oysa borç–hisse takasları, borç–doğa takasları ve sürdürülebilirlik bağlantılı araçlar bir tür “reset düğmesi” işlevi görebilir. Tabii eğer ahlaki tehlike, gelir kaybı ya da egemenlik zafiyeti doğurmayacak şekilde tasarlanırsa.
İŞLEYEN MEKANİZMALAR
Bir borç–hisse takası genellikle, bir alacaklının devlet borcu üzerindeki alacağını devletin sahip olduğu bir işletmede, altyapı projesinde veya özel amaçlı bir araçta hisseye çevirmesiyle gerçekleşir. Böylece alacaklı, nakit akışından ve potansiyel büyümeden pay alır. IMF uzun süredir bu tür borç–hisse dönüşüm fonlarını zor durumdaki ülkeler için bir araç olarak tanımlıyor. Ancak bu aracın riskleri de var. Eğer hisseler devlet gelirinin yerini alır veya devletin kontrolünü azaltırsa, uzun vadede değer kaybı yaşanabilir. Nitekim bazı eleştiriler, kötü yapılandırılmış takasların borçlu ülkeleri daha kötü duruma sokabileceğini vurguluyor.

Bir diğer tür ise borç–doğa ya da borç–iklim takaslarıdır. Burada borç, çevresel taahhütler veya koruma finansmanı karşılığında silinir ya da indirilir. Gabon’un öncü anlaşması kıtada önemli bir örnek oldu. Sermaye piyasaları aracılığıyla yapılan bu işlem, Gabon’a kıyı korumasını genişletmek için kaynak sağladı. Fakat eleştirmenler, bu tür anlaşmaların bakım yükünü devlete yüklediğini ve borç iptali olmadan yetersiz kalabileceğini söylüyor.
Üçüncü seçenek ise sürdürülebilirlik bağlantılı yeniden yapılandırmadır. Burada faiz oranları ya da ana para koşulları, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) ya da sürdürülebilir kalkınma hedeflerine (SDG) bağlı performansa göre yeniden belirlenir. Bu araçlar, kurumsal finansmanda zaten daha yaygın hale gelmeye başladı. Şimdi ise devletler için de kullanılmaya başlanıyor. McKinsey, sürdürülebilirlik bağlantılı kredilerin (SLL) ve çevresel hedeflere bağlı tahvillerin ivme kazandığını belirtiyor. Elbette denetim mekanizmalarının sağlam olması şartıyla.
GÜVENİLİR TAKASLAR İÇİN GEREKENLER
Afrika’da borç–hisse takaslarının işleyebilir olabilmesi için bazı yapısal ilkelere dikkat etmek gerek:
- Gelir tarafsızlığı: Dönüşüm, devletin mevcut gelirlerini aşındırmamalıdır. Devletin asgari “egemenlik tabanı” korunmalıdır.
- Yönetişim ve koruma duvarları: Hisse yapıları bağımsız denetime, gerçek yönetişim engellerine ve açık çıkış haklarına sahip olmalıdır. Bu, varlıkların el değiştirmesine karşı koruma sağlar.
- Büyüme sektörlerine yönelim: Yenilenebilir enerji, dijital altyapı, tarım teknolojisi gibi stratejik sektörlere dönüşümler daha yüksek getiriler sağlar.
- Performans tetikleyicileri ve geri alma maddeleri: Önceden tanımlanmış hedefler karşılanmazsa koşullar ayarlanmalı (örneğin faiz indirimi). Geri alma hükümleri de alacaklıları düşük performansa karşı korur.
- Karşılaştırılabilirlik ve yük paylaşımı: Hiçbir alacaklı grubu, diğer resmi veya ticari alacaklılara göre haksız yere dezavantajlı konuma düşmemelidir.
- Şeffaflık ve bağımsız denetim: ESG taahhütleri ya da yatırım hedefleri, güvenilir üçüncü taraflarca doğrulanmalıdır.
- Kısmi iptalle tamamlamak: Çok borçlu ülkelerde, takas mekanizmaları mutlaka önemli borç indirimleriyle desteklenmelidir.
VAKA ÇALIŞMALARI VE PİYASA ANALİZLERİ
Fildişi Sahili, Dünya Bankası destekli bir borç–kalkınma takası gerçekleştirdi. Bu yapı sayesinde ülke, pahalı borçlarını daha ucuz finansmanla değiştirdi ve eğitim sektörüne bütçe aktarma imkânı buldu. Ölçek sınırlı olsa da bu, uygulanabilirliğe dair somut bir kanıt sundu.

Bir başka yenilik de, FSD Africa, UNECA ve CIFF iş birliğiyle başlatılan yeni kamu borcu girişimi. Bu program, kıta genelinde iklim hedeflerini kamu borç yönetimine entegre etmeyi amaçlıyor. Böylece tekil takaslardan, sürdürülebilirlik bağlantılı bütünsel çerçevelere geçiş sağlanıyor.
ESG bağlantılı borç stratejilerine dair analizler, bu araçların vaatlerini vurguluyor. Örneğin T20 Güney Afrika düşünce kuruluşu, borç araçlarının sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu hale getirilmesinin Afrika’nın kalkınma gündemi için kritik olduğunu savunuyor. Ayrıca Paris Anlaşması’nın 6. Maddesi ile takas mekanizmalarını birleştiren hibrit çerçeveler de ortaya çıkıyor. Bu da hem borç hem de iklim direnci açısından çifte fayda vadediyor.
Yine de uzmanlar, kamu mali yönetiminde derin yapısal reformlar olmadan borç takaslarının “kozmetik” kalabileceği uyarısını yapıyor. Özellikle borç–doğa takasları, gerçek borç iptali ya da reform olmadan yetersiz olabilir. Zambiya’nın borç yeniden yapılandırması hâlâ çıkmazda. Çünkü Afreximbank gibi çok taraflı alacaklılar zarar yazmayı reddediyor ve süreç tıkanıyor.
ALACAKLI TEŞVİKLERİ UZUN VADELİ BÜYÜME İLE HİZZALAMAK
Çok taraflı kuruluşlar, ihracat kredi ajansları ve ticari bankalar için borç–hisse takasları, bitmek bilmeyen ertelemelere göre daha yapıcı bir yol sunuyor. Bu sayede, yalnızca temerrüt riskine pasif maruz kalmak yerine, alacaklılar hem aşağı yönlü koruma hem de yukarı yönlü fırsat elde ediyor. Çıkarların uyumlu hale gelmesi, sürekli erteleme teşvikini azaltıyor.
Devlet açısından ise bu araçlar, sermaye tamponlarını büyütüyor ve yeni kaynaklara erişim sağlıyor. Sabit yükümlülükler, potansiyel büyüme paylaşım düzenlemelerine dönüştürülüyor. İyi tasarlanmış örneklerde borç servisi yükü azalırken devletin temel makro politikaları üzerindeki egemenliği korunuyor.
Fakat başarının anahtarı, güvenilirliktir. Her iki taraf da modelin bütünlüğüne inanmalı. Şeffaf değerleme, bağımsız denetim, adil yük paylaşımı sağlanmazsa eski yeniden yapılandırmaların kusurları tekrar eder: Kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalar, gizli devralmalar veya değer kayıpları.
YENİLİĞİ ÖLÇEKLENDİRMEK VE RİSKİ AZALTMAK
Afrika’da borç–hisse takaslarının yaygınlaşması için çok taraflı kuruluşlar ve kurumlar standart şablonlar geliştirmeli, teknik kapasite sağlamalı ve ilk kayıp garantileri sunmalıdır. Güvenilir bir uluslararası çapa, bu deneyleri daha az riskli hale getirebilir ve ahlaki tehlike algısını azaltabilir.
Ayrıca bu araçlar, daha geniş bir düzenli kamu borcu mimarisine yerleşmelidir. Brookings Enstitüsü’nün belirttiği gibi, küresel borç yeniden yapılandırma sisteminde hâlâ büyük boşluklar var. Bu boşluklar kapanmazsa ülke bazlı yenilikler sınırlı kalabilir.

Fildişi Sahili ve Gabon’un deneyimleri, yeniliğin mümkün olduğunu gösteriyor. Ancak ölçeklendirme için disiplin, siyasi irade ve sağlam uygulamalar şart. Afrika’nın borç krizi, ufak tefek düzeltmelerden fazlasını gerektiriyor. Borcu durgunluktan ayıran ve yükümlülüğü paylaşılan büyümeye dönüştüren yeni bir finansal paradigmaya ihtiyaç var.
Doğru zamanda ve disiplinle uygulandığında borç–hisse takasları, Afrika için nadir bir fırsat olabilir. Borç riskini üretken yatırıma dönüştürmek ve borç hafifletmesini sürdürülebilir ekonomik dönüşüme bağlamak kıtanın kalkınma sürecinde bir kaldıraç görevi görebilir.
Kaynak: Furtherd Africa