Güney Afrika’nın 29 Aralık 2023’te Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) İsrail aleyhine açtığı dava, “şimdiye dek mahkemeye sunulan en güçlü soykırım davası” olarak değerlendiriliyor. Uzmanlar, dosyanın detaylı hazırlanmasının, güçlü hukuki argümanlar ve kapsamlı kanıtlarla desteklenmesinin, davayı emsallerinden ayırdığını belirtiyor.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü saldırılarda en az 64 bin 718 Filistinli yaşamını yitirdi, 163 bin 859 kişi yaralandı. Tel Aviv yönetiminin sivillere yönelik orantısız askerî operasyonları ile Gazze’ye uyguladığı sıkı ablukayı eleştiren hukukçular, bu eylemlerin uluslararası hukuk kapsamında soykırım niyeti taşıdığını savunuyor.
DOĞRUDAN DEVLET SORUMLULUĞUNU GÜNDEME GETİREN BİR DAVA

Middlesex Üniversitesi Uluslararası Hukuk Profesörü William Schabas, Anadolu Ajansı’na yaptığı değerlendirmede, Güney Afrika’nın Aralık 2023’te açtığı davanın Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki devlet sorumluluğunu UAD gündemine taşıması açısından “kritik önem” taşıdığını söyledi. Schabas, davanın “şimdiye kadar mahkemeye sunulan en güçlü soykırım davası” olduğunu söyledi.
Schabas, UAD içindeki emsal davalara işaret ederek Bosna-Hersek ve Hırvatistan’ın Sırbistan’a açtığı davaları hatırlattı; Srebrenitsa kararı gibi örneklerin UAD içtihadında belirleyici olduğunu, ancak Güney Afrika davasının “İsrail’in soykırım işlediği” iddiasıyla doğrudan devlet sorumluluğunu gündeme getirmesi bakımından farklılaştığını vurguladı.

“SOYKIRIMA DESTEK VEREN ÜÇÜNCÜ ÜLKELERİN DE SORUMLULUĞU VAR”
Uzman, ayrıca soykırım suçunun yalnızca eylemi gerçekleştiren devlete değil, soykırıma yardım ve destek veren üçüncü ülkelere karşı da hukuki sorumluluk doğurabileceğine dikkat çekti. Schabas, ABD, Almanya ve diğer bazı devletlerin İsrail’e verdiği desteği eleştirerek bu ülkeler hakkında da soruşturma başlatılmasının gerektiğini savundu.

Schabas, hukuki süreçlerin uzun ve karmaşık olduğunu ancak yavaş da olsa ilerlediğini belirterek, “UCM ve UAD süreçleri devam ettikçe gerçek sonuca yaklaşılmaktadır” ifadelerini kullandı. Ayrıca, İsrail başbakanı ve bazı üst düzey yetkililer hakkında çıkarılan yakalama kararlarının şu an için daha çok sembolik nitelikte olduğunu, asıl etkin adımın ise Gazze’deki soykırım ve savaş suçlarına karışan tüm aktörlere yönelik soruşturmaların genişletilmesi olduğunu söyledi.