Toplumsal kalkınma ve kadınların güçlenmesi alanında önemli çalışmalara imza atan Ayşegül Kandaş Aksoy, Güney Afrika’daki sosyal projelerini, AwqafSA çatısı altında kurduğu kadın fonu çalışmalarını ve özellikle erkek çocuklarına yönelik “What About the Boys?” programı kapsamında yürüttükleri eğitim ve seminer faaliyetlerini Waj Türk muhabiri Ayşegül Demircan’a anlattı.
Fakir bölgelerdeki ortaokul ve liselerde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri aracılığıyla, genç erkeklerin karşılaştığı zorluklara yönelik çözüm yolları geliştiriliyor ve kamuoyunda oldukça olumlu geri dönüşler alan bir kadın fonu yürütüyorsunuz. Bu fon hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Pretorya’daki büyükelçilik görevim süresince, TİKA aracılığıyla yılda ortalama 20 proje gerçekleştirdik. Bu projeler sayesinde Güney Afrika’daki ihtiyaçlara doğrudan temas etme ve yerel topluluklarla yakın işbirlikleri kurma şansımız oldu. Ayrıca, Pretorya’da yer alan TİKA ofisi de bu süreçte önemli bir rol oynadı.
Görevim sırasında, özellikle kadınlar ve gençlerle ilgili ciddi sorunların bulunduğunu yakından gözlemledim. Kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet, gençlerde yaygın uyuşturucu kullanımı ve derin yoksulluk gibi konular bölgedeki toplumsal yapıyı derinden etkiliyor. Bu bağlamda, burada faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarıyla yakın temaslar kurdum ve oldukça nitelikli çalışmalara tanıklık ettim. Zamanla toplumsal kalkınma projeleri konusunda belirli bir deneyim kazandım. Görev sürem sona erdiğinde ise kendi imkanlarımla kadınlara yönelik bir fon kurmaya karar verdim. Güney Afrika’da, yaklaşık 25 yıl önce Hint kökenli Müslüman topluluk tarafından kurulmuş olan Awqaf SA adlı bir vakıf bulunuyor. Bu vakıfla işbirliği içinde, tamamen kişisel kaynaklarımı kullanarak kadın fonunu bu vakfın çatısı altında hayata geçirdim ve özel olarak tasarlanmış bir proje başlattım.

Buradaki kadına yönelik şiddet vakalarıyla ve genel olarak sosyal sorunlarla etkili bir şekilde mücadele edebilmek için, öncelikle erkeklere yönelik projeler geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Güney Afrika’da bugüne dek büyük ölçüde kadınlara ve özellikle genç kızlara odaklanan projeler hayata geçirilmiş. Elbette bu çok kıymetli bir yaklaşım, ancak toplumda kadına yönelik şiddet gibi sorunların kaynağı çoğunlukla erkekler olduğuna göre, çözümün de bu kaynağa yönelmesi şart. Bu nedenle, özellikle genç erkek çocuklar ve ergenlere yönelik programlar geliştirmenin daha sürdürülebilir ve dönüştürücü bir etki yaratacağına inanıyorum.

Nitekim birkaç yıl önce Güney Afrika Cumhurbaşkanı tarafından başlatılan, “What About the Boys?” yani “Peki erkekler hakkında ne yapıyoruz?” temalı proje beni oldukça etkiledi. Bu projeden ilham alarak, ben de kadın fonu kapsamında erkek çocuklarını ve genç erkekleri güçlendirmeye yönelik bazı girişimlerde bulundum. Bu kapsamda somut olarak ne yaptığımızı anlatayım: Ortaokul ve liselere gidiyoruz. Özellikle fakir kesimlerin yaşadığı bölgelerde, yani burada “township” olarak adlandırılan, Türkiye’deki gecekondu bölgelerinden bile daha ağır yaşam koşullarına sahip yerleşim alanlarına yöneliyoruz. Buralarda yaşayan insanlar ciddi bir yoksulluk içinde hayatlarını sürdürüyor. Bu bölgelerdeki okulları ziyaret ederek okul müdürleri ve öğretmenlerle birebir görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Amacımız, oradaki erkek çocuklarının karşılaştığı en büyük sorunları ve okulun genel olarak mücadele ettiği toplumsal problemleri yerinde tespit etmek.

Şimdiye kadar bu çerçevede 13 ayrı seminer düzenledik. Bu seminerlerden edindiğimiz gözlemlere göre, erkek öğrencilerin karşı karşıya kaldığı en ciddi sorunlar şunlar: Akran zorbalığı, Uyuşturucu madde kullanımı, Hırsızlık ve diğer ciddi suçlara yönelme ve en endişe verici olanı: çete şiddeti yani çocukların kendi aralarında organize olup çeteleşmesi. Bu seminerler, bize sadece sorunları değil, aynı zamanda müdahale edilecek öncelikli alanları da gösteriyor. Bu nedenle sahaya inmek ve birebir temas kurmak bizim için çok kıymetli. Sorunları tespit ettikten sonra, çözüm üretmek için gönüllü konuşmacılarla işbirliği yapıyoruz. Şu anda elimde farklı alanlardan oluşan 15 kişilik gönüllü bir konuşmacı havuzu var. Bu konuşmacılara herhangi bir ücret ödemiyoruz; tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak katkı sunuyorlar. Ayda bir kez, genellikle cumartesi günleri, belirlediğimiz bir okulda seminer düzenliyoruz. Örneğin bugün olduğu gibi, Johannesburg’un içinde yer alan, ekonomik açıdan oldukça dezavantajlı bir bölgede bir okuldayız.

Burada, özellikle 6. ile 8. sınıf arasındaki erkek öğrencilere yönelik bir seminer gerçekleştiriyoruz. Çünkü 8. sınıftan sonra çocukların davranış kalıplarını değiştirmek ve onlara etki etmek daha da zorlaşıyor. Bu yüzden mümkün olduğunca erken yaşta müdahale etmeye çalışıyoruz. Seminerlerimizde genellikle 50 ila 100 erkek öğrenci yer alıyor. Katılımcı konuşmacılar ise kendi alanlarında uzman kişiler. Örnek vermek gerekirse: Uyuşturucuyla mücadele eden bir sivil toplum kuruluşunun temsilcisi, Bir rehabilitasyon merkezinin yöneticisi, Pretoria Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden bir doçent doktor…Bu uzmanlar, erkek çocuklarının doğrudan karşı karşıya olduğu konular hakkında farkındalık yaratmaya yönelik sunumlar yapıyorlar. Her biri çocuklara farklı bir perspektif sunarak, onları bilinçlendirmeyi ve güçlendirmeyi hedefliyor.

Bazen seminerlerimize spor alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları da katılıyor. Çünkü bu çocukların enerjilerini doğru yöne kanalize edebilmeleri için spora yönlendirilmeleri büyük önem taşıyor. Bizim düzenlediğimiz etkinlikler yarım günlük basit oturumlar değil; ortalama üç saat süren, bir tür çalıştay formatında gerçekleşen yoğun ve katılımcı programlar. Etkinliklerin sonunda, katılımcı çocuklara öğle yemeği veriyoruz genellikle sandviç şeklinde. Bu konuda da yerel destekçilerimiz var. En önemli sponsorlarımızdan biri, Güney Afrika’nın en bilinen futbol kulüplerinden biri olan Kaizer Chiefs. Kulüp, hem yiyecek sponsoru olarak destek veriyor hem de zaman zaman etkinliklerimize futbolcularını konuşmacı olarak gönderiyor. Bu çocuklar için, Kaizer Chiefs gibi ikonik bir kulüpten bir futbolcunun gelip onlara hitap etmesi, son derece ilham verici bir deneyim oluyor. Zira Güney Afrika’da, özellikle de siyah topluluklar arasında futbol çok önemli bir tutku. Böylece çocukların hem ilgisini çekiyor hem de hayaller kurmalarına yardımcı oluyoruz.
İlk oturumun ardından, velilere özel ayrı bir seans da düzenliyoruz. Aynı uzman konuşmacılar bu defa ebeveynlerle buluşarak onların karşılaştığı sorunlara odaklanıyor. Özellikle burada Güney Afrika’nın önemli sosyal sorunlarından biri olan tek ebeveynli aile yapısı özellikle tek başına çocuk büyüten kadınlar (single mothers) bu oturumların ana gündemlerinden biri.Buradaki en önemli sorunlardan biri de baba yokluğu. Erkek figürünün evde olmayışı, çocukların hayatında rol model eksikliği yaratıyor. Biz bu çocuklara, hem olumlu rol modeller gösteriyor, hem motive ediyor, hem de hayatlarında bir amaç edinmeleri için yol açıyoruz. Ancak tüm bunların ötesinde, bu sürecin temelinde değerler eğitimi olduğunu düşünüyorum. Çünkü birçok durumda yaşanan sorunlar doğrudan aile ortamından kaynaklanıyor.
Az önce de belirttiğim gibi, evde bir erkek figürünün olmaması, kadınların aşırı ekonomik yük taşıması, çocukların duygusal ve fiziksel olarak ihmal edilmesine yol açıyor. Bu da uzun vadede ciddi toplumsal sorunlara dönüşüyor. Üstelik sadece ihmal değil, maalesef erkek çocuklarının istismara uğraması gibi çok hassas konulara da sahada sıkça rastlıyoruz. Bu nedenle, bu gibi konularda uzman isimleri çağırarak velilere yönelik özel oturumlarda bilgilendirme yapıyoruz. Velilere verdiğimiz bu eğitimler çok önemli çünkü farkındalık arttıkça çözüm üretme kapasitesi de artıyor. Aynı zamanda bu seminerlere okul müdürleri ve öğretmenler de katılıyor; onlar da bu süreçten ciddi şekilde faydalanıyor.
Peki, sahadan nasıl geri dönüşler alıyoruz? Özellikle “What About the Boys” adını verdiğimiz bu erkek odaklı kampanyamız Güney Afrikalı kadınlar tarafından nasıl karşılanıyor?
Aslında büyük bir memnuniyetle karşılanıyor. Kadınlar çok net bir şekilde şunu söylüyor: “Bize yardım etmek istiyorsanız, önce bu erkekleri düzeltin.” Yani kadınlar da, çözümün erkeklerle başlaması gerektiğinin farkında. Bu da projemizin sadece bir seminer dizisi değil, toplumsal dönüşümün küçük ama etkili bir adımı haline gelmesini sağlıyor. Erkeklerin, sergiledikleri davranışların sonuçları hakkında duyarlılık kazanmaları çok önemli.
Kadına yönelik şiddetin ne anlama geldiği, kadına saygının ne demek olduğu, bunlar mutlaka küçük yaşlardan itibaren anlatılmalı. Çünkü biz eğer erkek çocuklarını erken yaşta güçlendirebilirsek, ileride şiddete yönelme ihtimallerinin de önüne geçebiliriz. Erkek kendini güçlü, saygın, değerli hissettiği sürece, gücünü başka birini ezmek ya da tahakküm kurmak için kullanmayacaktır. Onlara, hayatın iki cinsiyetten oluştuğunu ve birçok işin, sorumluluğun, hakkın eşit ağırlıklı olduğunu göstermek gerekiyor. Bu bilinç çok önemli.Bu nedenle, etkinliklerimizde cinsiyet rolleri konusunu da ele alıyoruz. Bu alanda uzman bir konuşmacımız, özellikle erkekliğe dair toplumun yüklediği kalıpların genç erkekleri nasıl sıkıştırdığını anlatıyor. Özellikle ekonomik olarak dezavantajlı kesimlerde büyüyen Güney Afrikalı erkek çocukları, bu rollerin altında çok ciddi bir yalnızlık ve baskı hissediyor.

İşte biz bu projeyle, onlara şu mesajı vermeye çalışıyoruz: “Biz sizinle ilgileniyoruz. Siz geleceğin liderleri olabilirsiniz. Sorunlarınızı paylaşabilirsiniz.” Ve gerçekten de bu yaklaşımın sahada çok etkili geri dönüşleri oluyor. Erkek çocukları seminerlerden sonra bize gelip teşekkür ediyor, duygularını paylaşıyorlar. Bu da bizim için en büyük motivasyon kaynağı. Her ay düzenlediğimiz seminerlere, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Sosyal Kalkınma Bakanlığı ile Temel Eğitim Bakanlığı’ndan da yetkililer davet ediyoruz. Onlar da gelerek hem süreci gözlemleme hem de doğrudan sahada neler yapıldığını görme imkânı buluyorlar. Bu kurumsal temas, projenin resmî düzeyde fark edilmesi ve desteklenmesi açısından oldukça kıymetli.Ayrıca, seminer düzenlediğimiz her okula yaklaşık altı ay sonra yeniden gitmeyi hedefliyoruz. Çünkü süreci takip etmeden bırakmak doğru olmaz. Dönüşleri ve etkileri gözlemlemek, hem çocuklar hem veliler hem de sistem açısından çok önemli. Bu ziyaretler, aynı zamanda uzun vadeli etkileri değerlendirebilmemiz açısından da yol gösterici olacak.
Zamanla çocuklar da daha fazla açılmaya başlıyorlar. Seminerlerden sonra, konuşmacılarımıza birebir gelip kendi sorunlarını anlatan çok sayıda erkek öğrenci oluyor. Bu bize gösteriyor ki, bu tür çalışmalara ihtiyaç çok büyük. Aynı şekilde velilerden de çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Çünkü çoğu zaman, özellikle sorunlu ergenlik sürecinde olan çocuklarıyla nasıl baş edeceklerini bilemiyorlar. Aslında bu seminerleri bir tür “duyarlılık geliştirme ve eğitim egzersizi” olarak tanımlayabiliriz. Bu yüzden bu çalışmaların sadece bir yardım faaliyeti değil, aynı zamanda önleyici sosyal hizmet olarak da değerlendirilmesi gerekiyor.
Ne yazık ki Güney Afrika’da, özellikle Sosyal Kalkınma Bakanlığı’nın yeterli sayıda sosyal hizmet uzmanı (social worker) olmaması, bu gibi çalışmaları daha da gerekli kılıyor. Devletin ulaşamadığı, erişemediği yerlere biz bu gönüllülük temelli modelle ulaşmaya çalışıyoruz.
Güney Afrika’dan önemli siyasi isimlerin de projede yer aldığını görüyoruz. İlerleyen dönemlerde Türkiye ile bir bağlantı kurulabilir mi? Türkiye’den de projeye bir katılım veya iş birliği olabilir mi?
Neden olmasın? Kadına yönelik şiddet tüm toplumlarda, bizim toplumumuz da dahil olmak üzere, yaygın bir sorun. Bunun kökeni hem kültürel hem de sosyal dinamiklere dayanıyor. Özellikle erkeğin toplumdaki konumu, baskı altında hissetmesi ve cinsiyet rolleriyle ilgili yaşanan sıkıntılar bu sorunun temelinde yer alıyor.Bu noktada, Türkiye’de bu alanda çalışan çok sayıda sivil toplum kuruluşu bulunuyor. Türkiye’den bu STK’larla iş birliği yaparak ortak seminerler düzenlemek mümkün olabilir. Bu çalışmalar hibrit formatta da gerçekleştirilebilir; illa ki fiziksel olarak bir araya gelmeye gerek yok. Örneğin, Türkiye’den alanında uzman bir isim çevrim içi olarak seminerimize konuşmacı olarak katılabilir. Aynı zamanda, Güney Afrika toplumu Türkiye’deki çalışanlar için de önemli bir örnek teşkil ediyor. Böylece iki toplum arasında bilgi ve deneyim paylaşımı sağlanarak, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında ortak çözümler üretilebilir. Çünkü her seminerde aslında biz de yeni şeyler öğreniyoruz; çocukların tepkilerinden, karşılaştıkları problemlere, aynı zamanda bu sorunlara karşı başarılı yöntemlere dair çok değerli geri dönüşler alıyoruz. Bu yüzden, uluslararası ve ikili düzeyde iş birliği yapmak, deneyim ve bilgi paylaşımı sağlamak, kendimizi geliştirmek açısından çok önemli. Böylece projelerimizi daha etkili hale getirebiliriz.