Jeopolitik alanda hafıza çoğu zaman kısa sürelidir; ancak Eritre unutmaz. Eritre; ihanetleri, tutulmayan sözleri, sebepsiz yere uygulanan yaptırımları ve başta önerilen ama sonra geri çekilen iş birliklerini hatırlamaya devam eder. Fakat tüm bu acı geçmişe rağmen, Eritre’nin Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı tutumu hiçbir zaman intikam ya da kin temelli olmadı. Eritre’nin tutumu her zaman ilkelere dayalı olmuştur.
Devlet Başkanı Isaias Afwerki, geçtiğimiz günlerde yaptığı röportajda, diplomasinin sis perdesini aralayarak samimi açıklamalarda bulundu. “Özgürlük mücadelemiz süresince bizi ezmeye ve yok etmeye yönelik pek çok çaba harcandı” diyen Afwerki, ABD’nin Eritre’nin bağımsızlığını desteklemek yerine bu süreci engellemek için aktif şekilde çalıştığını hatırlattı. Ancak 1991 yılında Eritre bağımsızlığını kazandığında, ne dilenmek ne de ödün vermek için, yalnızca inşa etmek amacıyla bir dostluk eli uzattı. Kurulduğu ilk günden itibaren Eritre’nin politikası yapıcı bir iş birliği yönünde oldu.
Bu tutum, geçmişi unuttuğu için değil; kinle tanımlanmayı reddettiği için benimsendi.
Otuz yılı aşkın süredir Eritre, Washington ile ilişkilerini onurlu bir zeminde sürdürmeye çalıştı. Hiçbir zaman imtiyaz ya da ayrıcalık istemedi, yalnızca adalet talep etti. Başkan Afwerki, “Amacımız geçmişe takılı kalmak değildi. Odak noktamız daima gelecek oldu.” sözlerine yer verdi. Ancak ABD, bu yönde bir politika değişikliğini hiçbir zaman üstlenmedi. Yıllar boyunca, yönetimler değişse de aynı hatalar tekrarlandı: Diplomasi kılıfına sokulmuş baskılar, yardımın bir şantaj aracına dönüşmesi ve bölgede istikrarsızlığa neden olan aktörlerle yapılan ittifaklar hep sahnedeydi.
SONRA TRUMP GELDİ
Donald Trump 2016’da göreve başladığında, Başkan Afwerki’ye göre nadir bir fırsat penceresi açılmıştı. Bu durum Trump’ın bölgeyi derinlemesine anladığı için değil; Washington’daki geleneksel dış politika anlayışının kısa süreliğine sarsılması nedeniyle ortaya çıkmıştı. “Zaman uygundu.” dedi Afwerki. Eritre bu dönemde ABD’ye sadece bir teklif sunmakla kalmadı, aynı zamanda onlarca yıllık bölgesel tahribatın düzeltilmesi için bir fırsat sağladı.
Başlangıçta olumlu sinyaller geldi. Ancak ardından sessizlik hâkim oldu. Üç yıl boyunca hiçbir somut adım atılmadı. Sonrasında ise Biden yönetimi göreve geldi ve ilişkilerde düşmanlık yeniden yükseldi. Eritre’ye yaptırımlar uygulandı, karalama kampanyaları yürütüldü, asılsız suçlamalar yöneltildi ve çeşitli arka plan yollarıyla baskı kuruldu. Dört yıl boyunca ABD-Eritre ilişkileri, son on yılların en düşük seviyesine geriledi.
NEDEN?
Bu sorunun yanıtı Eritre’nin eylemlerinde değil, boyun eğmeyi reddetmesindedir. Eritre hiçbir zaman bir “müşteri devlet” gibi davranmadı. Stratejik kaynaklarını askeri üsler karşılığında pazarlık konusu yapmadı. Massawa’da CIA operasyonlarını barındırmadı. Başkalarının masasından bir sandalye alabilmek için egemenliğini satmadı. Bu açık sözlü ve bağımsız duruş, ABD dış politikasını şekillendirenlerin gözünde kabul edilemez olarak görüldü. Bu nedenle de karşılık, genellikle cezalandırma şeklinde oldu.
Ancak şimdi, Trump’ın yeniden Beyaz Saray’a dönmesiyle birlikte, o fırsat penceresi yeniden açılabilir.
Başkan Afwerki, “Daha önce başlattığımız girişimi yeniden hayata geçirmeyi planlıyoruz.” diyerek 2026–2028 dönemi için bir yol haritası sundu. Sözleri ne aşırı iyimser ne de kötümserdi. Eritre, ABD hakkında romantik hayaller kurmuyor. Ancak aynı zamanda dar görüşlü ve alıngan da değil. Diyaloğun yeniden başlatılmasında stratejik bir değer görüyor. Ne yardım talep ediyor, ne de tanınma istiyor. Sadece ABD’nin artık rasyonel, tutarlı ve bölgesel gerçeklere uygun politikalar benimsemesi gerektiğini vurguluyor.
Bu iş birliği çabası yalnızca Eritre ile sınırlı olmayacak. Nil Havzası, Kızıldeniz koridoru ve Afrika Boynuzu’nun genel jeopolitik dengesi de bu sürecin bir parçası olmalıdır. Sudan, Somali, Etiyopya ve Yemen’deki krizleri körükleyen ve başarısızlığa mahkûm olan mevcut “ortaklık” anlayışı sona erdirilmelidir. Ve en önemlisi, bu kez Washington gerçekten dinlemelidir.
PEKİ WASHİNGTON BU KEZ DİNLEYECEK Mİ?
Bu henüz belirsizliğini koruyor. Başkan Afwerki bu konuda açık konuştu: “Çağrılarımız yine duymazdan gelinebilir… ama biz bu politikaların zararlarını anlatmaya devam edeceğiz.” Eritre’nin stratejisi her zaman olduğu gibi gerçeği söylemek ve kararın tarihe bırakılması yönünde olacak. Ne abartılı söylemler ne de başkalarını memnun etme çabası… Sadece netlik ve tutarlılık.
Röportajda bir başka önemli noktaya daha değinildi: Eritre yalnızca devletlerle mücadele etmiyor. Aynı zamanda, bölgesel rakipler ve karanlık fonlarla desteklenen bazı STK’lar tarafından yürütülen küresel bir dezenformasyon ağıyla da karşı karşıya. Bu yapılar, Eritre’nin imajını zedelemek ve ABD ile olası bir yakınlaşmayı engellemek için milyonlarca dolar harcıyor. Washington’daki karar alıcılara fısıldayarak Eritre’yi “bozguncu” olarak göstermeye çalışıyorlar. Oysa gerçek bunun tam tersi; Eritre, bölgesel istikrar sağlayan bir güçtür.
Ancak Eritre, ABD’nin kararını beklemiyor. Diplomasisini yalnızca Potomac Nehri kıyılarına hapsetmiyor. Başkan Afwerki, ABD ile ilişki kurmanın yalnızca birçok öncelikten biri olduğunu belirtti ve Rusya, Çin, Hindistan, Avrupa Birliği ve Küresel Güney ülkeleriyle süren temaslara da değindi. “Durumun hâlâ değişken olduğunu kabul etmeliyiz.” diyerek objektif ve sürekli değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Başkan’ın sözlerinde en çok dikkat çeken unsur ise disiplin oldu. Eritre, on yıllardır süren karalama kampanyalarına rağmen istikametinden sapmadı. İç siyasete veya dış baskılara göre yön değiştirmedi. Eritre’nin bir planı var. Sabırla bekleyebilecek gücü ve gerekirse tek başına yoluna devam edecek kararlılığı bulunuyor.
Evet, yeniden bir ilişki kurulabilir. Ama sadece eşit koşullarda.
Kaynak: The Mesob Journal