Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Yardımcısı ve Sahel Kalkınma Özel Koordinatörü Mar Dieye, Sahel bölgesinde artan terör tehdidinin yalnızca askeri yöntemlerle değil, kalkınma yatırımlarıyla da ele alınması gerektiğini vurguladı. Dieye, “Terörün panzehiri kalkınmadır.” ifadesiyle kalkınmanın güvenlik için kritik bir unsur olduğunu belirtti.
Sahada, terör örgütlerine katılmış ve sonradan ayrılmış gençlerle birebir görüşmeler yaptıklarını belirten Dieye, bu kişilerin ideolojik değil ekonomik nedenlerle örgütlere katıldığını söyledi. Dieye:
“Onlara basit dini sorular sorduk. Çoğu Fatiha Suresi’ni dahi bilmiyordu. Bu da gösteriyor ki, dini bir motivasyonla değil, hayatta kalma çabasıyla bu yapılara katılmışlar. Az miktarda verilen para bile onlar için cazip bir çıkış yolu olmuş.” dedi.
”TERÖR ARTIK BİR İŞ MODELİNE DÖNÜŞTÜ”
Dieye, Sahel’de terörün sadece radikal grupların ideolojik meselesi olmadığını, aynı zamanda güçlü bir ekonomik yapıya dönüştüğünü belirtti.
“Hayvan ve göçmen kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti gibi faaliyetlerle örgütler düzenli gelir elde ediyor. İnsanlara maaş veriyor, erzak dağıtıyorlar. Bu sürdürülebilir para döngüsüyle terör, neredeyse bir ekonomi haline geldi. Bu nedenle terörizmi sadece ideolojik bir tehdit olarak görmek, büyük bir eksikliktir.” sözlerine yer verdi
AFRİKA FAKİR DEĞİL, KAYNAKLARI KÖTÜ YÖNETİM YÜZÜNDEN KULLANILAMIYOR
Dieye, Afrika’nın zengin kaynaklara sahip olduğunu ancak bu zenginliğin halka yansımadığını ifade etti.
“Afrika fakir değil. Bu, gerçeği yansıtmayan bir klişedir. Örneğin Mali yılda 200 ton altın üretiyor; bu sadece altından yıllık 10 milyar dolarlık potansiyel demek. Ancak bu zenginliğin yüzde 95’i dışarıya gidiyor, halkın eline geçmiyor. Yolsuzluk ve kötü yönetim nedeniyle bu kaynaklar kalkınmaya dönüşemedi.” sözleriyle, fakir ve yardıma muhtaç bölge algısının asılsız bir kandırmaca olduğunun altını çizdi
ULULARARASI TOPLUM SAHELE BORÇLU
Dieye, 2011’de Libya’ya yönelik askeri müdahalenin ardından Sahel’e yayılan silah akışının güvenlik krizini tetiklediğini hatırlattı. Dieye:
“Libya’yı yıkan uluslararası toplum, Sahel’i unuttu. Silahlar bu bölgeye yayıldı, devlet yapıları zayıftı ve terör grupları için elverişli bir zemin oluştu. Bu kriz bizden kaynaklanmadı ama bedelini biz ödüyoruz.” ifadelerine yer verdi.
SAHEL’İN İSTİKRARLI ÜLKESİ : SENEGAL
Dieye’ye göre Senegal, Sahel’deki istikrarsızlığa rağmen görece güvenliğini koruyan nadir ülkelerden biri. Fakat Mali sınırındaki bazı bölgelerde sızma girişimleri yaşandığını da ekledi. “Senegal doğusundaki Bakel bölgesinde tehditler artıyor. Artık hiçbir ülke ‘bana bir şey olmaz’ diyemez. Senegal, askeri varlığını güçlendirirken aynı zamanda kırsal kalkınma projeleriyle devletin görünürlüğünü artırıyor.” diye konuştu.
Dieye, Senegal’deki Müridi ve Ticani tarikatlarının, toplumda barış ve aidiyet duygusu yaratarak gençleri radikal gruplardan uzak tuttuğunu belirtti.
“Bu tarikatlar maneviyatı, toplumsal sorumluluğu ve sabrı öğretiyor. Bu da Senegal’i farklı kılıyor. Radikalleşme için uygun bir zemin bulamıyor.” dedi.
GEBZE’DEKİ TEKNOLOJİ DENEYİMİ SAHEL’E TAŞINMAK İSTENİYOR
Dieye, Türkiye’nin Sahel bölgesindeki yaklaşımının olumlu karşılandığını ve özellikle Türkiye’nin teknoloji birikiminin Sahel gençliğiyle buluşturulmasının büyük fırsatlar sunduğunu ifade etti. Dieye:
“Gebze’deki teknoloji merkezleriyle iş birliği yapmak istiyoruz. Bu merkezlerin deneyimini bölgeye taşımak, gençlere teknolojiye erişim sağlamak istiyoruz. Sanayi, tarım ve madencilikte teknoloji kullanımı çok sınırlı. Türkiye’nin bu alandaki birikimi Sahel’in geleceğini dönüştürebilir.” sözleriyle Türkiye’nin bölgedeki varlığından ve tecrübe paylaşımından memnuniyet duyacaklarını belirtti.
TÜRKİYE AFRİKA KITASI İÇİN BİR BAĞIŞÇIDAN ÇOK DAHA FAZLASI
Dieye, Türkiye’nin Sahel’deki diplomatik ve insani yaklaşımının klasik bağışçılardan ayrıldığını söyledi. Türkiye’nin kıtada diğer ülkeler gibi bağış yahut salt ticari fayda ağırlıklı bir yaklaşım sergilemediğini, karşılıklı fayda ilkesiyle; insani yardımdan ticari ilişkiye, diplomatik yakınlıktan eğitime, bir çok alanda öne çıkan bir aktör konumunda olduğu vurgulandı. Dieye:
“Türkiye yardım eden değil, ortak olan bir ülke. Sağlık, eğitim ve kalkınma gibi alanlarda halkla doğrudan ilişki kuruyor. Bu güven verici ve etkili bir yöntem” ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA