Afrika ülkeleri, gıda sistemlerini dönüştürmek için Güney-Güney İş Birliği temelinde daha önce hiç olmadığı kadar yakın çalışıyor. Ortak bilgi ve kaynak paylaşımı sayesinde, kırsal toplulukların merkezde olduğu kapsayıcı, dirençli ve sürdürülebilir tarım sistemleri inşa edilmeye başlandı. On yıllardır kıta; iklim krizleri, kırılgan tedarik zincirleri ve artan gıda güvensizliği gibi yapısal sorunlarla karşı karşıya. Ancak ülkeler artık kendi aralarındaki deneyimleri paylaşarak iklim dostu tarım, sulama teknikleri, hasat sonrası yönetim ve değer zinciri geliştirme gibi alanlarda pratik çözümler üretiyor.
GÜVEN AĞLARI VE DAYANIŞMA MODELİ
Bu iş birliği sadece fikir alışverişiyle sınırlı değil; aynı zamanda güven ve dayanışmaya dayalı bölgesel ağların kurulmasını da kapsıyor. Örneğin; Kenya’daki küçük ölçekli çiftçiler, Etiyopya’daki kuraklığa dayanıklı tarım uygulamalarını öğrenebiliyor. Batı Afrika’daki başarılı tarım girişimciliği modelleri, Güney Afrika’daki gençlere ilham kaynağı olabiliyor.
Bu dönüşümün en önemli ilkelerinden biri de, çözümlerin Afrikalı uzmanlar ve yerel topluluklar tarafından geliştirilmesi ve sahiplenilmesi. Sıklıkla uluslararası müdahalelerin yerel gerçeklikleri göz ardı ettiği vurgulanırken, bu yeni yaklaşım çiftçileri yalnızca yardım alıcısı değil, aynı zamanda yenilikçi aktörler hâline getiriyor.
KADINLAR VE GENÇLER TARIMDA ÖN SAFLARDA
Gıda sistemlerinin dönüşümünde kadınlar ve gençler kilit rol oynuyor. Eğitim, teknolojiye erişim ve kapasite geliştirme yatırımları sayesinde bu gruplar, tarımın modernleşmesinde öncü olacak potansiyele sahip. FAO gibi kuruluşlarla yapılan iş birlikleri de, yerel çabaları küresel kalkınma hedefleriyle uyumlu hâle getiriyor.
Güney-Güney iş birliğinin merkezinde gıda egemenliği hedefi var. Yani Afrika’nın kendi halkını besleyebileceği, dışa bağımlılığı azaltan, adil ve kapsayıcı bir gıda sistemi kurması amaçlanıyor. Hayali, kendi toprağından beslenen, ürününü adil fiyata satan, kuraklık korkusu olmayan bir kıta yaratmak. Elbette, fonlama eksikliği, siyasi irade ve iklim değişikliğine karşı direnç hâlâ önemli sınamalar. Ancak ülkeler birbirinden öğrenmeye, yerel başarıları kolektif zaferlere dönüştürmeye kararlı. Bu ortak hareket, Afrika’nın kendi potansiyeline duyduğu güveni artırıyor ve sürdürülebilir bir tarım geleceğine giden yolu açıyor.