1979’dan bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Tunus’un tarihi Medine bölgesinde, zamanla yıpranmış, göçlerle terk edilmiş ya da işlevine uygun olmayan şekilde kullanılan birçok geleneksel ev bulunuyor. Ancak bu mirası yaşatmak için bireysel çabalar da giderek artıyor. Dar Kenza adlı konuk evi de bu çabaların başarılı örneklerinden biri.
Dar Kenza, Dhouha Belhadj Ounallah ve merhum eşi Lotfi Ounallah tarafından geleneksel dokusuna sadık kalınarak restore edildi. Sessiz bir sokakta sade bir kapının ardında, tarihi Tunus mimarisine ait iç avlu, seramik zeminler (zellige), boyalı tavanlar ve geleneksel aile yapısına göre yapılmış düzeniyle geçmişin izlerini taşıyan bu ev, aynı zamanda günümüz ihtiyaçlarına da cevap veriyor.
Ev sahiplerinin kurduğu bu konuk evi, yalnızca bir konaklama yeri değil; aynı zamanda mimari ve kültürel mirasın korunmasına katkı sunan, kent yaşamını canlandıran bir sosyal proje. Dar Kenza, geleneksel yaşamla güncel ihtiyaçları buluşturarak, evin kapılarını dünyaya açıyor.
BİR HAYAL EVİ
Dar Kenza’nın hikayesi, bir tesadüf ve bir hayalle başlıyor. Dhouha Belhadj Ounallah’ın anlattığına göre, bir gün evlerinin önünden geçen bazı turistler, evde konaklama imkânı olup olmadığını sormuş. Bu karşılaşma, bir fikri harekete geçirmiş ve Dar Kenza doğmuş.
Eşinin bu projedeki yeri büyük: “Bu onun hayaliydi. Benim de inanmamı sağladı,” diyen Dhouha, gözleri dolarak, eşinin desteğini ve ilhamını minnetle anıyor.
GELENEKSEL TUNUS MUTFAĞI DA ZİYARETÇİLERE SUNULUYOR
Üç çocuk annesi ve modellik eğitimi almış olan Dhouha, uzun yıllarını ailesine adamış. Şimdi ise mutfağa olan tutkusunu konuklarına sunduğu geleneksel Tunus yemekleriyle yaşatıyor. Evin terasında, ziyaretçiler onun ellerinden çıkan tariflerle Tunus mutfağını tadıyor. Her yemeğin bir hikâyesi var, her malzeme bir anıya dokunuyor.
“Ben misafir ağırlamayı, yemek yapmayı ve Medine’yi seviyorum. İnsanların buraya geldiğinde sadece tarihi değil, geleneksel ruhu da hissetmesini istiyorum. Kokuları, tatları, sokaklarıyla gerçek bir deneyim yaşamalarını istiyorum,” diyor Dhouha.
“KORKMAYIN, HAYALLERİNİZİN PEŞİNDEN GİDİN”
Ev, çiftin küçük kızları Kenza’nın adını taşıyor. Annesine göre Kenza, “ışık saçan, sevgi dolu” bir çocuk. İsmiyle bu projeye hem ailevi hem duygusal bir bağ katıyor.
Dhouha, bu sürecin zorluklarından da bahsediyor. Özellikle Medine gibi geleneksel bir mahallede, bir kadının bu tür bir girişimi yürütmesinin zorluklarını vurguluyor: “Kadınlara sesleniyorum: Korkmayın. Kendinize inanın, doğru insanlarla ilerleyin ve hayallerinizin peşinden gidin.”
DAR KENZA: BİR ÖYKÜ, BİR HAYAL, BİR HAYAT
Dar Kenza her geçen gün büyüyor. Dhouha, şimdi evin bir bölümünü konuklar için dijital çalışma alanına dönüştürmeyi planlıyor. “Bu proje benim bebeğim gibi. Her gün biraz daha büyüyor. Lotfi artık yanımda değil ama onun ruhu hep burada. Onunla başladık, onunla devam ediyorum,” diyor.
Dar Kenza, sadece bir konuk evi değil; geçmişle gelecek arasında bir bağ, gelenekle modernite arasında bir köprü. Burada sunulan her yemek, verilen her tavsiye, atılan her tebessüm, içtenliğin ve samimiyetin bir yansıması. Bu ev bir mekândan çok daha fazlası: bir öykü, bir hayal, bir hayat.